Gülhanım Teyze kaybetmiştir canının yarısını. Altı kuzusuyla kalmıştır bir başına. Nasıl kabul ederdi, ettirirdi hem kendine hem kuzularına bu dayanılmaz acıyı? Gülhanım Teyze, eşinin zamansız ölümünün yaraladığı yüreğiyle şöyle der:
Kahvenin kapısı demir
Büyük yerden gelmiş emir
Gurban olam Mevlâ’m sana
Yirmi sene vermiş ömür
Bebeğimin adı Bülent
Dünyada görmedim murad
Gurban olam Döne bacım
Kardeşime eyle minnet
Koca garı can istiyor
Kaldırmaya kol istiyor
Nagadar da iyi baksam
Çocuklarım baba istiyor
Daşlar beni daşlarınan
Gözüm doldu yaşlarınan
Gözlüyorum eşim seni
Sökün gelen kuşlarınan
Herikti gönül herikti
Eller buraya birikti
Ev sahabım küskün gitti
Kapıya vurduk kilidi
Yağlığını saklayım mı
Künde bir yol yoklayım mı
Bir evimiz daha yoktur
Ocağını bekleyim mi
Bende ağlıyom el gibi
Gözümün yaşı sel gibi
Altı öksüz boynum büktü
Soğuk değmiş güller gibi