Teketek Haber

II. KILIÇARSLAN’IN SULTANLIĞI DÖNEMİNDE MARAŞ

II. KILIÇARSLAN’IN SULTANLIĞI DÖNEMİNDE MARAŞ
11 Şubat 2018 - 15:51

Urfalı Metteos, Sultan Mesud’un 1155 yılında başkent Konya’daki sarayında hastalandığı sırada oğlu II. Kılçarslan’ı ölmeden yanına çağırdığını, tahttan inip oğlunun önünde eğildiğini ve tacı onun başına geçirdiğini, daha sonrasında da öldüğünüyazar.[1] Ancak diğer kaynaklar Sultan Mesud ölmeden evvel ülkesini topraklarını eski Türk adetlerine göre  oğulları arasında taksim ettiğini haber vermektedir. Başkent  Konya’yı ona bağlı bulunan topraklarla beraber İzzeddin Kılıçarslan’a, Amasya ile Ankara’yı ve Kapadokya ve civarını damadı olan Yakup Arslan’a; Kayseri ve Sivası da Dsouloun’a(Zunnun) vermiştir. Ebu’l-Fida’ya göre Ankara’yı Mesud’un diğer oğlu olan Şahinşah’a, Malatya’yı da Dsouloun’un kardeşi olan İbrahim’e vermiştir.[2] Sultan Mesud, devletini kudretli oğlu II. Kılıçarsan’a teslim etti. Ankara ve Çankırı bölgeleri de küçük oğlu Şâhinşâh’a düştü. Mesud’un oğulları arasında ortancası olan Dolat (Devlet)’a nerelerin verildiği malum olmadığı gibi hakkında da bilgi yoktur. Sultan Mesud’un damadları olan iki Danişmendli melikinden biri Zünnun yine Kayseri’de, diğeri Yağıbasan da Sivas’ta melik olarak kendi ülkelerinde kalıyorlardı.[3] Süryani Mihail, bu olayları şöyle özetler: “1155 yılında Sultan Mesud öldü, yerine oğlu II. Kılıçarslan geçti. Bir kardeşini boğdurttu, diğeri ise kendisini babasının kendisine vermiş olduğu kaleye kapadı. Bunun adı Şahinşah idi. Danişmendlilerin damadı idi, dolayısıyla amcasının oğlu Yakup Arslan(Yağıbasan)’dan yardım gördü”.[4]

Danişmendli Emir Gazi’nin oğlu olan Yakup Arslan, bu durumdan rahatsız olarak büyük bir süvari kuvveti ile Kılıçarslan’ın topraklarına (Ligandon ve Laris/Larissa) saldırıp buradaki Hıristiyan ahaliyi kendi memleketine nakletti. Bunun sebebi Kılıçarslan ile kendi yeğeni (Dsouloun)arasındaki düşmanlıktı. Bunu haber alan Kılıçarslan, ordusuyla birlikte Yakup Arslan’ın üzerine hareket etti. İki ordu karşılaşınca alimler araya girdiler ve onların muharebe etmelerine razı olmadılar. Onlar da zahîrî bir barış akdederek ülkelerine geri döndüler. Bu suretle iki ay ne katî bir sulh ne de muharebe oldu.

[1] Urfalı Mateos, a.g.e., s. 312.

[2] Urfalı Mateos, a.g.e., s. 312n-313n.

[3] Turan, a.g.e., s. 223.

[4] Süryani Mihail, a.g.e., s. 175-176.