Teketek Haber

DERBENDLER YILI SAVAŞI

DERBENDLER YILI SAVAŞI
17 Nisan 2018 - 0:10

İki taraf arasındaki meseleleri savaşla halletmek için Eyyubiler harekete geçti. Bu amaçla Dımaşk Meliki Eşrefin kışkırtmasıyla ağabeyi Mısır sultanı Kâmil’in liderliğinde bütün Eyyûbî melikleri Anadolu seferine çıktı. Bu sefer için Melik Kâmil 7 Mayıs 1234’te yerine oğlu Melik Âdil Seyfeddin Ebubekir’i Naip bırakarak Kahire’den harekete geçti. Uzun bir yürüyüşten sonra Dımaşk’a ulaştı. Burada Şam ve el-Cezire’de bulunan bütün Eyyûbî melik ve ümeralarına mektuplar göndererek savaş içinde oldukları Selçukluların üzerine düzenlenecek olan sefere katılmalarını emretti. Melik Kâmil Dımaşk’dan hareket ederek Selemiyye’ye geldi. Buradan emrindeki askerleri düzene koyarak Menbiç’e ve oradan da Halep’e hareket etti. Tell-başır kalesi önünden ilerleyen Eyyûbî kuvvetleri Birecik’e (Bire) geldi. Melik Kâmil burada bütün meliklerin katılımıyla bir toplantı düzenleyerek savaş planlarını müzakere etti[1].

Kahire-Birecik arasında bulunan yerlerdeki Eyyûbî meliklerinin de katılımıyla Kâmil’in ordusundaki asker sayısı 100 bine yaklaştı. Bu orduda 16 hatta bölündüğüne göre 18 melik komutanlık yapmaktaydı. Bunlardan isimleri bilinenler; 1. Dımaşk Meliki Eşref Musa, 2. Meyyafarikin Meliki Muzaffer Gazi, 3. Caber Kalesi Meliki Hafız Arslan şah, 4. Melik Salih, 5. Melik İsmail, 6. Halep Meliki el-Azizin amcası el- Muazzam Fahreddin Turan şah b. Selahaddin, 7. Bire Meliki Zahir Davud b. Selahaddin, 8. Sümeysat Meliki el-Efdal Musa, 9. Hama Meliki Muzaffer, lO. Ayıntap Meliki Salih Ahmet, ll. Kerek Meliki Nasır Davud, 12. Hıms Meliki el- Mücahit Şirkuh’tur. Ayrıca Harput Artukluları hükümdarı da bu sefere Eyyubilerin yanında katılmaktaydı. Bu meliklerden dördü Melik Kâmil’in kardeşi, diğerleri de amcazadeleri ve yeğenleriydi. Eyyubilerden Halep Meliki el-Aziz daha Önce Alâeddin Keykubad’la anlaşma yaptığı için sefere katılmadığı gibi Kâmil’in Anadolu’ya saldırı hazırlığında olduğunu da haber verdi. Melik Kâmil, Halep’e ulaşınca el-Aziz’i de bu sefere katılması için zorladı. Ancak o ısrarlar üzerine kendisi katılmasa da amcası el-Muazzam Fahreddin Turan şah komutasında bir askeri birlik göndermek zorunda kaldı. Birecik’ten hareket eden Eyyûbî kuvvetleri Besni yakınlarından Nehrü’l- Ezrak’ı (Göksu Nehri) geçerek Akçaderbend’e doğru ilerlediler. Adıyaman’ın Gölbaşı kazası ile Kahramanmaraş’ın Pazarcık kazası hudutları arasından geçen Eyyûbî ordusu Selçuklu hudutlarına girdi. Kendisi ordunun arkasında kalan Kâmil diğer kuvvetleri ileriye sevk etti. Eyyubilerin Anadolu’ya Şam tarafından ilerleyebilecekleri en uygun güzergâh burasıydı. Hem kısa hem de güvenli olan Akçaderbend yolu tarihi Halep- Kayseri ticaret yolunun geçtiği güzergâhtı. Bu sırada Antakya Haçlıların, Çukurova’da Ermenilerin kontrolünde olduğu için Toros-geçitleri Eyyubiler için tehlikeliydi[2].

Devrin tarihçilerinin verdiği bilgilerden anlaşıldığı üzere Melik Kâmil’in liderliğinde Selçuklulara saldıran Eyyûbî ordusunda birlik yoktu. Onlar zaten birbirleriyle anlaşmazlık içindeydiler. Birbirlerine karşı fırsat kollayıp topraklarını ele geçirmek istiyorlardı. Onların arasındaki ihtilaf Selçuklularla yapılan savaş sırasında da ortaya çıktı. Dımaşk’dan itibaren Eyyûbî ordusunun konakladığı yerlerde her melik için ayrı çadır kurulmaktaydı. Birecik’e ulaşıldığında çadır sayısı 16’ya çıktı. Ayrıca her melikin askeri birliği de birbirine karışmadan ayrı ayrı hareket etmekteydi. Melik Kâmil bu seferiyle Selçuklu Türkiye’sini alarak bütün meliklere taksim etmeyi vaat etti[3].

Eyyûbî ordusunun Anadolu’ya girebilmesi için çok önemli bir geçit olan Akçaderbend mevkii, Ortaçağda Bizans ve Araplar arasında yapılan savaşlara sahne olmuş bir yerdi. Günümüzde Kahramanmaraş’ın Pazarcık ile Elbistan kazaları arasında bulunan bir geçit olup şimdiki Nurhak Kazasının kuzey batısında bulunan Derbend köyünün güneyinde bulunmaktadır. Ortaçağ’da Halep-Kayseri ticaret yolu da buradan geçmektedir. Burası aynı zamanda ordu yolu olarak da kullanılmaktaydı. Bu geçidin güney yönünde el-Hades (Adata- Göynük) şehri kuzey yönünde ise Elbistan vardı. Her iki, bölge arasında pek çok geçit olmakla birlikte en Önemlisi Akçaderbend’di. Bu geçit tutulduğu takdirde Orta Anadolu’ya geçmek mümkün olmuyordu. Bundan dolayı Selçuklular buranın korunmasına büyük önem vermekteydi. Maraş ile Göksün arasındaki yol da çok sarp ve güvenli olmadığından Şam üzerinden Anadolu’ya geçecek en güvenli ve kısa yol Akçaderbend’di[4].

Memluk Sultanı Baybars 1277’deki Elbistan seferine Akçaderbend’den geçerek geldi. O dönüş yolu olarak da burayı kullandı. Selçuklular zamanında Kayseri-Elbistan- Haleb ticaret yolunun geçtiği Akçaderbend yakınlarına dört han inşa edildi. (Bu hanlardan biri Akçaderbend’in güney ağzına, Alâeddin Keykubâd’ın son zamanları ile ve II. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Elbistan valiliği yapan Emir Kamereddin tarafından yaptırılan Derbent Ağzı Hanıydı. İkincisi ise yine aynı yıllarda Akçaderbend’in 3 kilometre kuzey tarafına inşa edilen Zilli Handı. Akçaderbend’den çıkıldıktan sonra yol ikiye ayrılmakta olup biri el-Hades, Besni, Antep ve Pazarcık taraflarına diğeri ise Doğanşehir ve Malatya tarafına gitmekteydi. Malatya tarafına giden yol üzerinde ise Nurhak Han ’ı ile Çevirme Han ’ı bulunmaktaydı[5].

Eyyubilerin Anadolu’yu istila etmek için sefere çıktıklarını haber alan Alâeddin Keykubad derhal öncü birliklerin başında Emir Kemaleddin Kamyar’ı, Akçaderbend’i tutması için gönderdi. Ona kendisinin savaş hazırlıkları yapmasından sonra Padişah alaylarının peşlerinden geleceğini bildirdi. Ayrıca bölgede bulunan Maraş Valisi Nusretüddin Hasan Bey’in de harekete geçmesini emretti. Kemaleddin Kâmyâr emrindeki beyler ve askerlerle Elbistan üzerinden geçerek Akçaderbend’e ulaştı. Derbend başına ulaşan Selçuklu birlikleri Eyyubilerin geçebileceği yerleri ve yarıkları ağaçlar, taşlar ve savaşçı yiğitlerle sağlamlaştırdılar. Hatta bu geçit ağzına surlar ve hisarlar inşa edildi. Îbn Bib “Ondan (Kemaleddin Kâmyâr) iki üç gün sonra Sultanın kalabalık askerle yanında Kır Han, Rum ve Harezm emirleri, Uç, Gürcü, Frnek ve Rus birlikleri ve önemli bir cephane, sayısız mal ve hazine olduğu halde oraya vardı” diyerek sultanın Akçaderbend’e ulaştığını haber vermektedir[6]. Selçuklu birlikleri bu bölgeyi ve geçitleri çok iyi bilmelerine rağmen Eyyubiler buranın acemisiydi. Bundan dolayı Selçuklu kuvvetleri coğrafyanın verdiği avantajları çok iyi kullanarak Eyyûbî ordusunu geri püskürtmeyi başardı[7].

 

Savaşın başlaması: Eyyubiler Akçaderbend’in güney yönünden harekete geçerken Selçuklular ise kuzey yönünü tuttular. Bölge çok sarp ve dağlıktı. En dar yeri 2 metre en geniş yeri de 4,5 metre ve uzunluğu 2,5 kilometreyi bulan Akçaderbend’i tutan Selçuklu kuvvetleri Eyyubilerin bu geçidin içine girmesini engelledi. Burada Selçuklu kuvvetleri Nurkgal (Nurhak dağ) dağına yakın Akçaderbend ağzını kapattı. Geçidin ağzından ve yanlarından çıkan askerler Eyyûbî kuvvetlerine saldırdı ve onları katlettikten sonra geri çekildiler. Bu durum karşısında Eyyubi kuvvetleri ağır zayiat verdi ve ilerleyemedi[8]. Selçuklu müellifi İbn Bibi ise iki taraf arasındaki çatışmayı benzer ifadelerle anlatmaktadır. “Sabahleyin Anadolu ve Hârezm askerleri derbentten dışarıya çıkıp Şam askerleriyle vuruşup savaşıyorlar, çok sayıda insanı yaralayıp sakat bırakıyorlar veya öldürüyorlardı” Kaynaklar belirtmemekle birlikte günlerce devam eden bu çarpışmalarda Eyyubiler büyük zayiat verdikleri gibi ordularının iaşeleri de bitti[9].

Verdikleri ağır kayıplar nedeniyle Akçaderbend’i geçemeyeceklerini anlayan Eyyubi kuvvetleri buraya yakın olan güney doğu yönünde Gölbaşı üzerinden geçmeyi denediler. Buradan Elbistan yönüne giden küçük geçitler bulunmaktaydı. Bunlar Duzâhdere (Duzah-dere: Bugün bölgede Tuzak dere olarak bilinen ve Akçaderbend’e paralel olarak uzanan geçit olma ihtimali yüksektir. Kesin olmamakla birlikte günümüzde Gölbaşı’na bağlı Narlı-Malatya Demiryolunun bir istasyonu olan Kapıdere olma ihtimali de vardır) ve Bafnik (Bafnik: Bafnik ya da Pağnik: Adıyaman’ın Gölbaşı Kazasının kuzeydoğusunda şimdiki Akçakaya Köyü denilen mevkidir. Burası Akçaderbend yakınında bulunan diğer bir geçidin adıdır) geçitleriydi. Bu geçitlerin Eyyubiler tarafından zorlanacağı istihbaratını alan I. Alâeddin Keykubad birliklerini buraları tutmakla görevlendirdi[10].

Akçaderbend’den çekilen Eyyûbî ordusu Gölbaşı üzerinden şimdiki Gölbaşı-Nurhak karayolunun geçtiği vadiden Elbistan’a doğru ilerlemeye başladı. Bölgeyi çok iyi bilen Selçuklu kuvvetleri söz konusu geçitleri de kapattı. Bu geçitlere girmekten imtina eden Eyyûbî ordusu ile Selçuklu ordusu arasında Akçaderbend’e benzer savaşlar burada da cereyan etti. Burada da ağır kayıplar veren Eyyubiler geri çekilmek zorunda kaldı. Eyyubiler ile Selçuklular arasında başta Akçaderbend olmak üzere bölgede bulunan geçitler ağızlarında yapılan çatışmalar İslam kaynaklarında “Derbendler Yılı” savaşı olarak isimlendirildi[11].

Bu arada Eyyûbî melikleri arasında anlaşmazlıklar da çıktı. Dımaşk meliki Eşref ile Hınıs meliki Mücahit’e gelen bilgilere göre Melik Kâmil Anadolu’yu aldığı takdirde burayı Eyyûbî melikleri arasında paylaştırıp kendisi de Şam ve Mısır topraklarını alacaktı. Zaten Melik Kâmil Rakka’yı Eşreften istemekteydi. O buna razı olmadı. Eşref ağabeyine Şam ve Dımaşk’ı alarak Emevi kürsüsüyle iktifa etmeyeceğini biliyordu[12]. Bu olaylar olurken Eşref ile Hıms sahibi Mücahit bir araya gelerek durumu görüştü. Kâmil’in gerçek niyetini öğrendi[13].

Bu arada başarısızlığa uğrayan Kâmil Besni taraflarına çekilmek amacıyla Enzinit (Gölbaşına bağlı göllerden biri olup şimdi Azaplı veya Azıntılı olarak bilinmektedir) gölüne geldi. Buradan ordusunu alarak Hısn-ı Mansur tarafına çekildi. Bir miktar asker göndererek bu kaleyi tahrip ettirdi. Kendisi de Fırat nehrini geçerek Siverek’e geldi[14].

Melik Kâmil kardeşleri ve akrabalarının bir kısmının dağılmasına rağmen kendisi ve oğlu en-Necmeddin Salih ile birlikte Harput üzerinden Anadolu’ya girmeye karar verdi. Kendisi Siverek’te kalarak Hama meliki el- Muzaffer, kardeşinin oğlu melik Nasır Davud b. Muazzam, komutanlarından et- Tavvaşî Şemseddin Savvab ve emir Fahreddin el-Bayasî’yi bir miktar kuvvetle Harput tarafına gönderdi. Melik Nasır Davud gecikince 2500 ya da 5000 atlı ile et- Tavvaşî Şemseddin Savvab Harput’a doğru ilerledi. Onunla birlikte Hama meliki El- Muzaffer de vardı. Onlar Çermik, Ergani (Arkanin) yolu ile Harput’a vardı. Buna karşılık Alâeddin Keykubad Malatya’ya geldi. O, ordusunu Mübarezeddin Çavlı, Behram şah, Şemseddin Altunapa ve Bedreddin Yakut gibi büyük emirlerin idaresine vererek sağ, sol ve merkez kanatları, öncü ve artçıları ile güçlendirdi[15].

Kemaleddin Kâmyâr, Eyyûbî ordusunun göl civarında (hazar Gölü) olduğu için o bölgeye gitti. Onların geldiği ve muharebenin başlamak üzere olduğu haberi gelince Kemaleddin Kâmyâr da oraya yetişti. Harput Ovasında iki taraf arasında yapılan savaşta Eyyubiler yenildi. Tavvaşî Şemseddin Savvab ve Hama meliki el-Muzaffer Harput kalesine kaçtılar. Selçuklu güçleri Harput kalesini kuşattı ve buraya getirilen 19 mancınık ile kale surları dövülmeye başlandı. 24 gün sonra Harput Artukluları ve kale içinde bulunan Eyyûbî komutanları teslim olmak zorunda kaldılar. Bu yenilgi haberini alan ve Siverek’te beklemekte olan Melik Kâmil ülkesine çekilmeye karar verdi. I. Alâeddin Keykubad ise Harput’ta bulunan Artuklu Devletine son vererek sahibini affetti ve onun kalelerini aldı ve kendisine de Akşehir’i ikta etti. Esir edilen Eyyûbî ileri gelenlerine iltifatlar eden Selçuklu sultanı onları memleketlerine gönderdi[16].

  1. Alâeddin Keykubad’ın Eyyubilerle mücadelesine katılan Maraş Emiri Nusretüddin Hasan Bey’in bu çatışmalar sırasında büyük yararlıkları dokundu. Uzun yıllardan beri Maraş’ı yöneten bu Selçuklu emiri bölgeyi çok iyi tanımasından dolayı Selçuklu ordusunun başarı kazanmasında büyük rolü oldu. Ancak bilinmeyen bir sebepten dolayı o sultan tarafından öldürüldü[17].

 

 

 

KAYNAKÇA

 ATALAY, Nesim, Maraş Tarihi ve Coğrafyası, Ukde, Kahramanmaraş, 2008.

GÖKHAN, İlyas, Başlangıçtan Kurtuluş Harbine Kadar Maraş Tarihi, Ukde, Kahramanmaraş, 2011.

TURAN, Osman, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1993.

UYUMAZ, Emine, Türkiye Selçuklu Devleti Eyyubi Münasebetleri, Türkler, C. 5, Ankara, 2002.

ŞEŞEN, Ramazan, Eyyubiler, Türkler, C. 5, Ankara, 2002.

YİNANÇ, Mükrimin Halil, Elbistan, İ.A., C. 4, İstanbul, 1993.

[1]Gökhan, a.g.e, 2011, s. 134-135.

[2]Gökhan, a.g.e, 2011, s. 135.

[3]Gökhan, a.g.e, 2011, s. 135.

[4]Gökhan, a.g.e, 2011, s. 136.

[5]Gökhan, a.g.e, 2011, s. 136.

[6]Gökhan, a.g.e, 2011, s. 136.

[7]Mükrimin Halil Yinanç, Elbistan, İ.A, C. 4, 1993, s. 227.

[8]Besim Atalay, Maraş Tarihi ve Coğrafyası, 2008, s. 70.

[9]Gökhan, a.g.e,  2011, s. 137.

[10]Gökhan, a.g.e, 2011, s. 137.

[11]Gökhan, a.g.e, 2011, s. 137.

[12]Gökhan, a.g.e, 2011, s. 138.

[13]Gökhan, a.g.e, 2011, s. 138.

[14]Gökhan, a.g.e, 2011, s. 138.

[15]Gökhan, a.g.e, 2001, s. 138.

[16]Gökhan, a.g.e, 2011, s. 139.

[17]Gökhan, a.g.e, 2011, s. 139.