Bilal, Afşin’e yedi kilometre uzaklıkta bulunan Çobanbeyli kasabasındandır. Uzun boylu buğday tenli; askerliğini yapmış evli ve iki çocuğu vardır. Köyde sevilen bir delikanlıdır. Müşkili olanlar Bilal’i bulurlar. Bilal’in yakın akrabalarından bir kız başka bir erkekle kaçar. Kaçan kızın sülale büyükleri Bilal’in evinde kızın durumunu görüşmek için toplanır. Sülale büyükleri kızı kaçıran oğlanın sülalesinden bir kız kaçırıp intikam almayı dile getirirler. Bilal bu düşünceye karşı çıkar. “Yarın ben ilçeye (Afşin’e) gider jandarmaya şikâyet ederim.”der. Bilal, karlı boranlı bir kış günü Afşin’e gitmek için yola düşer. İlçeye gelir dilekçeyi jandarmaya sunar. Komutan: “Bilal Efendi bu gün vakit geçti, hava kar boran bu gece burada kal yarın jandarmayla köye gidersin.” derse de, Bilal o gün köye gitmekte kararlıdır. Komutan iki jandarma görevlendirir jandarmaların da bu kış kıyamette köye gitmeye niyeti yoktur; ama komutan’ın emri mecburi yola koyulurlar. İlçe çıkışında askerlerden biri ileri köye gitmemek için tekrar ikna etmeye çalışırlar. Bilal: “Ölsem de vazgeçmem işin içinde namus var.” der. Jandarmalar biraz öfkelenir hatta birkaç dipçik vururlar. Tipi şiddetini artırır iki metre öteyi görmek mümkün değildir. Jandarmalar Karşıyaka Mahallesi’nde bir eve sığınırlar. Sığındıkları evin sahibine yanlarında birinin daha olduğunu söylerler; Bilal, köye gitmekte kararlıdır. Ev sahibi dışarıya çıkar bakar; ama kimseyi göremez ararlar tararlar davul çalarlar silah sıkarlar ama nafile… Bilal, yoktur! O köyün yoluna devam etmektedir. Bilal biraz yol alır Koyuntaş mevkiinde bir çalının dibine uzanır damarları donar tatlı bir uykuya dalar. Afşin’de jandarma aracılığı ile hadiseden herkesin haberi olur. Epey aradan sonra Bilal’in donmuş cesedi bulunur. İşte o hadiseden sonra Bilal’in ölümü her yıl hatırlanır. Bilal, orta cemrede ölmüştür. Anası da şu ağıdı yakar:
Meykir’in yolu daşlı
Ben ağlarım gözüm yaşlı
Bilal’im ölük diyorlar
Çocukları iki yaşlı
İnim inim eden boyraz
Yağdı geri dindi m’ola
Betonda yatan Bilal’i
Meykirliler duydu m’ola
Mezarların gara daşı
Yandı ciğerimin başı
Aha buraya getiriyom
Bilal Ahmet’in gardaşı
Ne öldüğünü demişsin
Ne beşiğini belemişsin
Hak’tan dilek dilemişsin
Bilal’im ölsün diye mi
Dağlar galdırsın gamını
Ağaçlar geymiş donunu
Sana diyom Bilal oğlum
Kimseler sormaz halımı