Çocukluğumdan beri müzikle hep iç içeydim ve amatör olarak müzik yaptığım süreçlerden şimdiki profesyonel zamanlarıma kadar pop-rock, klasik rock, blues gibi çok farklı tarzlarda Türkçe ve İngilizce şarkılar söyledim ve ekibimle birlikte birçok sahnede yer aldım ve almaktayım. Zaman ilerlerdikçe, hangi tarzda veya hangi dilde söylersem söyleyeyim kültürümün mirası olan türküleri hep içimde taşıdığımı ve özellikle beni besleyen ve bana ilham veren şeyin bebekliğimden beri ruhuma kazınan dedemin türküleri olduğunu farkettim. İşte bu farkındalık beni harekete geçirdi. Ve on yılı aşkın süredir böyle bir çalışmanın hayalini kuruyordum. Hatta bir gün rüyamda dedemi gördüm ve işte o gün doğru zamanın geldiğinden emin oldum, sonrasında tüm hislerimi, duygularımı, zihnimde çalanları müzisyen arkadaşlarıma anlattım ve serüvenimiz başlamış oldu. Bu çalışmayla birlikte eserleriyle zamanın ötesinde duran dedeme olan duygularımı, hayranlığımı, bir genç olarak kendi tarzımda, içimden geldiği gibi ifade edebilmek ve bunu benim gibi hisseden insanlarla, sevenleriyle ve hatta onu belki de hiç tanımamış, dinlememiş olan yeni nesille paylaşmak istedim.
Bu yolculuk oldukça zorlu ama bir o kadar da mutluluk verici ve keyifliydi. Zor olmasının sebebi tabi ki bir Aşık Veysel eseri olmasıydı. Öncelikle türkünün özümsenme sürecini tamamladık, sonrasında ise bu özümsemeyi kendi tarzımızla birleştirince hayal bile edemeyeceğimiz güzellikler ortaya çıktı. Tüm ekip ince eleyip sık dokuduk ve müziğin dedemin adına yakışır bir şekilde olmasına inanılmaz özen gösterdik ki bu çalışma benim ve müzisyen arkadaşlarımın dedeme ve onun sanatına saygı duruşudur. Bu düzenlemeyi oluşturan ekip arkadaşlarım Onur Karadaş, Sadık Hüsiyev’e ek olarak davulda Kamer Arzuman, bas gitarda Ali Bahadır Yıldırım, bağlamada Erhan Toprak ve perküsyonda Alaattin Bozkurt’un bu türkünün kendilerinde uyandırdığı hisleri çaldıkları enstrümana yansıtmasıyla birlikte ortaya duygu dolu, son derece dokunaklı bir icra çıktı. Türkünün sözlerindeki anlam ve derinlik ile birlikte aslında her bölümünün bizde uyandırdığı hisler çok özel ve farklıydı. Durum böyle olunca mistik bir soundda, hem elektronik altyapıyı hem rock müzik enstrümanlarını duyduğumuz aynı zamanda elbette ki doğu sazlarını da barındıran bir harman ortaya çıktı. İşte bu noktada dedem Aşık Veysel’in müziğinin evrenselliğini de yeniden keşfetmiş olduk. Bu serüvende hepimiz birbirinden farklı duygulu anlar yaşadık, ve her zaman dedemin ruhunu, nefesini, yol göstericiliğini üzerimizde hissettik umuyorum sizler de dinlediğinizde ve izlediğinizde bizimle aynı duyguları hissedersiniz.
İşte bu inançla ve ruhla başladığımız çalışma; dedemin 48. ölüm yıldönümü olan 21 Mart’tan itibaren tüm dijital platformlar üzerinden sizlerle buluşacak.

NEDEN BU TÜRKÜ?
Biliyorum, dedemin bütün türküleri birbirinden güzel fakat bu türkünün benim için ayrı bir önemi var. “Anlatmam derdimi dertsiz insana” çok ama çok özel bir türkü. Dedemin tüm türkülerinde olduğu gibi hayata karşı çok derin duyguları anlatıyor, türkünün içindeki en sevdiğim bölüm olan “Harekete kimse mani olamaz” sözü ise benim hayata karşı bakışımı yansıtıyor. Ben henüz küçük bir çocukken annemin güzel sesinden ve babamın bağlamasından kulağıma çalınan ilk türkülerdendir bu türkü. Çocukluğumdan itibaren var olan manevi bağın üzerine bir de zamanla türkünün sözlerindeki anlam ve derinliği eklenince içimdeki bu istek ve karşı koyamadığım minnet duygusu, bu türkünün benim hislerimle ve tarzımla harmanlanarak sizlerle buluşmasını sağladı.

KLİP SÜRECİ…
Klipte yönetmenimiz Barış Fert, görüntü yönetmenimiz ise Buğra Özbideciler idi. Aynı zamanda birbirinden harika oyuncularla birlikteydik, teyzem Yeliz Şatıroğlu başta olmak üzere, Yıltan Kahraman, Behice Maurer, Fatma İnan, Burçak Kabadayı ve Dilara Özbideciler ile birlikte bu çalışmada yer aldık . Tüm hazırlık ve çekim süreçlerinde herkes gönlünü ve ruhunu ortaya koydu ve tüm duygularımızı yansıtan çok anlamlı bir klip ortaya çıktı.

KÜÇÜK YILDIZIN BÜYÜK HEDEFLERİ