Ağaçerilerin İsimleri, Kavmî Menşeleri ve Ötesi
“Ağaçeri”, ağaç işçiliği yapan anlamındadır. Bu isim kavmî bir ad değildir. Ağaçerilerin mesleklerine ve yerleştikleri coğrafyanın özelliklerine istinaden, onlara bu isimlendirmenin yapıldığı kaynaklarda geçmektedir[1]. Çünkü bu topluluk, daha ziyade ormanlık alanlara yerleşmekte; ağaç kesme, tahta biçme ve kereste işleriyle uğraşmaktadır[2]. Esasen Eski Anadolu Türkçesi’nde “er” kelimesiyle birleşik adlar yapılır ve bu adlar kişi ve topluluklara verilirdi. Nitekim Halep Türkmenlerinin Sivas’ın güneyinde yaylağa çıkan koluna Yaban Eri; toplama asker anlamına İl Eri; 16. yüzyılda yaşayan Dağ Eri, Türk Eri ve Düğün Eri gibi oymak isimleri buna örnektir. Ayrıca, sınırda yaşayana Uç Eri, Çölde yaşayana Kum Eri gibi adlar kullanılmıştır.[3]
Ağaçerilerin, kökeni üzerine çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunlardan birisi Ağaçerilerin 5. yüzyıl Bizans tarihçisi Priscus’un bahsettiği “Akhats Tsir’oy” adında bir kavim oluşudur. Bu görüşü kabul eden bazı araştırmacılar, Ağaçerilerin isimlerini Ağaç-Çirler[4], Akaçirler ve Akatzirler[5] gibi değişik şekillerde kaydetmişlerdir.
Başka kaynaklarda Ağaçeriler, ayrıca Küçük Asya’nın eski halkları, Hititli-Alarod, Lykenlerin devamı, İranlı-Acem, Abdal-Kıpti gibi isimlerle de anılmışlardır.[6]
Moğol tarihçisi Reşidüddin, Câmiü’t-Tevarih adlı eserinde Ağaçerileri, Oğuz Han’a tabi Türk boylarından biri olarak gösterir.[7] Bu eserde topluluğun adı şöyle geçmektedir: “Bu ad, eski zamanlarda mevcut değildi. Oğuz kavimleri bu ülkelere gelince onlardan bir bölük ormanlık bölgede yurt tutmuş ve bundan dolayı Ağaçeri yani orman adamı adıyla adlanmıştır.”[8] Türkiye Selçuklu tarihinin en önemli kaynaklarından birini teşkil eden Müsâmeretü’l-Ahbâr adlı eseriyle tanınan tarihçi Kerimüddin Mahmud-i Aksarayî (ö.1332-33) de Anadolu’da Ağaçeri adlı bir kişiden bahsetmektedir.[9]
- yüzyılın sonları ile 15. yüzyılın başlarında yaşamış olan tarihçi ve şair Aziz bin Erdeşir-i Esterabadî, Kadı Burhaneddin Ahmed adına 1397-8’de Farsça yazdığı Bezm-u Rezm (Eğlence ve Savaş) adlı eserinde Ağaçeri Türkmenlerini, “Terâkime-i Ağaçeri” yani “Ağaçeri Türkmenleri” şeklinde kaydetmektedir.[10]
Yine Yazıcıoğlu Ali, 1436’da II. Murat zamanında kaleme aldığı ve Selçuklu tarihini anlattığı Selçuk-nâme adlı eserinde, Ağaçerilerin Oğuz Han’a tabi Türkmen topluluklarından birisi olduğunu belirtmektedir. Yazıcıoğlu eserinde; “Oğuz’un gardaşları ve bazı ammuzâdeleri ki anunla müttefìk oldılar: Aygur (Uyğur), Kangılı, Kıbcak, Karluk, Kılıç, Ağaçeri” diyerek Oğuz Han’a tabi toplulukları kaydetmiştir. Muhtemelen Reşidüddin’in adı geçen eserinden faydalanan yazar, bu ismin eski devirlerde olmadığını, Oğuz kavimleri bu taraflara gelince, onlardan bir gruba ağaçlık bir alan düştüğünü ve kendilerinin bu adla anılır olduğunu nakletmektedir.[11] Yani müellife göre Ağaçeri topluluğu, Oğuz Han’a bağlı bir Türkmen topluluğudur ve Ağaçeri ismi de bu topluluğun yaşadığı yerin fiziki özelliklerinden esinlenerek verilmiştir.
Ağaçeriler konusunda belli başlı çalışmaları yapan F. Sümer, bunların Babai isyanına katılan Türkmenlerin kalıntıları olduklarını belirtir.[12] Sümer, bazı yazarların Ağaçerilerin kökenlerini, 5. yüzyılda Rusya’da yaşayan “Akatzir” adlı bir kavme dayandırdıklarından söz etmekte, ancak böyle bir bağın imkânsız olduğunu ifade etmektedir. Ona göre, Ağaçerilerle aynı dönemlerde yaşayan Arap tarihçi İbn Şeddad, Malatyalı Süryani din adamı- tarihçi Ebu’l Ferec, Moğol tarihçi Reşidüddin ve 14. yüzyılda İranlı Aziz b. Erdeşir-i Esterabadî, Arap Aynî ve Makrizi gibi tarihçiler bu topluluğun Türkmen oldukları hususunda hemfikirdirler.[13]
- Cahen ise Ağaçeri isminin bir Oğuz boyu ismi olmadığını ve onların tamamının Türk olduklarının kanıtlanamayacağını belirtir. Daha sonra bu fikrini çürütürcesine, “Bu topluluğun, Moğol istilalarının hemen öncesinde Antakya ve Halep’in kuzeyinde görülen “Suriyeli Türkmenler” adı verilen grupla aynı olmaları mümkündür” der.[14] Ancak Cahen’in bu tezi başka araştırmacılar tarafından fazla ilgi görmemiştir.
Kısaca çağdaş Türk, Arap, İran ve Hıristiyan kaynaklarında Türkmen asıllı oldukları açıkça belirtilen[15] Ağaçerilerin, Oğuzlardan ayrı bir Türk boyu mu, Oğuz boyları ile diğer Türk boylarının oluşturduğu bir topluluk mu, yoksa sadece Oğuz boylarından biri mi oldukları tartışma konusudur. F. Sümer, Ağaçerileri Oğuz boylarından biri olarak[16]; F. Köprülü[17] ve Z. Velidi Togan[18] ise onları, Oğuzlardan ayrı bir Türk boyu olarak kabul etmektedir. Aynı şekilde Z. Gökalp de Ağaçerilerin Oğuzlarla birlikte Anadolu’ya gelen bir Türk boyu olduğu görüşündedir[19]. Diğer taraftan bu konuda araştırmalar yapan A. Yılmaz, Ağaçerilerin Oğuz, Kıpçak ve Uygur boylarından meydana gelen bir topluluk olduğunu ifade etmektedir.[20]
Bu bildirinin yazarları da çağdaş kaynakların verdiği bilgileri göz önüne alarak Ağaçerilerin, Türkmen boyları içerisinde değerlendirilmesi gerektiği kanaatindedirler. Ayrıca Ağaçerilerin Oğuzlara mensup müstakil bir boy olmayıp birkaç Türk boyundan oluşan bir topluluk olduğunu düşünmektedirler.
Ağaçerilerle ilgili tartışmalı diğer bir konu da bunların bakiyelerinin, 16. yüzyıldan itibaren vesikalarda isimlerine rastlanılan “Tahtacılar” olup olmadığıdır[21]. Ağaçeri/Tahtacılar üzerine “alan araştırmaları” ve “derlemeler” yapan F. Sümer, A. Erden, V. Asan, N. Birdoğan, A. Selçuk, B. Atalay, A. Yılmaz, M. Küçük, N. Çağatay, İ. Engin gibi birçok araştırmacı kısmen alanda elde edilen verilerden, kısmen de her iki topluluk arasındaki coğrafî, içtimaî, tarihî ve iktisadî benzerliklerden yola çıkarak “Ağaçerilerin, Tahtacıların ataları olduğu” görüşüne katılmaktadır[22]. 13. ve 16. yüzyıllar arasında Ağaçeriler ile Tahtacılar arasında tarihsel bir sürekliliğin tahmin edilmesi bu görüşü ilgi çekici kılmakla beraber[23], M. Şakir Ülkütaşır gibi araştırmacılar, bu tezi yeterli belge olmadığından “varsayım” olarak görmektedirler.[24]
Esasen Tahtacıların, Ağaçerilerden geldiği tezi, tarihi gelişmelere de uymaktadır. Şöyle ki: aşağıda da anlatılacağı üzere 14. yüzyılın sonundan itibaren yerli tarihî kaynaklarda Ağaçeriler hakkında bilgi bulunmamaktadır. Tahtacı kavramı ise ilk defa 16. yüzyıla ait Osmanlı tahrir defterlerinde “Cemaat-i Tahtaciyan” şeklinde zikredilmektedir.[25] Ağaçeriler hakkında yerli tarihî kaynaklarda bilgilere rastlanmamasından yaklaşık bir asır gibi zaman sonra Tahtacı kavramının Osmanlı arşiv belgelerinde yer almaya başlaması dikkat çekicidir. Bu durum, Ağaçeri kavramının yerini Tahtacı terimine bıraktığı yönündeki düşünceleri güçlendirmektedir.[26] Uzun zaman Tahtacılar arasında dolaşıp incelemeler yapan bazı araştırmacılar, bunlardan bazı kolların hâlâ kendilerine Ağaçeri dediklerini ve atalarının Horasan’dan geldiklerini söylediklerini kaydederler.[27]
Ancak, N. Birdoğan’ın bu konuda ortaya attığı şu iki soru da önemlidir: “Acaba bugünkü Tahtacıların tümü eski Ağaçerilerin torunları mıdır? Yoksa zamanla çevrenin ve ekonomik koşulların orman içine ve ağaç işine attığı başka Türkmen aşiretleri de eski Ağaçerilere katıldılar mı?”[28]
Araştırmacılar, Ağaçerilerin Anadolu’ya sonradan geldiklerine dair bir uzlaşma içinde olmalarına karşın ne zaman, nasıl ve hangi güzergâhtan geldikleri konusunda değişik görüşler ileri sürmektedirler. Bu bağlamda F. Köprülü Anadolu’da Ağaçerilere 12. yüzyılda[29], F. Sümer ve B. Oğuz ise 13. yüzyılda rastlanıldığını belirtmektedir.[30]
Ağaçerilerin 7. yüzyılda Taberistan ve Cürcân bölgelerinde diğer Türk boyları ile beraber bulunduklarını belirten Arapça kaynaklar vardır. Bunlara göre Taberistan, Cürcân bölgelerinde, Ağaçeri, Sûli ve Yazar Türkleri bulunmaktadır. Enûşirvân bu toplulukların direnmesini önlemek için bir kısmını Azerbaycan’a göç ettirmiştir.[31]
Tarihte Azerbaycan ve yakın coğrafyasının bir Ağaçeri yerleşim yeri olduğu bilinmektedir[32]. Z. Velidi Togan, Oğuz Destanı: Reşideddin Oğuznamesi, Tercüme ve Tahlili isimli eserinde Ağaçerilerin Kalaç, Kanglı, Kıpçak, Karluk’la birlikte 5. yüzyılın üçüncü çeyreğinde Sabirlerle beraber Oğuzları takiben Gökçe-Göl (yani Kafkasya) taraflarına doğru geçtiklerini ifade eder.[33] Kafkasya’nın kuzeyinden 465 yılında Azerbaycan’a geçen Ağaçerilerin[34], 11. yüzyılda Anadolu’da ortaya çıkan Ağaçeriler ile aynı oldukları konusu tartışmalı ise de, en azından kayıtlarda bu toplulukların varlıklarının zikredilmiş olması dikkat çekicidir.[35] Bu bölgedeki Ağaçerilerin çoğunluğu Anadolu’ya gelirken bir kısmı da İran’daki Halhal ve Firuzabad civarlarına yerleşir.[36]
- yüzyıldan itibaren Anadolu’da yoğunlaşmaya başlayan Türk nüfusu ya da Türkmenler, buraya gelebilmek için genelde İran’ı bir güzergâh olarak kullanmışlardır. Hatta İran Horasan’ı nedeniyle, sürekli İran’la ilişki halinde olmuşlardır.[37]
Öte yandan Ağaçerilerin, Selçukluların Anadolu’yu fethinden önce buralara geldiklerini düşünen tarihçiler de bulunmaktadır.[38]
Uzun zaman kaynaklarda kendilerinden bahsedilmeyen Ağaçerilerin isimleri, ancak Selçuklular zamanında 1193 senesinde, Güney Anadolu’da Elbistan taraflarında ormanlık yerlerde yaşayan ve eşkıyalıkla meşhur bir kabile olarak geçmektedir.[39]
[1] Mükrimin Halil Yinanç, Türkiye Tarihi: Selçuklular Devri, C.1, (Yay.: Refet Yinanç), Ankara 2009, s.152-154; Salim Koca, Selçuklu Devri Türk Tarihinin Temel Meseleleri, Ankara 2011, s. 540, 501; Sümer, “Ağaç-Eriler”, s. 521-522.
[2] Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu’da Türkler, (Çev.: Yıldız Moran), İstanbul 1984, s. 152.
[3] Sümer, “Ağaçeriler”, s. 460.
[4] Neriman Görgünay Kırzıoğlu, “Edremit Doyran Köyü Tahtacı Türkmenlerinde Geleneksel Evlenme Adetleri”, I. Akdeniz Yöresi Türk Toplulukları Sosyo-Kültürel Yapısı (Tahtacılar) Sempozyumu Bildirileri, Ankara 1995, s.133.
[5] Sümer, “Ağaç-Eriler”, s. 521; Agusti Alemany, “Batı Avrupa Steplerinde Türk ve Alan Halkları Arasındaki Tarihi Bağlantılar”, Türkler, C. 2, (Çev. Nurşen Özsoy), Ankara 2002, s. 531.
[6] İsmail Engin, “Tahtacı Tarihine Dair”, XIII. Türk Tarih Kongresi (4-8 Ekim 1999) Bildirileri, C. III, I. Kısım, Ankara 2002, s. 459.
[7] M. H. Yinanç, “Maraş emirleri”, s. 51.
[8] Sümer, “Ağaç-Eriler”, s. 521-522.
[9] Kerimüddin Mahmud-i Aksarayi, Müsameretü’l-Ahbâr,(Çev.: Mürsel Öztürk), Ankara 2000, s. 244-7.
[10] Aziz bin Erdeşir Esterabadi, Bezm-u Rezm, İstanbul 1928, s. 530.
[11] Abdullah Bakır, Yazıcızade Ali’nin Selçuk-name İsimli Eserinin Edisyon Kritiği, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul, 2008, s. 5, 173.
[12] Sümer, “Ağaçeriler”, s. 460.
[13] Sümer, Ağaç-Eriler”, s. 521-522; Sümer, “Ağaçeriler”, s. 460.
[14] Cahen, a.g.e., s. 154-5; İlyas Gökhan, Selçuklular Zamanında Maraş, Kahramanmaraş 2013, s.110-111.
[15] Sümer, “Ağaçeriler”, s. 460; Koca, a.g.e., s. 501-502.
[16] Sümer, “Ağaç-Eriler”, s. 522; aynı yazar, “Ağaçeriler”, s. 460.
[17] Mehmet Fuad Köprülü, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, Ankara 1991, s. 41.
[18] Ahmet Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş: En Eski Devirlerden 16. Asra Kadar, C.1, İstanbul 1981, s.114, 170. Oğuzname’nin Çağatayca şekline göre bir zaman Beş-Uygur camiasına Khalac, Kanglı, Karluk, Kıpçak, Ağaçeri kabileleri dâhildi (Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, s.114, 146, 170).
[19] Ziya Gökalp, Türk Töresi, İstanbul 1976, s. 43-44.
[20] Abdurrahman Yılmaz, Tahtacılarda Gelenekler, Ankara 1948, s. 11.
[21] Tahtacıların kökenleri ile ilgili tezlerin tartışması ve onların Ağaçerilerin bakiyeleri olmadığı ile ilgili bir değerlendirme için bkz. Yusuf Ziya Yörükan, Anadolu’da Alevîler ve Tahtacılar, (Eklerle Yayına Haz.: Turhan Yörükan), Ankara 2002, s. 149, 380-387.
[22] Besim Atalay, Bektaşilik ve Edebiyatı, (Yeni Harfe Çev.: Vedat Atila), İstanbul, 1991, s. 30; Yılmaz, a.g.e., s. 11-12; Nejat Birdoğan, Anadolu’nun Gizli Kültürü Alevilik, İstanbul 1995, s. 37; aynı yazar, “Tahtacıları Dünü”, 1. Akdeniz Yöresi Türk Toplulukları Sosyo-Kültürel Yapısı (Tahtacılar) Sempozyumu Bildirileri, Ankara 1995 s. 9-31; Murat Küçük, Cemaat-ı Tahtacıyan, İstanbul 1995, s.18; Atilla Erden, “Batı Anadolu Türkmen Çadırları”, Antropoloji, Sayı: 11, s. 73-89; Veli Asan, “Tahtacı Türkmenleri I: Biten Yanyatır (Narlıdere) Dedeliği”, Cem, Sayı: 31, s. 44-45; Neşet Çağatay, “Tahtacılar”, İA, C.11, İstanbul 1993, s. 669-670; İsmail Engin, “Akçaeniş Tahtacılarında Ölü Gömme Geleneği”, 1. Akdeniz Yöresi Türk Toplulukları Sosyo-Kültürel Yapısı (Tahtacılar) Sempozyumu Bildirileri, Ankara 1995 s. 39; Sümer, “Ağaçeriler”, s. 460, Ali Selçuk, Tahtacılar, İstanbul 2004, s. 27-33.
[23] İsmail Engin, Tahtacılar, İstanbul 1998, 59.
[24] M. Şakir Ülkütaşır, “Tahtacılar”, Türk Kültürü, Sayı: 71 (Eylül 1968), s. 840.
[25] Sümer, “Ağaç-Eriler”, s. 528.
[26] Selçuk, a.g.e., s. 29-30; Döğüş, a.g.m., s. 458; Engin, a.g.e., s. 59.
[27] Çağatay, a.g.m., s. 670-71; Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri, Boy Teşkilâtı, Destanları, İstanbul 1980, s. 132; Sümer, “Ağaç-Eriler”, s. 528; Engin, a.g.e., s. 49.
[28] Birdoğan, a.g.m., s. 9.
[29] Köprülü, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, s. 87.
[30] Sümer, “Ağaç-Eriler”, s. 521; Burhan Oğuz, Türkiye Halkının Kültür Kökenleri: Teknikleri, Müesseseleri, İnanç ve Adetleri- I: Giriş-Beslenme Teknikleri, İstanbul 1976, s. 181-182.
[31] Yakup Civelek, “Eski Arapça Kaynaklarda Türkler”, Türkler, C. 5, Ankara 2002, s. 922; Gökhan, a.g.e., s. 110.
[32] Bu kabilenin adı Kürdistan’daki Paikuli mahallinde bulunan bir Sasanî kitabesinde okunmaktadır. Bu kitabedeki kayıttan bunların o zaman “hakan”ları olduğu sonucu çıkarılmaktadır (Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş, s. 170).
[33] Ahmet Zeki Velidi Togan, Oğuz Destanı: Reşideddin Oğuznamesi, Tercüme Ve Tahlili, İstanbul 1982, s. 82, 87, 93.
[34] Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş, C.1, s.170.
[35] Sümer, “Ağaçeriler”, s. 460; Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş, C.1, s. 170-171.
[36] Birdoğan, a.g.m., s. 15.
[37] Mehmet Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 1976, s.12-14.
[38] İlyas Gökhan, “XIII. Yüzyılda Maraş”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 13 (Konya 2005), s. 204.
[39] Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, C.1, s.170.