Teketek Haber

Derbendler Yılı Savaşı

Derbendler Yılı Savaşı
25 Mayıs 2018 - 11:30

İki taraf arasındaki meseleleri savaşla halletmek için Eyyûbîler silaha sarılmaya karar verdiler. Bu amaçla Dımaşk meliki Eşref’in kışkırtmasıyla ağabeyi Mısır sultanı Kâmil’in liderliğinde bütün Eyyûbî melikleri Anadolu seferine çıktılar. Bu sefer için Melik Kâmil 7 Mayıs 1234’de (H. 5 Şaban 631) yerine oğlu Melik Âdil Seyfeddin Ebubekir’i naip olarak bırakarak Kahire’den harekete geçerek uzun bir yürüyüşten sonra Dımaşk’a ulaştı. Burada Şam ve elCezire’de bulunan bütün Eyyûbî melik ve ümeralarına mektuplar göndererek itilaf içinde oldukları Selçukluların üzerine düzenlenecek olan sefere katılmalarını bildirdi.[1] Melik Kâmil Dımaşk’dan hareket ederek Selemiyye’ye geldi. Buradan emrindeki askerleri düzene koyarak Menbiç’e ve oradan da Halep’e hareket etti. Tellbaşir Kalesi önünden ilerleyen Eyyûbî kuvvetleri Birecik’e (Bire) geldiler. Melik Kâmil burada bütün meliklerin katılımıyla bir toplantı düzenleyerek savaş planlarını müzakere ettirdi.

KahireBirecik arasında uğranılan yerlerdeki Eyyûbî meliklerinin de katılımıyla Kâmil’in ordusundaki asker sayısı 100 bine yaklaşmıştı. Bu orduda 16 hatta denildiğine göre 18 melik komutanlık yapmaktaydı. Bunlardan isimleri bilinenler; 1. Dımaşk Meliki Eşref Musa, 2. Meyyafarikin Meliki Muzaffer Gazi, 3. Caber Kalesi Meliki Hafız Arslanşâh, 4. Melik Salih, 5. Melik İsmail, 6. Halep Meliki el-Aziz’in amcası el- Muazzam Fahreddin Turanşah b. Selahaddin, 7. Bire Meliki Zahir Davud b. Selahaddin, 8. Sümeysat Meliki el-Efdal Musa, 9.Hama Meliki Muzaffer, 10. Ayıntap Meliki Salih Ahmet, 11. Kerek Meliki Nasır Davud, 12. Hıms Meliki el-Mücahid Şirkuh’tur. Ayrıca Harput Artukluları hükümdarı da bu sefere Eyyûbîlerin yanında katılmaktaydı. Bu meliklerden dördü Melik Kâmil’in kardeşi, diğerleri de amcazadeleri ve yeğenleriydi.[2] Eyyûbîlerden Halep Meliki el-Azîz daha önce Alâeddin Keykubâd’la anlaşma yaptığı için sefere katılmadığı gibi Kâmil’in Anadolu’ya saldırı hazırlıklarını da haber vermişti. Melik Kâmil, Halep’e ulaşınca el-Azîz’i de bu sefere katılması için zorlamıştı. O, sefere katılmasa da ısrarlar üzerine amcası el-Muazzam Fahreddin Turanşah komutasında bir askeri birlik göndermek zorunda kaldı.[3]

Birecik’ten hareket eden Eyyûbî kuvvetleri Besni yakınlarından Nehrü’l- Ezrak’ı (Göksu Nehri)[4] geçerek Akçaderbend’e doğru ilerlediler. Adıyaman’ın Gölbaşı kazası ile Maraş’ın Pazarcık kazası hudutları arasından geçen Eyyûbî ordusu Selçuklu hudutlarına girdiler. Kendisi ordunun arkasında kalan Kâmil diğer kuvvetleri ileriye sevk etmişti. Eyyûbîlerin Anadolu’ya Şam tarafından ilerleyebilecekleri en uygun güzergâh burasıydı. Hem kısa hem de güvenli olan Akçaderbend yolu tarihi HalepKayseri ticaret yolunun geçtiği güzergâhtı. Bu sırada Antakya Haçlıların, Çukurova’da Ermenilerin kontrolünde olduğu için Toros geçitleri Eyyûbîler için tehlikeliydi.

Devrin tarihçilerinin verdiği bilgilerden anlaşıldığı üzere Melik Kâmil’in liderliğinde Selçuklulara saldıran Eyyûbî ordusunda birlik yoktu. Onlar zaten birbirleriyle anlaşmazlık içindeydiler. Birbirlerine karşı fırsat kollayıp topraklarını ele geçirmek istiyorlardı. Onların arasındaki ihtilaf Selçuklularla yapılan savaş sırasında da ortaya çıkmıştır. Dımaşk’tan itibaren Eyyûbî ordusunun konakladığı yerlerde her melik için ayrı çadır kurulmaktaydı. Birecik’e ulaşıldığında çadır sayısı 16’ya çıkmıştı. Ayrıca her melikin askeri birliği de birbirine karışmadan ayrı ayrı hareket etmekteydi. Bu hadiseyi yaklaşık 200 yıl sonra anlatan Mısırlı tarihçi el-Makrîzî: “şimdiye kadar Müslüman bir hükümdar için böyle asker toplanmadı”[5] diyerek hayretini belirtmiştir. Melik Kâmil bu seferiyle Selçuklu Türkiye’sini alarak bütün meliklere taksim etmeyi vaat ediyordu

Eyyûbî ordusunun Anadolu’ya geçmeyi hedeflediği Akçaderbend mevkii Ortaçağda Bizans ve Araplar arasında yapılan savaşlara sahne olmuş bir yerdi. Günümüzde Kahramanmaraş’ın Pazarcık ile Elbistan kazaları arasında bulunan bu geçit şimdiki Nurhak kazasının kuzey batısında bulunan Derbend köyünün güneyine doğru uzanan dağlar içinde bulunan ve bazı yerleri kayaların oyulmasıyla meydana getirilen sarp yoldu. Ortaçağ’da HalepKayseri ticari yolu da buradan geçmektedir. Burası aynı zamanda ordu yolu olarak da kullanılmaktadır. Bu geçidin güney yönünde elHades (AdataGöynük) şehri kuzey yönünde ise Elbistan vardı. He iki, bölge arasında pek çok geçit olmakla birlikte en önemlisi Akçaderbend’di. Bu geçit tutulduğu takdirde Orta Anadolu’ya geçmek mümkün olmuyordu. Bundan dolayı Selçuklular buranın korunmasına büyük ehemmiyet verdiler. Maraş ile Göksun arasındaki yol da çok sarp ve güvenli olmadığından Şam üzerinden Anadolu’ya geçecek en güvenli ve kısa yol Akçaderbend’di. Memluk Sultanı Baybars 1277’deki Elbistan seferine Akçaderbend’den geçerek gitmişti. O dönüş yolu olarak da burayı kullanmıştı. Selçuklular zamanında KayseriElbistanHalep ticaret yolunun geçtiği Akçaderbend yakınlarına dört han inşa edilmişti.[6]

Eyyûbîlerin Anadolu’yu istila etmek için sefere çıktıklarını haber alan I.Alâeddin Keykubâd derhal öncü birliklerin başında Emir Kamareddin Kamyar’ı, Akçaderbend’i tutması için göndermişti. Ona kendisinin savaş hazırlıkları yapmasından sonra padişah alaylarının peşlerinden geleceğini bildirmişti. Ayrıca bölgede bulunan Maraş valisi Nusretüddin Hasan Bey’in de harekete geçmesini emretmişti. Kamareddin Kamyar[7] emrindeki beyler ve askerlerle Elbistan üzerinden geçerek Akçaderbend’e ulaştı. Derbend başına ulaşan Selçuklu birlikleri Eyyûbîlerin geçebileceği yerleri ve yarıkları ağaçlar, taşlar ve savaşçı yiğitlerle sağlamlaştırdılar. Hatta bu geçit ağzına surlar ve hisarlar inşa edildi. İbn BibiOndan (Kamareddin Kamyar)  iki üç gün sonra sultanın kalabalık askerle yanında Kır Han, Rum ve Harezm emirleri, Uç, Gürcü, Frenk ve Rus birlikleri ve önemli bir cephane, sayısız mal ve hazine olduğu halde oraya vardı” diyerek sultanın Akçaderbend’e ulaştığını haber vermektedir.[8] Selçuklu birlikleri bu bölgeyi ve geçitleri çok iyi bilmelerine rağmen Eyyûbîler buranın acemisiydiler. Bundan dolayı Selçuklu kuvvetleri coğrafyanın verdiği avantajları çok iyi kullanarak Eyyûbî ordusunu geri püskürtmeyi başarmıştır.

[1] Cemaleddin Muhammed İbn Selim İbn Vasıl, Müferrici’l- Kurub Fî Ahbar Beni Eyyûb,  C. V (neşr. Cemaleddin Şeyyal)  Kahire 1957, s.74-75; Şahabeddin Ahmed b.Abdulvahaben- Nüveyrî, Nihayetü’l- Ereb fi Fünunü’l- Edeb, (Neşr, M.M. Ziyade, M. Ziyaeddin Reis, A. Şaire, Merkezü Tahkikü’t- Teras  C. XXIX, Kahire 1992, s.198.

[2] İbnü’l-Verdi, Tarihu İbnü’l Verdi, (Neşreden yok), C.II, Darü’l- Kütüb’ül- İlmiye, Beyrut 1996, s.156; Muhammed Sehhil Tokkuş, Tarihi’l-Eyyubîn fî Mısr ve Biladü’ş- Şam ve İklimi’l-Cezire, Darü’n-Nefais, Beyrut 1999, s.337

[3] İbnü’l- Verdî, C. II, s.156.

[4] Göksu çayı: Arapça kaynaklarda Nehrü’l- Ezrak olarak geçen bu çay Engizek dağının kuzeyinde bulunan Alişar dağından doğarak Nurhak İlçesinden geçerek Düzbağ kasabasına uğrar ve buradan Besni’nin Şambayat kasabası yakınından ilerleyerek Fırat’a karışır

[5] Makrîzî, Kitabü’s-Süluk li- Marifet-i Düveli’l- Mülük (Neşr. Muhammed Mustafa Ziyade), C.I, Kısım I, Kahire 1956, s.248.

[6] Bu hanlardan biri Akçaderbend’in güney ağzına, Alâeddin Keykubâd’ın son zamanları ile ve II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Elbistan valiliği yapan Emir Kamereddin tarafından yaptırılan Derbent Ağzı Hanı’ydı. İkincisi ise yine aynı yıllarda Akçaderbend’in 3 kilometre kuzey tarafına inşa edilen Zilli Han’dı. Akçaderbend’den çıkıldıktan sonra yol ikiye ayrılmakta olup biri el-Hades, Besni, Antep ve Pazarcık taraflarına diğeri ise Doğanşehir ve Malatya tarafına gitmekteydi. Malatya tarafına giden yol üzerinde ise Nurhak Han’ı ile Çevirme Han’ı bulunmaktaydı. Bkz:  M. Halil Yinanç, “ Elbistan”İA, “Elbistan”, İ.A., C.VI, M.E.B. Yay., İstanbul 1993, s.226; Faruk Sümer, Yabanlu Pazarı, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı Yay., İstanbul 1985, s.67-68; Mehmet Özkarcı, Türk Kültür Varlıkları Envanteri. Kahramanmaraş, C. II, TTK Yay., Ankara 2007, s.1109, 1110.

[7] Kemaleddin Kamyar: İzzeddin Keykavus devrinin ümerasından olan Kemaleddin Kamyar, I.Alâeddin Keykubad zamanında görevlerinden azledilmiş ve sürgüne gönderilmişti. Daha sonra itibarı iade edilen bu komutan, Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında gözden düşmüş ve Gavele Kalesine sürgün edilerek orada 1241’de öldürülmüştür. Geniş bilgi için  Bkz: Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.360-363; Aynı yazar.Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar, TTK Yay.,  Ankara 1988, s.74-82.

[8] İbn Bibi, el-Evamirü’l-Ala’iye Fi’l- Umuri’l-Ala’iye (Selçuk Name), (çev. Mürsel Öztürk) I, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1996, s.435-436.