- Kılıçarslan, Sultan Mesud tarafından Danişmendli Aynü’l-Devle’nin elinde (1141-1142’de alınan Elbistan meliki olarak atanmıştır. Burasını kendisine merkez edinmiştir. 1142 yılında İstanbul’a gelen Franklar, Grek İmparatoru tarafından aldatıldılar. Onların yanına verdiği rehberler, orduyu zor geçilir yollara götürüp, oradan kaçtılar. Beş günlük susuz bir bölgede yürüdükten sonra perişan olan ordunun bir kısmı susuzluk ve açlıktan öldü. İhanete uğradıklarını gören Franklar geri dönüp Greklerin üzerine yürüdüler. Ancak yiyecek aramak maksadıyla gruplar halinde dolaştıklarını gören Türklerin şiddetli hücumları neticesinde güçleri tükenince, Greklerden yalnız bir kaleyi alabildiler ve burada bulunan bütün insanları öldürdüler. Türk toprakları da Frankların esvapları ve paraları ile doldu, öyle ki Maraş’ta gümüş kurşun kıymetine düştü.[1]
Selçukluların Maraş ve yöresine kalıcı olarak yerleşmeye başlaması 1143 yılından sonrasına rastlar. 1143 yılında Manuel’in Bizans’ın başına geçmesini değerlendirmek isteyen Sultan Mesud, Elbistan ile bütün Ceyhan bölgesini zaptedip, oğlu Kılıçarslan’ı burada Melik yaptı. Sultan Mesud, 1144 yılında Elbistan ve bütün Ceyhan bölgelerini zaptetti. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesud, 1144’te Elbistan’ı Danişmendlilerin elinden alarak oğlu Kılıçarslan’a verdi ve burada bir uç beyliği kurarak Elbistan’ı merkez yaptı. [2]
1145 yılında Harput Emiri Davud ölünce yerine geçen oğlu Kharaslan, Elbistan’ı ele geçirdi. Sultan Mesud’un oğlu Kılıçarslan, Ceyhan bölgesine gelip Maraş’ı talan etti. Türkler Keysun’a da geçtiklerinde, kardeşi Baudoin’in ölümünden sonra burayı elinde tutan Raynald, onlara karşı yürüdü.[3] Kısa bir süre Bu dönemde tekrar Hıristiyanların eline geçen Maraş, Elbistan hakimi olan oğlu Kılıcarslan ile birlikte Tel Başir hakimi ll. Joscelin’in elinde bulunan Maraş üzerine yürüyerek şehri kolayca zaptetti (544/1149). Şehirden serbestçe çıkıp gitme izni alan Haçlılar Antakya’ya giderken Türkler tarafından yok edildi. Sultan Mesud bundan sonra Tel Başir’i kuşattı ve Kont ll. Joscelin’in Mesud’u metbG tanıması şartıyla barış yapıldı. ll. Joscelin bir süre sonra karşılaştığı Halep Hükümdan NGreddin Mahmud Zengl’yi yendiyse de NCıreddin Mahmud Türkmenler’in yardımıyla onu yakalayıp hapse koydu (Muharrem 545 1 Mayıs 1150).[4] Nihayetinde I. Mesud’un 1149 yılında Selçuklu topraklarına kalıcı olarak dahil edilmiş, Maraş, Keysun, Besni, Ayıntab, Dülük gibi şehirlerdeki Haçlı hakimiyetine son verilmiştir. [5] Maraş’ın ele geçirilişini Metteos detaylıca aktarmaktadır. Haçlı prensi Josselin ava çıktığı esnada atı tarafından ağaca çarpılıp düşürülmüş, onu bulan iki Türk Haleb’e getirip bir Yahudi’ye sattılar, sonra da onu tanıyıp, Nureddin’e götürdüler. Nureddin onu tanıyıp hapse attı. Topraklarına da el koydu.[6] Bu fırsatı değerlendiren Sultan Mesud, Keysun’u muhasara etti. Ordunun büyüklüğünü gören Keysunlular, piskopos İwannis’i Sultan’ın yanına gönderdiler. Frankların güvenli bir şekilde şehirden ayrılacaklarına dair yemin aldılar. Bunu kabul eden sultan bölgeyi ele geçirdi. 1150 yılında Sultan Mesud, Maraş, Farzaman, Raban, Keysun ve Beit Hesne’yi elinde tutuyordu.[7]
Sultan Mesud muazzam bir ordunun başında olduğu halde ilerledi. Çan sesleri (Müslümanların o dönemde askeri müzik olarak kullandıkları), kılıçların şakırdısı ve binlerce mızrağın çıkardığı gürültü Keysun şehrindekileri büyük korkuya düşürmüşdü. Şehir halkı Mesud’la oğlunun korkusundan onlardan yeminli teminat aldıktan sonra şehri derhal teslim ettiler. 8 gün sonra Behesni, 4 gün sonra Raban şehri teslim oldu. Mesud oradan bir sene evvel tahrip ettiği Telbaşir’e yürüdü. O, günlerce orada kaldıysa da şehri almaya muvaffak olamadı. Bu başarısızlığın üzüntüsü ile ülkesine döndü. O, Hıristiyanların ellerinden almış olduğu bu memleketleri oğlu İzzeddin Kılıçarslan’a verdi.[8]
Bu sefere Sultan Mesud, 1149 yılında oğlu ile beraber başlamıştı. Güneye yönelen Sultan Mesud, Maraş’ı kısa bir süre kuşattı. Frankların elinde bulunan şehir, Türk hücumları karşısında sıkışınca, içeride bulunanlardan bir kısmı can emniyeti garantisi alıp, bir kısım haçlılar da şövalyelere ve din adamlarına Antakya’ya gitme izni elde ettikten sonra teslim oldu.[9] Urfalı Metteos, bu gelişmeyi şu ifadeler ile özetler: “Müslümanların Mesud adlı hükümdarı 1150 yılında birçok askerle birlikte Maraş’ı kısa süren bir muhasaradan sonra ele geçirdi. Çünkü şehir muhafızlardan mahrum kalmıştı”.[10] Ebu’l-Farac’a göre bu seferi Kılıçarslan yapmıştır. 1149 tarihinde Kılıçarslan Maraş’ı zaptettiği vakit, atlılara, Piskoposa ve diğer Frank ruhanîlerine kendilerini salimen Antakya’ya göndereceğini yeminle vaat etmişti. Fakat onları salıverdikten sonra onları götürmekte olan Türklere öldürtmüştür.[11] Sultan verdiği söz mucibince Frankların Antakya’ya gitme izin verdi. Fakat peşlerinden gönderdiği askerler yarı yolda onları öldürdüler. Süryani Mahail, Maraş’ın zaptı esnasında kilisenin hazinesi, piskopos’a karşı isyan etmiş olan rahiplerin elinde kalıp kaybolduğunu yazar.[12] Aynı konuda Urfalı Metteos ise şehir talan edildiği sırada Süryanî kilisesinin hazinesi, mukaddes yağ kapları, mukaddes kadehler ve gümüş buhurdanlar Müslümanlar tarafından yağma edildiğini iddia etmiştir.[13]
Ebu’l-Farac, 1150 yılında Keysun halkı Türklerin kuvvetlerini görünce Piskopos Mar İoannes’i Mesud’un yanına gönderdiler ve şehirde bulunan Frankların sağ salim olarak Ayıntab’a çekilebilmeleri husussunda anlaştılar. Bu anlaşma tatbik edildikten sonra halk şehri sultana teslim ettiler. Mesud bu suretle Keysun, Behesni, Raban, Farsan(Merzuban) ve Maraş’ı ele geçirmiştir. Sultan Telbaşir’i muhasara ettiği sırada damadı Nureddin, onun yanına gelmiş, Mesud burayı zaptedemeyip ülkesine geri dönmüştür. Bunun üzerine Kudüs Kralı, Josselin’in ailesi ile buradaki Franları Kudüs’e götürmüştür. Burada kalan muhafız kıtası ise Nureddin’in hücumlarına dayanamadıklarından ve açlık çekmeye başladıklarından bu garnizon mevkiyi Nureddin’e teslim etmişlerdir.[14]
Gayri Müslimlere karşı kazanılan bu başarılar münasebetiyle Abbasi halifesi Mesud’a hil’atlar gönderdi.[15] Sultan Mesud, bu fethedilen yerlerde camilere kendi ve halife adına cuma namazı enasında hutbe okutmak için 77 minber koymuş, halifeden gelen hatibler tayin etmiş ve kendisine de hil’atler gönderilmiştir.[16] Bu olay Anadolunun İslamlaşması ve Selçukluların müstakil bir sultanlık olarak tanınması bakımından önemlidir.
Sultan Mesud 1149’da Maraş bölgesindeki Haçlı hekimiyetine so verip, kesin Selçuklu hakimiyeti altına aldıktan sonra, bu bölgenin idaresini Maraş merkez olmak üzere oğlu Kılıçarslan’a verdi. Kılıçarslan’a bağlı şehirler ise Göksun, Behisni, Ayıntap ve Dülük şehrlerinden oluşmaktaydı. II. Kılıçarslan’ın meliklik ve Sultanlığı döneminde Maraş bölgesinde artık Haçlı tehdidi bertaraf edildiğinden, mücadeleler Danişmend oğulları, Nureddin Mahmud Zengi ile Selçuklular arasında cereyan edecektir.
[1] Süryani Mihail, a.g.e., s. 138-139.
[2] Üremiş, a.g.e., s. 88.
[3] Süryani Mihail, Süryani Patrik Mikail’in Vekayinamesi-İkinci Kısım (1042-1195)- çev. Hrant D. Andreasyan, 1944, s. 122,137.
[4] Faruk Sümer, “Mesud I” DİA, İstanbul 2004, c. XXIX, s. 341.
[5] İlyas Gökhan, Selçuklular Zamanında Maraş, Maraş 2013, s. 39.
[6] Süryani Mihail, a.g.e., s. 160.
[7] Süryani Mihail, a.g.e., s. 161.
[8] Urfalı Mateos, a.g.e., s. 303-304.
[9] Üremiş, a.g.e., s. 93.
[10] Urfalı Mateos, a.g.e., s. 301.
[11] Urfalı Mateos, a.g.e., s. 301Faruk Sümer, “Mesud I” c. XXIX, s. 341..
[12] Süryani Mihail, a.g.e., s. 154.
[13] Urfalı Mateos, a.g.e., s. 301.
[14] Urfalı Mateos, a.g.e., s. 304n.
[15] Üremiş, a.g.e., s. 94.
[16] Turan, a.g.e., s. 213.