Hz. Ebû Bekir’in halife seçilmesi ve Ridde harekâtının üstesin- den gelinmesinden sonra İslâm orduları Suriye’nin fethine başlamış- lardı. Kısa süre içinde Bizans orduları mağlup edilmiş ve Suriye’yi terke mecbur bırakılmıştı. Hz. Ömer’in halife olmasının akabinde Su- riye’nin fethi hızlanmış ve kısa süre içinde de tamamlanmıştı. 635 yı- lında Şam’ın merkezi Dımaşk’ın fethinden sonra İslâm orduları kuzeye doğru ilerlemeye devam ettiler.39 Bizanslılar ile Müslümanlar arasında yapılan Ecnadeyn, Yermuk, ve Fihl muharebeleri ile Suriye’nin tama- men fethedildiği görülmektedir. Bu sırada Bizans imparatoru olan He- rakleios, İslâm ordularını durdurmak amacıyla Antakya’ya kadar gelmiş fakat bunun imkânsız olduğunu görünce geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bizanslılar ile Müslümanlar arasında yapılan savaşlar netice- sinde Suriye tamamen Bizans’ın elinden çıktığı gibi Tarsus ile İskende- run arasında kalan bölge de ele geçirilmişti. Bizanslılar Anadolu’nun geri kalan kısmını ellerinde tutmak için gayret ettilerse de İslâm ordularının Anadolu içlerine seferlere devam ettiler. İslâm orduları bu böl- gede tutunabilmesi için Toros Dağları’nın güney kısmını kontrol al- tında tutmaları gerekiyordu. Burası bir tabii sınırı teşkil etmekteydi. Maraş da Torosların güneyinde olması hasebiyle Müslümanların fetih yolu üzerindeydi.40
Hz. Ömer’in Suriye orduları başkomutanı Ebû Ubeyde b. Ebi’l-Cerrah, 636-637’de Halid b. Velid’i Kınnesrin üzerine gönderdi. Bu sırada bölgede bulunan Bizans imparatoru Herakleios’un ordusunun başında ise Minas adlı bir komutan bulunuyordu. İslâm ordusu ile kar- şılaşan Bizans ordusu hezimete uğramış ve Kınnesrin fethedilmişti. Ha- lid b. Velid Güneydoğu Anadolu’da Urfa tarafına doğru harekete geçmiş ve kendisine komutanlarından İyaz b. Ganim, Irak ordusundan Amr b. Mâlik ve Abdullah b. Ganim da yardıma gelmişlerdi. İslâm or- duları karşısında çaresiz kalan Herakleios artık Suriye’yi elinde tutama- yacağını anlamış ve Urfa’dan Samsat’a çekilmişti. Hattâ bir rivayete göre yüksekçe bir tepe üzerine çıkarak Suriye tarafına dönmüş ve hü- zünlü bir şekilde “Ey Suriye !..artık seninle bir daha buluşmamak üzere elveda!.Ebediyen elveda!” demişti.41
Ebû Ubeyde, Haleb’i ve Antakya’yı alır; Suriye’nin kuzeyin- den Fırat’a kadar olan yerler tamamıyla Müslümanların eline geçer. Bu sırada Ebû Ubeyde, Hâlid b. Velid’i Maraş’a gönderdi. İslâm orduları Maraş’a girdiğinde şehir halkının bir kısmı kaçmış ve geri kalanı da kaleye çekilerek direnişe geçmişti. Şehir ahalisi direnişlerinin nafile ol- duğunu görüp yapılan bir anlaşmayla Maraş’ı 637 tarihinde Hâlid b. Velid’e teslim etti.42 Bir halk inanışına göre Maraş’ın Mikdâd b. Esved tarafından Cimcime adlı Bizans valisinin elinden alındığı kabul edilir.43 Ancak bu şahsın Maraş’ı fetheden Halid b. Velid’in ordusunda bulunan bir sahabe olduğunu zannediyoruz. Maraş’ın fetih tarihi bazı kaynak- larda 638 olarak verilse de 637’yi esas alanlar çoğunluktadır. Maraş fethedildiği sıralarda bölgenin diğer önemli yerleşim merkezi olan El- bistan Müslüman askerleri tarafından tahrip edilmişti.44 Maraş’ı alan Müslümanlar burada yaşayan Hıristiyan halka dokunmamışlardı. Çünkü şehir sulh ile teslim alınmış ve yapılan teslim anlaşması ahalinin can ve mallarına dokunulmayacağı şart konmuştur. Maraş’ta bulunan Hıristiyanların şehri serbestçe terk etmeleri sağlanmış ve yerlerine Müslüman ahali yerleştirilmişti. Müslümanlar Maraş’ta bir askerî gar- nizon kurarak Anadolu içlerine yapılacak seferler için burayı bir üs ha- line getirdiler. Şehrin fethi sırasında ve daha sonra Hıristiyanlara karşı savunulmasında pek çok sahabe de buraya gelir. Hattâ rivayetlere göre Maraş’ın fethine Hz. Ali de katılır. Fakat bunun rivayetten öte gitme- diği görülmektedir.45 Maraş’ın alınmasıyla birlikte bölgede bulunan Dülük, Raban (Araban), Hades gibi yerler de fethedilir. Maraş yakın- larında olan Hades, İyaz b. Ganim’in gönderdiği Habib b. Mesleme el- Fihrî tarafından fethedildi.46 Hz. Osman’ın halifeliği sırasında Muaviye komutasında bir İslâm ordusu Maraş ya da Toroslardan geçerek Kay- seri’ye kadar ulaşmıştı. Ancak İslâm ordusu bu şehri fethedemeden bü- yük ganimetler ele geçirerek geri dönmüştü.47
Bizanslılar Suriye’yi çabucak terk edip kaçmışlardı fakat sugûr bölgesini Müslümanlara kolayca bırakmayacakları anlaşılmaktaydı. Bölgeyi İslâmlardan almak için yoğun faaliyetlere ve saldırılara başla- dılar. Maraş ve Hades de dâhil olmak üzere Sugûr’da İslâm-Hıristiyan çatışmaları 965’lere kadar üç yüzyıldan fazla sürdü. Bu süre içinde bölge çok kez el değiştirip savaş alanı haline geldi.
İlk İslâm fethinden bir süre sonra Maraş’ı Bizanslılar geri al- mıştı. Ancak kısa süre sonra Hz. Osman zamanında şehri, 651’de Süf- yan b. Avf el-Amidî komutasında bir ordu yeniden fethetti. Aynı sıralarda başka bir İslâm ordusu Maraş’tan geçerek kuzeye doğru iler- lemiş ve Hıristiyanlara karşı gazâya çıkmıştı. Bizans İmparatorluğu Müslümanlara karşılık vermek için büyük bir orduyu Malatya tarafına gönderdi. Buna karşılık Müslümanlar da Selman b. Rebiati’l-Bâhîli ko- mutasında bir ordu ile Anadolu’ya girdiler ve birçok kale ve bol gani- met alınarak geri dönüldü. Bu sırada Şam valisi olan Muaviye 650-51 yılında, İslâm-Bizans çatışmalarında tahrip olan Maraş’ı yeniden imar ettirip, Hıristiyanların Suriye hudutlarına girişini engellemek ve Ana- dolu’da yeni yerler fethetmek için şehre asker yerleştirip tahkim et- mişti. Maraş, Muaviye’nin Şam valiliği sırasında Müslümanların Anadolu içlerine yapacakları seferler için askeri bir üs olmuştur. Bu dönemlerde Maraş bölgesinde cereyan eden İslâm-Hıristiyan çatışma- larında pek çok sahabe buralarda bulunmuş ve gazâlara katılmışlar- dır.49