Teketek Haber

Allah’ın rahmetinin ve bereketinin indiği gece

Kadir Gecesi, Kuran’daki ayetlerde açıkça isminden bahsedilen mübarek bir gecedir. ‘Bin aydan hayırlı gece’dir. Zira Allah kelamı olan Kuran-ı Kerim, bu kutlu geceden itibaren Resulullah Efendimize inmeye başlamıştır

Allah’ın rahmetinin ve bereketinin indiği gece
31 Mayıs 2019 - 14:00

Zaman ve mekânlar, kendilerinde meydana gelen büyük ve önemli hadiselerle bir anlam ifade eder ve değer kazanırlar. Kadir Gecesi de hayırlarla dolu olayların meydana geldiği bir gece olduğu için, Allah ona ayrı bir şeref vermiştir. Kuran ayetlerinde açıkça isminden bahsedilen çok mübarek bir gecedir. Zira Allah Kelamı olan Kuran-ı Kerim, bu kutlu geceden itibaren Resulullah Efendimize inmeye başlamıştır. Nitekim Kuran-ı Kerim’in 97. suresi adını bu geceden alır. Kadir Gecesi’nin anlatıldığı Kadir suresi, Kuran-ı Kerim’in ne zaman indirildiğini ve bu indirilme zamanının özelliklerini anlatır. Aynı zamanda Kuran’ın faziletlerinden azami seviyede istifade edebilmenin gereğine de işaret eder. Surenin kısa açıklaması şu şekildedir:

‘Melekler iner de iner’

Ayet 1: Biz Kuran’ı indirdik Kadir Gecesi. Ayet 2: Bilir misin nedir Kadir Gecesi? Bu ayette Hz. Peygamber’e yönelik olarak, “Kadir Gecesi öyle büyük bir gecedir ki sırf senin kendi dirayetine kalsaydı onun mahiyetini, kadrinin derecesini bilemezdin. Fakat o ineni biz indirdiğimiz gibi, bunu da sana biz bildirdik” denilmektedir. Ayet 3: “Bin aydan daha hayırlıdır Kadir gecesi.” Böyle bir gecede yapılacak hayırlı iş, salih bir amel, içinde Kadir Gecesi’nin bulunmadığı bin ayda yapılacak ibadetlerden daha hayırlıdır.

Ayet 4: “O gece Rablerinin izniyle ruh ve melekler, her türlü iş için iner de iner.” Ayette geçen “rûh”tan maksat Hz. Cebrail’dir. Çünkü Kuran’ın bazı ayetlerinde bu büyük melek “rûh” olarak anılmaktadır. Hz. Cebrail’in fazilet ve şerefinden dolayı diğer bütün meleklerden üstün olmasına karşılık, onun anılması da diğer meleklerden farklıdır. Ayetteki “her bir iş için” ifadesinden anlaşılıyor ki, meleklerin her biri bir başka iş için inerler. Çünkü meleklerin her birinin ayrı bir vazifesi vardır; bazıları rükû, bazıları secde, bazıları da dua ile meşguldürler. Kadir Gecesi’nde de inen meleklerin sadece o geceye has vazifelerine binaen onlar, Allah’ın (cc.) selamını, rahmetini ve bereketini geceyi ihya eden kullarına getirmekle mükelleftirler.

‘Bir esenlik gecesidir’

Ayet 5: O gece tan yerinin ağarmasına kadar bir selâmettir.” Yani o gece kulların yararına olan şeylerin olacağı bir esenlik gecesidir. Çünkü “Selam” Allah’ın (cc.) bir ismidir. Bu gece başta Hz. Cebrail (as.) olmak üzere melekler Allah’ın hayrını, bereketini ve selamını insanlara yetiştirmek üzere yeryüzüne inmelerine karşılık o gece sabaha kadar tam bir selamet içindedir. Geceyi kaplayan esenlik, o gecede yapılan dua ve ibadetlerin sonucu olarak ilahi rahmetin artması demektir.

Halk arasında “Her geceyi Kadir, her kişiyi Hızır bil” şeklinde ifade edilen hikmetli bir söz vardır. Bu söz, zamanın değerini takdir etmeyi, her gün ve her geceyi ganimet bilip değerlendirmeyi, bütün insanlara değer vermeyi ve onları hor görmemeyi tavsiye anlamında söylenen güzel bir ifadedir. Aynı şekilde kişinin kılacağı namazı sanki ömrünün son namazıymış gibi kulluk şuuru içinde eda etmesi açısından bir tavsiyedir.

Kadir Gecesi’nde duaların kabul edildiği bir zaman vardır ki, bu zamana rastlayan dualar reddedilmez. Bunun için imkan ölçüsünde ibadetle meşgul olmak, Allah’a samimi bir kalp ile yönelmek, tövbe ve istiğfarda bulunmak, kendimiz, aile fertlerimiz ve bütün din kardeşlerimizin bağışlanması için dua etmek önem arz etmektedir. Hz. Aişe validemiz, “Kadir Gecesi’ni idrak edecek olursam nasıl dua edeyim” diye Resulullah Efendimize sorar. Peygamberimiz (a.s.) de ona kısa ve öz olarak şu duayı çok sık okumasını tavsiye eder: “Allahümme inneke afuvvun tuhibbul-afve fa’fu annî (Allahım, Sen çok affedensin, affetmeyi seversin; beni affeyle!)” (Tirmizî, Deavât, 84).

Peygamberlik verildi

Ayrıca bu gecede elden geldiğince Kuran okunmalıdır. Zira Kuran, Kadir gecesinde inmeye başlamıştır. Resuli Ekrem Efendimize de peygamberlik bu gecede verilmiştir. Kuran’da geçen dua ayetlerinin yanı sıra Hz. Peygamber’e (s.a.s.) salât ve selam okunabilir. Ayrıca Peygamberimizden rivayet edilen dualar da okunabilir. Kaza namazı ve nafile namazlarla da bu kutlu gece ihya edilir.

Bu gecenin hangi gece olduğu kesin olarak bildirilmemesine rağmen, ramazanın 27. gecesi olduğu kabul edilmiştir. Kadir Gecesi’nin gizlenmesindeki hikmet, ölüm vaktinin ve kıyamet gününün gizlenmesindeki hikmet gibidir. Bu hikmete binaen bundan maksat müminlerin uyanık halde devamlı Allah’a (cc.) yönelik bulunmalarıdır. Bu gecenin her sene anılmasının sebebi de Kuran’a hürmete binaendir. Allah Teâlâ Kuran’ı insanların hatırlaması için, onun inişinin her yıl dönümünde onu layıkıyla anlayıp yaşamalarına binaen, o gecenin ihyasını, bir gece karşılığında bin ay vererek mükâfatlandırmıştır.

Kadir Gecesi bir Müslüman’ın hayatında sıradan bir gece gibi düşünülmemeli, dönüm noktası olmalı ve alışılagelmiş şeklî ibadetlerle geçiştirilmemelidir. Burada önemli olan geceyi ihya etmek; sadece bu gece sabaha kadar ibadet etmek demek değil, ömrün kalan kısmının bu geceye uygun olarak yaşanmasıdır.

Hekimoğlu Ali Paşa Camii Külliyesi

Hekimoğlu Ali Paşa Camii, İstanbul’un Fatih ilçesinde, Davutpaşa Mahallesi’nde Kızılelma Caddesi ile Hekimoğlu Ali Paşa Caddesi kavşağında, Osmanlı dönemi 18. yüzyıla özgü bir camidir. Külliyesi ile birlikte klasik Türk mimarisinin son eseri olarak kabul edilir.

Hekimoğlu Alipaşa Külliyesi, İstanbul’un yedinci tepesinde bulunur. Külliye, Hekimbaşı Nuh Efendi’nin oğlu Hekimoğlu Ali Paşa tarafından 1734 tarihinde kendi adına yaptırılmıştır. Mimarları Çuhadar Ömer Ağa ile Hacı Mustafa’dır.

Minberi sanat harikası

Cami, altı ana sütunun taşıdığı bir ana kubbe, sağ ve solda ikişer, bir de mihrap kısmında olmak üzere beş yarım kubbe ile arka tarafta yine sağ ve solda ikişer olmak üzere dört küçük kubbeden teşekkül etmiştir.  Son cemâat mahallinde iki tarafından mukarnas nişli altı köşeli birer mihrap bulunur. Mihrapların diğer tarafındaki pencerelerin üstünde maksure kısmına ait birer pencere vardır.

Son cemaat yerindeki mermer cümle kapısı, caminin üç giriş kapısından en önemlisidir. Yuvarlak kemerli, tezyinatlı ve mukarnaslıdır. Mihrabı mermerdir. Mihrap nişinin üst kısmında yedi sıra mukarnas dizisi vardır. Caminin minberi bir sanat harikasıdır. Minberin külahı, köşeli ahşap oyma kafes şeklindedir. İç mekânı süsleyen çiniler, mihrap cephesinde pencerelerin üst hizalarına, orta mekânda maksure kısımlarının alt bölgelerine kadardır. Bunlar tekfur sarayı çinileridir. Beyaz zemin üzerine mavi renk ihtiva eden çiniler ise Kütahya çinileridir.

Klasik üslûba son derece uzak olan tek şerefeli minaresinin külahı taştan olup, üzeri kurşun kaplıdır. Bu nedenle orijinal olmadığı muhakkaktır. Mihrap çıkıntısının sağ ve solunda itikaf odaları bulunan Hekimoğlu Ali Paşa Külliyesi; cami, kütüphane, türbe, sebil, tekke, muvakkıthâne, şadırvan, dört adet çeşme, meşruta ve akarlardan meydana gelmiştir.

Kuran-ı Kerim’den

“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber malını saçıp savurma. Çünkü malını saçıp savuranlar, şeytanın kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.” (İsra 17/26-27).

Din kardeşine yardım

Bir defasında Allah’ın sevgili elçisi, “Din kardeşin zalim de olsa, mazlum da olsa ona yardım et” buyurmuştu. Bu söz sahabileri biraz şaşırttı. İçlerinden biri. “Ya Resulullah!” dedi. “Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zalimse, nasıl yardım edeyim?” Allah’ın elçisi şöyle buyurdu: “Onun zulüm yapmasını önlersin, böylece ona yardım etmiş olursun” (Buhârî, Mezâlim 4, İkrâh 6; Müslim, Birr 62).

Esma-i Hüsna: Kerim

“Allah’a nispet edildiğinde, kime ve ne verdiğine aldırmadan veren, kendisinden isteyenleri boş çevirmeyen, kendisine sığınanları terk etmeyen, bir yanlışlık gördüğünde onu açığa vurmadan düzelten, bir iyilik yapıldığında karşılığını fazlasıyla veren, eksiksiz ve kusursuz, övgüye layık ne kadar vasıf varsa hepsine sahip olan.” Kerîm isminin özel olarak tecelli ettiği bu kişiler her halleriyle asil, vakur ve şereflidirler. Böyle olmak için kendilerini zorlamalarına gerek kalmaz. Birine iyilikleri dokunmadığı gün içleri sıkılır; huzur bulamazlar. Onlar kışkırtmalara kapılmayan, kendilerine hâkim; duygularıyla değil, ilkeleriyle hareket eden olgun insanlardır. Bu ismin tecelli ettiği kullar sadece ahlaki güzelliklerle donanmakla kalmaz, boş işlerden dahi uzak dururlar. Yaratılıştan cömerttirler.

Bir dua

Kadir Gecesi’nde yapılacak dua: “Allahım, sen çok affedensin, affetmeyi seversin. Beni affeyle!”

Uygulamalı tevekkül dersi

Sevgili Efendimiz bize her şeyi olduğu gibi tevekkülü de öğretti. Onun hicreti, bir tevekkül dersidir. Hicret ettiğini kâfirler görmesin diye, yola gündüz değil, gece çıktı. Medine’ye gidecekti. Ama o Medine tarafına değil, tam aksi yöndeki Sevr dağına gitti. Oradaki bir mağarada üç gün saklandı. Buna rağmen kâfirler onların izini buldular; mağaranın önüne gelip dayandılar.

Acaba tedbir bir fayda vermemiş miydi? Yol arkadaşı çok endişeliydi. “Biri ayağının dibine baksa, bizi görecek” dedi. Fakat Resulullah’ın kalbi çok rahattı. Çünkü o tedbirini almış, gerisini Allah’a bırakmıştı. Yol arkadaşına, “Ebû Bekir!” dedi. “Üçüncüleri Allah olan iki kişiyi sen ne zannediyorsun?” Kâfirler onları görememişti. Daha doğrusu Cenâb-ı Mevlâ onları kâfirlere göstermemişti. Demek ki aldıkları tedbir ve ettikleri tevekkül güzel sonuç vermişti. (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 1).