Teketek Haber

Ağaçeri İsyanları ve Onlara Karşı Yürütülen Mücadeleler

Ağaçeri İsyanları ve Onlara Karşı Yürütülen Mücadeleler
29 Mart 2018 - 20:38
  1. yüzyılın üçüncü çeyreğinde Maraş ve çevresinde ortaya çıkan önemli olaylardan biri de Ağaçerilerin isyanıdır. 1241 tarihinde Muzefferûddin’in ölümü üzerine Nusretüddin Hasan Bey’in diğer oğlu İmadeddin Maraş emirliğine atandı.[1] Onun Maraş valiliği 1258’e kadar devam etmiştir.

1243 yılında Türkiye Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in komuta ettiği Selçuklu ordusu, Anadolu’yu istilaya kalkan Baycu Noyan yönetimindeki Moğol ordusu ile Kösedağ’da karşılaştı. Selçukluların yenilgisi ile sonuçlanan bu savaştan sonra Anadolu’nun Moğol tahakkümüne girmesi, bu sıralarda Maraş bölgesinde çok etkili olan Ağaçeri Türkmenlerinin şekavet hadiseleri sonucu asayişin bozulması ve Ermenilerin Maraş’a saldırıları vali İmadeddin’i zor durumda bırakmıştır.

Kösedağ savaşı sonrası Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev, Tokat tarafına doğru çekilirken beylerbeyi rütbesiyle Mübarezeddin Çavlı’yı Elbistan ve Malatya’nın muhafazasına gönderdi. Mübarezeddin Çavlı bu bölgelerin valiliğini yaptığı sürece bu havalideki asayiş ve huzuru tekrar sağlamıştır.[2]

Babai isyanının bastırılmasından yaklaşık on beş sene sonra henüz bu isyanın yaralarını saramadan 1254 yılından itibaren Ağaçeri Türkmenleri, bir kez daha şekavete kalkıştılar. Ağaçeriler, çok miktarda mal ve servete sahip olma arzusuyla başlattıkları bu isyanla[3] Maraş, Malatya, Hısn-ı Mansur ve Elbistan bölgesinden geçen önemli kervan yollarını vurmaya,  kervanları soymaya ve kafiledekileri öldürmeye başladılar. Onların yaptıkları yağma ve talan o kadar büyük boyutlara ulaşmıştı ki yalnız Hısn-ı Mansur’un bir köyüne yaptıkları saldırılarda 45.000 koyun ve keçi, 7000 öküz, inek ve deve gibi büyükbaş hayvan çalmışlardı. Kaynakların ifadesi ile bu havalide dağ, tepe ve ovaları dolduran Ağaçeriler ve diğer Türkmenler, Madik, Mar Asya ve Mar Dimat manastırlarını da zapt ederek buralardan yığın yığın eşya ve mal alıp götürmüşlerdi.[4]

Türkmenlerin, tehdit ettikleri ve güvenliğini bozdukları uluslararası iki önemli yoldan birisi Suriye ile ticaretin yapıldığı Kayseri-Elbistan-Maraş-Halep yolu idi. Milletlerarası ticaretin yapıldığı bu yol üzerinde 40 gün süren Yabanlu Pazarı bulunmaktaydı. Bu yolun diğer bir alternatifi de Kayseri-Göksun-Maraş ve Halep yolu idi. İkinci yol ise Suriye, el-Cezire ve Iraklı tüccarların gelerek Sivas’a ulaştıkları, Sivas-Malatya yolu idi. Bu yol Sivas’tan da Kayseri’ye uzanmaktaydı.[5]

Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev (s. 1237-1246)’in ölümünden sonra yerine geçen oğlu II. İzzeddin Keykavus, Ağaçerilerin isyanını bastırmak üzere harekete geçti. Maraş valisi İmadeddin de bu sıralarda devamlı olarak başkent Konya’ya başvurarak yardım istiyordu. Bu amaçla sultan Kayseri’den Konya’ya gelen vezir Kadı İzzeddin, Beylerbeyi Şemseddin Yavtaş, Emir-i Dad Fahreddin Ali ve diğer Selçuklu beyleri ile birlikte Ağaçerilerin üzerine ordusunu sevk etmek üzere Konya Ovası’nda hazırlıklara başladı. Kayseri üzerinden Elbistan’a sevk edilen Selçuklu ordusu Ağaçerilerin üzerine yürüdüğü sırada İran Moğollarının lideri Baycu Noyan’ın Konya’ya doğru yola çıktığı ve Erzincan’a ulaştığı haberi duyuldu. Bunun üzerine sultan, Elbistan tarafına girmiş olan orduyu geri çağırmak zorunda kalmış ve Moğollara karşı hazırlıklara başlamıştır. Ancak Selçuklular bu istilayı önleyememiş, 1256 yılında yapılan Sultan Hanı savaşında bir kez daha Moğollara mağlup olmuşlardır. Baycu Noyan’ın bu istilası, Türkiye Selçuklularını iyice yıprattığı gibi ülkede asayişi de tamamen bozmuştur. Bu kargaşa ortamında serbest kalan Ağaçeriler, Maraş ve Elbistan’dan başka Suriye ve Ermeni hudutlarına kadar yayılıp buraları istila etmişlerdir.[6]

Bu sıralarda Selçuklularda II. İzzeddin Keykavus ile kardeşleri IV. Kılıç Arslan ve II. Alâeddin Keykubad arasında yaşanan taht mücadelelerine eyalet valileri de karımıştır. Bu mücadelelerde Elbistan valisi Felekeddin Halil de taraf olmuş ve IV. Kılıç Arslan’ın yanında yer almıştır. Bu dönemde zaman zaman ülke ikiye bölünmüş ve müşterek idare tarzı yaşanmıştır. Selçuklu ülkesi, bir yandan Moğol istilasından diğer yandan da kardeşler arasındaki saltanat mücadelelerinden büyük zarar görmüştür.[7]

1256’da yollarda büyük tahribat ve yağma yaparak Konya’ya ulaşan Baycu Noyan, Hülagu’nun Bağdat seferi için hızla geri dönmüştür. Daha önce Moğolların önünden kaçarak Bizans’a sığınmış olan II. İzzeddin Keykavus, bu gelişmeler üzerine Anadolu’ya tekrar dönmüş ve yeniden tahta oturmuştur (1257).[8]

Sultan, tahtına döndükten sonra Maraş bölgesindeki şekavetlerini büsbütün artırarak yağma ve çapulculuk yapan Ağaçerilerin üzerine yeniden yürümeye karar vermiştir. Bu arada Maraş emirinden de devamlı yardım talepleri Konya’ya gelmeye devam etmekteydi.[9] Bunun üzerine II. İzzeddin Keykavus önemli komutanlarından Ali Bahadır’ı, bu iş için görevlendirdi. Ali Bahadır ve Maraş Emiri İmadeddin’in kuvvetleri Ağaçerileri yurtlarında kıstırarak ağır bir yenilgiye uğrattıkları gibi, liderleri Cuti Bey’i de yakalayarak Malatya’daki Minşar Kalesi’ne hapsetmişlerdir (1257). Bu tedip hareketinden sonra bölgedeki asayiş ve ticaret yollarının güvenliği yeniden sağlanmıştır.[10]

Bu dönemde Baycu Noyan, Kayseri, Sivas, Tokat, Amasya, Maraş ve Malatya mıntıkalarında dolaşarak IV. Kılıç Arslan’ın hâkimiyetini tanımayanlarla mücadele etmekteydi. Baycu, evvela, yanında Engürek Noyan da olduğu halde Elbistan yöresine saldırarak 7.000 kişiyi katletmiş, birçoğunu da esir ederek Malatya tarafına doğru götürmüştür.[11] Saldırılan bu topluluk hakkında kaynaklarda bilgi verilmemekle beraber bunların çoğunun, yörede isyan halinde bulunan Ağaçeri Türkmenleri olduğu muhakkaktır.[12] Moğolların Ağaçeriler üzerine yaptıkları bu sefer, ilk saldırı idi.

Bu arada Kilikya Ermenilerinin saldırılarına maruz kalan ve Merkezi hükümetten de talep ettiği yardımı alamayan Maraş, 1258 yılında Moğollardan da destek alan Ermenilerin eline geçmiştir.[13]

Ağaçeriler, 1260 yılında bu dönemde kendilerini baskı altına alabilmek için çok büyük çaba sarf eden Moğolların ikinci saldırısına maruz kaldılar. Bu saldırının sebebi, diğer Türkmenler gibi Ağaçerilerin de Moğollara karşı II. İzzeddin Keykavus tarafını tutup, onlara karşı direnmeleri idi. Türkmenlerin gücünü kırmadan Anadolu’da hâkimiyet kuramayacağını anlayan Hülagu, 1260 yılında gönderdiği 20.000 kişilik kuvvetle Ağaçerileri ağır bir yenilgiye uğratmış, onlardan birçoğunu öldürmüş veya esir almıştı. Bu mağlubiyetten sonra Ağaçerilerin bir kısmı Suriye’ye göç etmek zorunda kalmıştır.[14]

1260 yılında Filistin’de Ayn-Calut savaşında Moğolları yenen Memluk ordusu Anadolu içlerine kadar ilerlemişti. Bu savaştan sonra Anadolu’dan ve Irak’tan, içlerinde Ağaçerilerin de bulunduğu, çok sayıda Türkmen Memluklara sığındı. Sultan Baybars devrinde (1260-1277) sadece Anadolu’dan göç ederek Antakya ile Filistin’de Gazze arasında yerleşen Türkmenlerin sayısı 40.000 haneyi geçiyordu[15]. Memluklar, 1277’de Moğol kuvvetlerini Elbistan ovasında bir kez daha yenmiş ve Baybars savaştan sonra tekrar Suriye’ye dönmüştü. Baybars’tan sonra Elbistan’a gelen İlhanlı hükümdarı Abaka, savaşta kaybetmenin intikamını Türkmenlerden almıştır.[16]

Moğollardan iki ağır darbe yiyen Ağaçeriler, mukavemet güçleri kırılmış olmasına rağmen sonraki dönemlerde de varlıklarını devam ettirdiler. Ağaçeriler ve diğer Türk/Türkmen boyları ülkenin her tarafının Moğol hâkimiyeti altına girmesini önledikleri gibi, Selçukluların fethedemedikleri Batı Anadolu ve Marmara havzasını ele geçirip oralarda devletler kurdular.[17] 1335’te Ebu Said Bahadır Han’ın ölümünü müteakip Anadolu’da İlhanlı hâkimiyeti çöktükten sonra bir kısmı Dulkadir Beyliği’nin kurucusu Zeyneddin Karaca’nın etrafında toplanmışlardır.[18]

  1. yüzyılın ikinci yarısında Memluklara ait bir inşâ kitabında farklı Türkmen boy ve oymakları arasında Ağaçerilerin de adı geçmektedir. 1378 tarihinde Memlukların Haleb Emiri Temür Bay, Sis (Kozan) taraflarında karışıklıklar çıkaran Üçoklu ve Ağaçeri Türkmenlerini önce bozguna uğratsa da geri dönerken Belen Boğazı’nda bu kuvvetler tarafından imha edilmiştir.[19]

Ağaçerilerin, 1394 yılında Sivas’ın güneyinde yolları keserek ve geçitleri tutarak karışıklıklar çıkardıkları kaynaklardan anlaşılmaktadır. Bu gelişmeler üzerine Sivas-Kayseri hükümdarı Kadı Burhaneddin, topraklarını Ağaçerilerden korumak için güney sınırlarında iki muhkem kale ve sığınaklar inşa ettirmiş, çevresine yüksek duvarlar ve burçlar diktirmiştir. Bu kale ve sığınakların her birine çevik ve tecrübeli askerler yerleştirerek o tarafları hırsız ve haramilerden temizlemiştir.[20] 1398’de Türkmenlerin saldırıları bölgeler arası ticaret yapan Sivaslı tüccarların soyulmasına yönelince Kadı Burhaneddin, Dulkadirli hükümdarı Sevli Bey’i tehdit ederek gasp edilen malların tazminini, aksi takdirde üzerine yürüyeceğini bildirdi. Ancak her iki komşu hükümdar da aynı yıl içinde suikastın kurbanı oldular.[21]

[1] M. H. Yinanç, “Maraş Emirleri”, s. 50.

[2] Turan, a.g.e., s. 436.

[3] İbn Bibi, a.g.e., C. II, s.143-144; Turan, a.g.e., s. 477.

[4] Abu’l-Farac, a.g.e., C. II, s. 564; İbn Bibi, a.g.e., C. II, s. 144; Cahen, a.g.e., s. 268.

[5] Faruk Sümer, Yabanlu Pazarı, İstanbul 1985, s. 4; aynı yazar, “Ağaçeriler”, s.461; Akdağ, a.g.e., C.1, s.74, 196; Gökhan, a.g.e., s. 112.

[6] İbn Bibi, a.g.e., C. II, s. 144; Akdağ, a.g.e., C.1, s.74, 196, 374; Turan, a.g.e., s. 468.

[7] İbn Bibi, a.g.e., C. II, s. 139; Turan, a.g.e., s. 475; Gökhan, a.g.e., s. 113.

[8] Turan, a.g.e., s. 485; Gökhan, a.g.e., s. 114.

[9] M. H. Yinanç, “Maraş Emirleri”, s. 52.

[10] Abû’l-Farac, a.g.e., C. II, s. 563, 564; M. H. Yinanç, “Maraş Emirleri”, s. 52; Turan, a.g.e., s. 487-488; R. Yinanç, a.g.e., s. 3; Sümer, “Ağaç-Eriler”, s. 523-524; Gökhan, a.g.e., s. 115-116.

[11] Abû’l-Farac, a.g.e., C. II, s. 564; Turan, a.g.e., s. 487-488.

[12] Faruk Sümer, “Anadolu’da Moğollar”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Sayı: 1 (Ankara 1969), s. 32.

[13] M. H. Yinanç, “Maraş Emirleri”, s. 53-54.

[14] Sümer, “Ağaçeriler”, s. 461; Çağatay, a.g.m., s. 670; Gökhan, a.g.e., s. 117.

[15] İbn Şeddad, Baybars Tarihi, (Terc. Şerafettin Yaltkaya), İstanbul 1941, s. 155’ten nakleden R. Yinanç, a.g.e., s. 3.

[16] R. Yinanç, a.g.e., s. 4.

[17] Faruk Sümer, “Türkiye Kültür Tarihine Umumi Bir Bakış” s.220. (http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/ 26/1015/12318.pdf, ulaşım tarihi: 10.10.2016).

[18] R. Yinanç, a.g.e., s. 8.

[19] Sümer, “Ağaç-Eriler”, s. 525-526; aynı yazar, “Ağaçeriler”, s. 461.

[20] Aziz bin Erdeşir-i Esterabadi, a.g.e., s. 485-486; Sümer, “Ağaç-Eriler”, s. 521.

[21] Refet Yinanç, “Dulkadiroğulları Beyliği”, Türkler, C. 6, Ankara 2002, s. 810.