Muaviye’nin Suriye valiliği sırasında İslâm orduları Maraş’ı geçerek Haymana yakınlarında bugün harabeleri bulunan Amuriyye şehrine kadar ilerlemişlerdi. Ancak Muaviye ile Hz. Ali arasındaki hi- lafet mücadelesi sırasında Bizanslılar fırsatları değerlendirerek Maraş’ı geri alarak Suriye hudutlarına dayanmışlardı. Muaviye’nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu Yezid zamanında Maraş bölgesine Bizans akınları hızlanmıştı. Maraş, bu sırada Müslüman ahalinin şehri terk et- mesi üzerine, Bizans’ın eline geçti. Mervan b. el-Hakem’in ölümünden sonra halife olan Abdülmelik döneminde Bizanslılar Antakya’ya kadar ilerlemişlerdi. Bunun üzerine Abdülmelik (685-705) Hıristiyanlara karşı bir ordu gönderdi. İslâm orduları Torosların ötesine kadar Bizans- lıları püskürttü. Bunun üzerine Bizanslılar Müslümanlarla barış yap- mak zorunda kaldılar. Halife bir miktar para vererek Hıristiyanların bölgeden çekilmesini sağlamıştı. Ancak barışın kısa sürdüğü, 694 yaz aylarında İslâm ordularının Muhammed b. Mervan’ın komutanlığında Anadolu içlerine yürüdüğü görülmektedir. Ancak Ağustos-Eylül 694’de Bizanslıların karşı atağa geçerek Maraş taraflarından geçerek Amik’e indikleri görülmektedir. Bunun üzerine İslâm ordusu başında Eban b. Velid ve Ukbe b. Ebî Muayt adlı komutanlar olduğu halde Bizans’a karşı harekete geçer. Eban’ın yanında Abdulmelik b. Mer- van’ın azatlı kölesi Kınnesrin ve çevresinin valisi Dînar b. Dînar da vardı. İslâm ve Bizans orduları Maraş ovasında karşılaşırlar. Çok şid- detli geçen savaşta Bizanslılar ağır bir yenilgiye uğradılar. Müslüman- lar Hıristiyan ordusunu takip ederek pek çoğunu öldürdüler. Dinar b. Dinar, Maraş’tan Samsat tarafına doğru giderek buranın 10 mil uza- ğında Göksu çayı üzerinde Yağrâ köprüsünde bir kez daha Bizanslıları mağlup eder. Halife Velid’in oğlu, el-Abbâs b. el-Velid b. Abdulmelik, Maraş’a gelerek, savaşlarla harap olan şehri yeniden imar ettirip güç- lendirir ve buraya Müslüman ahali yerleştirilir. Bu sırada Maraş’a bü- yük bir cami de inşa edilir. Maraş’ın Bizans saldırılarına karşı korunması için, Kınnesrin bölgesi halkının her yıl buraya belirli sayıda asker göndermesi de zorunlu hale getirildi.50
696’da Yahya b. Hakem adlı Müslüman komutan, Maraş’tan yola çıkarak bu bölgeye yakın Merc-i Şahn üzerine akınlar yapmıştır. Yine 697’de İslâm orduları Velid b. Abdülmelik komutasında Malatya tarafından Anadolu’ya girer. Halifenin kardeşi Abdullah b. Abdulme- lik, 702’de Maraş’ın kuzeyinde bulunan Dârende’yi fetheder. Müslü- manlar harabe bir durumda bulunan bu şehri imar ederek içine asker ve insan yerleştirirler. İslâm ordularının ulaştığı kuzeydeki en uzak nokta olan Dârende’nin alınması Maraş’ın güvenliği açısından da mühimdi. Bir süre sonra İslâm orduları daha kuzeydeki Kemah bölgesini de ele geçirip burada bulunan ve Bizanslıların baskılarına maruz kalan Ermeni ahaliyi Maraş ve Malatya taraflarına yerleştirirler.51 Ebû’l-Farac, Dârende’nin fethi konusunda farklı bir tarih vererek, Müslümanların burayı Halife Velid zamanında Mesleme adlı komutanla 711’de aldık- larını yazar. Aynı yıllarda İslâm orduları Bhasipolis adı verilen Ablas- tin’i (Elbistan) de fethederler.52 731-732’de Muaviye b. Hişâm, Maraş üzerinden Bizanslıların üzerine bir akın düzenler.53 Bizanslılar 741’de Malatya ve Maraş üzerine yürüyünce İslâm orduları Hişam b. Abdul- melik’in karşı hareketi ile onları geri püskürtür.
Bizans İmparatorluğu tahtına 717’de Maraş kökenli III. Leon54 geçer. Hanedana adını veren bu kişi zamanında Maraş üzerinde Bizans-Emevi çatışmaları şiddetlenir. İmparator III Leon’un aslı Ma- raşlı olup buradan Trakya’ya sürgün edilmişti. Onun Bizans imparatoru olmasıyla birlikte Bizans’ta saltanat kavgaları sona ermiş, 741 yılına kadar Bizans tahtında kalmıştır.55 III. Leon çocukluğunun geçtiği Ma- raş’ta daha önce Araplarla birlikte yaşamış ve onların dilini öğrenmiş olup İslâm kültürüne de vakıf biriydi. Onun 25 Mart 717’de Bizans im- paratoru olması İslâm kaynaklarına göre Mesleme b. Abdülmelik’in ona yardımı sayesindeydi. Ancak III. Leon tahta çıktıktan sonra Müs- lümanlara ihanet eder. Bu sırada İstanbul’u kuşatan İslâm orduları onun ihaneti yüzünden çok sayıda şehit verir. İslâm dini ve kültürünü iyi ta- nıyan III. Leon zamanında Bizans ülkesinde Hz. İsa ve Meryem ile Hı- ristiyan azizleri temsil eden ikonalar (resim) yasaklanır ve tahrip edilir. Aynı sıralarda Emevi halifesi Ömer b. Abdülaziz de Hıristiyanlardan alınan yerlerdeki ikonların ortadan kaldırılmasını emrediyordu. III. Leon, doğduğu ve aile bağlarının bulunduğu Maraş bölgesini ele geçir- mek için Müslümanlarla şiddetli bir mücadeleye girişir.56
Son Emevi halifesi II. Mervan (744-750), bir yandan Hıms böl- gesinde halkın ayaklanması, diğer yandan dahili çatışmalar yüzünden ortaya çıkan problemlerle uğraşırken, fırsatı değerlendiren III. Leon’un oğlu Bizans İmparatoru V.Konstantin (741-775) 746 yılında Maraş’a saldırdı. Bu sırada Maraş valisi olan el-Kevser b.Ziver b. el-Haris el- Kilâbî, kaleye çekilerek Bizanslılara karşı direnişe geçti. Ancak onun kuvvetlerinin azlığı sebebiyle V. Konstantin’e karşı koyması mümkün değildi. Bundan dolayı halifeye haber yollayarak yardım göndermesini istedi. Halife ise Hıms isyanı ile uğraştığından dolayı yardım göndere- cek durumda değildi. Bu yüzden vali ve Maraş halkının yardım istek- lerine, sabretmeleri ve direnişe devam etmeleri şeklinde bir haber gönderdi. Halifenin yardımı gelmeyince daha fazla zayiat vermemek için vali şehri Bizans İmparatoruna sulh ile teslim etti. Maraş’ta yaşa- yan Müslüman halk şehri terk ederek Suriye ve el-Cezire taraflarına çe- kildi. Maraş’a giren Bizans ordusu şehri yakıp yıkarak tahrip etti. V.Konstantin, babasının memleketi olan Maraş’tan Suriye’nin kuze- yine kadar uzanan bölgeleri dolaşarak akrabaları olduğu gerekçesiyle bölge halkının bir kısmını Trakya’ya götürdü. Bu sırada Maraş’ta ya- şayan Hıristiyan ahaliden Nasturîleri de sürgün etti. Maraş’a da asker ve etraftan topladığı bazı Hıristiyanları yerleştirdi. II.Mervan, Hıms’taki ayaklanmayı bastırdıktan sonra, Maraş üzerine bir ordu gön- dererek fethettirdi. İslâm orduları Maraş’a girdiklerinde yıkık, harap ve ahalisi sürgün edilmiş bir şehirle karşılaştılar. Halife buraya yeniden Müslüman ahali ve askeri birlikler gönderdi. II. Mervan, iki tarafı dere olan57 şehrin etrafına bir de sur inşa ettirdi. İçeride ise kalenin surlarını tamir ettirip askerler yerleştirdi.58 Emevilerin son halifesi olan II. Mer- van, Maraş’a büyük ehemmiyet vererek sürekli Bizanslıların saldırı- sına uğrayan ve Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında el değiştiren şehirde hâkimiyetini sağlamlaştırmak istiyordu. Bunu gerçekleştirmek için de hem kalenin surlarını yaptırmış hem de şehri bir dış sur ile çe- virtmiştir. Bu surlar halifenin isminden dolayı “Mervanî” olarak isim- lendirilmiştir. Kısa süre sonra Bizanslılar Maraş’ı yeniden alırlar. Bunun üzerine Mervan, el-Velid b. Hişâm’ı Maraş’a gönderdi. Amik Ovası üzerinden Maraş üzerine yürüyen İslam ordusu şehri tekrar fet- hetti. Velid, Bizanslılar tarafından yıkılmış olan Maraş kalesinin surla- rını yeniden yaptırdı.59 Abbâsilerin Emevi iktidarına son verdiği günlerde Maraş’a saldıran Bizanslılar şehri yeniden ele geçirip yakıp yıktılar.
Emevilerin 90 yıllık döneminde sürekli Bizanslılar ile Araplar arasında el değiştiren sugûr bölgesi şehirleri savaş alanı haline gelmişti. İnsanlar, can güvenliği olmayan bu bölgede yaşamaya pek istekli de- ğillerdi. Müslümanlar fethettikleri sugûr şehirlerinde yaşayan Hıristi- yan ahalinin bir kısmını göçe zorlasalar da bir kısmını da zimmî statüsüne almışlardı. Ancak söz konusu bölge Bizanslılar tarafından ye- niden alındığında Müslüman ahali ya katlediliyor ya da Suriye’ye çe- kilmek zorunda bırakılıyordu. Bizanslılar ise daha çok Süryani, Nasturi ve Ermeni gibi kendi mezheplerinden olmayan Hıristiyan ahaliyi böl- geden sürgün ediyorlardı. Çünkü bu gruplar, Rumların mezhep taassup- ları yüzünden İslâm idaresini Bizans idaresine tercih ediyorlardı. İki taraf arasındaki sürekli çatışmalar sebebiyle sugûr, güvensiz ve insan- sız tampon bir bölge olmuştu. Taberi ve İbnü’l-Esir gibi İslâm tarihçi- leri Müslüman ve Hıristiyan devletlerarasında oldukça geniş bir arazi şeridinin sahipsiz hudut bölgesi kabul edildiğini, bundan dolayı da Arapça ed-davahî (İnglizce= no man’s land) yani sahipsiz arazi dendi- ğini yazmaktadırlar. Tamamen boş olmamakla birlikte, bu bölge ancak Abbâsiler zamanında ciddi anlamda iskâna açılabilmiştir.