Mehmet, köyün güzeli Zeynep’le nişanlanır. Sevdiği kıza kavuşma hayaliyle yaşar. Ama askere gitmesi gerekir. Araya hasretlik girecektir. Mehmet askere gider, nişanlısı döneceği günü dört gözle bekler. On sekiz ay sonunda nişanlılar birbirine kavuşur. Artık yuvalarını kurma zamanı gelmiştir. Bütün aşamalar tamamlanmış ve nihayet düğün kurulmuştur. Bayrak dikilir. Yemekler yapılır. Düğün başlar. Ama Mehmet kendini iyi hissetmez, olduğu yere yığılır kalır. Düğün evi bir cenaze evine döner. Nerden bilsin kalbinin ona tuzak kurduğunu, bilseydi girer miydi Zeynep’in gönlüne. Kalp kriziyle hayatı son bulan akrabası için Hilal şu ağıdı yakar:
Dama çıktım ağlayarak
Etrafımı dağaniyerek
Şimdi gelir Mehmet bacın
Kardeş diye ağlayarak
Kapımızın önü yonca
Yoncalığı gezeceğim
İzin verin gayınların
Bu gelinliği bozacağım
Kapımızın önü havlu
Havlu da kır atı bağlı
Annesinin bir tek oğlu
Uyan eşim sabah oldu
Ekin gelir ekin gelir
Sap ganısı sekin gelir
Eller orağa girince
Her topraktan kokun gelir
Sabahtan uğradım yâre
İşimden oldum avare
Ayağının bastığı yere
Tozuyla kurban olayım
Sarı sümbül biten bağlar
Mor menekşe kokmuş dağlar
Soyunup yıkandığın yerler
Nazına kurban olayım