Maraş, Anadolu coğrafyasında, şimdiye kadar bilinen ilk dev- let yapılanmasını gerçekleştiren Büyük Hitit İmparatorluğu zamanında (M. Ö. 2000-1200) bir yerleşim yeri olmuştur. Asur Koloni Çağında (M. Ö. 1975-1723) Kayseri Kaniş ile Asurların merkezi Ninova ara- sında bulunan Maraş mahalli krallıklar tarafından idare edildi. Mama ve Luhuzatia adlı mahalli krallıkların Maraş veya kuzey bölgesinde bu- lunduğu ileri sürülmektedir. Büyük Hitit İmparatorluğu’nun parçalan- masından sonra Anadolu’da hâkimiyet tesis eden Geç Hititler devrinde (M. Ö.1200-700) Maraş, Gurgum Hitit Beyliği’nin başkenti olur. Nite- kim başta Maraş Aslanı olmak üzere Maraş bölgesinde bulunan höyük- ler ve arkeolojik araştırmalarda çıkarılan tarihi eserler bu devre aittir. Maraş ismi de ilk defa Geç Hititler zamanında, Mezopotamya’da hü- küm süren Asur İmparatorluğu’nun kralı II. Sargon’un M. Ö. 711 yılına ait bir yıllığında geçmektedir. Geç Hitit Beyliğinin Asurlular tarafından yıkılmasından sonra Maraş M. Ö. 711-612 yılları arasında Asurluların bir eyaleti olur. Bundan sonra Maraş bölgesi iki İran devletinin hâkimi- yeti altına girer. Bunlardan önce Medler (M.Ö. 612-M. Ö. 550) sonra da Persler (M. Ö. 550-M. Ö. 333) Maraş’ta hüküm sürerler. Persler za- manında Maraş, Kapadokya satraplığına (eyalet) bağlanır.
M. Ö. 333’de Asya seferine çıkan Makedonya Kralı Büyük İs- kender, Persleri İssos muharebesinde yenerek Maraş’ı ele geçirdi. Onun ölümünden sonra komutanlarından Selefkos’un hâkimiyetine geçen Maraş, Selefkoslar İmparatorluğu’nun başkenti olan Antakya’ya bağlandı. Selefkosların idaresinin sona ermesinden sonra M. Ö. 58’de Ma- raş, Roma İmparatorluğu hâkimiyetine girdi. Bu dönemde Samsat mer- kez olmak üzere Komegene Krallığı’na bağlı olan şehir, M. S. 395’te Büyük Roma İmparatorluğu’nun doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrıl- masından sonra Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans İmparator- luğu) hâkimiyetine girmiştir. Bu dönemde Germenika Eyaleti’nin merkezi olan Maraş, 544’te kısa bir süre Sasanilerin istilası ve kontro- lünde kalmasına rağmen tekrar Bizanslıların eline geçti.
Maraş şehri, İslam ordularının Kuzey Suriye’ye yürüyüşleri sı- rasında Hz. Ömer’in devrinde 637’de Müslümanlar tarafından fethe- dildi. Müslüman Araplar zamanında Avasım bölgesi oldu. Süğur şehri oldu. Bu süğur şehirlerinin kuzeyde olanlarına merkez oldu. Bir ara Ab- basiler zamanında Tarsus’a bağlı süğur şehri oldu. Coğrafî olarak Şam vilâyetinin sınırları içinde kabûl edildi. Kuzeyde uç noktası olarak gö- rüldü. Dört halife, Emevi ve Abbasiler zamanlarında İslam orduları için bir askeri üst olan Maraş, bir ara Mısır ve Suriye’ye hâkim olan Tolu- noğulları (868-905) ve Ihşidiler (935-969) gibi Türk devletlerinin hâki- miyeti altına girdi. Bu dönemde artan Bizans saldırıları karşısında bir ara yeniden Bizans’ın eline geçen Maraş’ı, 944’te Hamdanoğullarının Halep kolunun emiri Seyfüddevle Hades’le (Göynük) birlikte ele ge- çirdi. 300 yıldan beri Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında birçok kez el değiştiren ve tahrip olan Maraş’ı Seyfüddevle yeniden kurdu. Ham- daniler zamanında parlak bir dönem geçiren Maraş 962’de yeniden Bi- zansların idaresine geçti.
1071’e kadar onların idaresinde kalan Maraş, söz konusu ta- rihte Bizans imparatorluğun âsî bir generali olan Ermeni asıllı Philere- tos’un eline geçti. Phileretos, Maraş merkez olmak üzere Çukurova’dan Urfa’ya kadar uzanan topraklarda bir feodal beylik kurdu. Ancak Phi- leretos’un bu hâkimiyeti çok uzun sürmedi. Zira 1086’da Maraş’ı, Sel- çuklu komutanlarından Emir Buldacı fethetti. Bu Türk komutanı 1086’dan 1097’e kadar Elbistan, Efsus ve Göksun da dâhil olmak üzere Maraş bölgesini tamamen fethederek bir Selçuklu Beyliği kurdu. Bu beyliğin merkezi durumuna getirilen Maraş, haçlı seferlerinin başla- ması üzerine yeni tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya geldi. Nitekim bu seferlerin başlamasından hemen sonra 1097’de Haçlılar tarafından istîlâ edildi.
Maraş’ı istilâ eden Haçlılar burada bir Haçlı senyörlüğü kur- dular. Bu süreçte Maraş, Haçlı Senyörlüğüne bazen Antakya Haçlı Prenskepliği’ne bazen de Urfa’da Haçlı Kontluğu’na bağlı olarak yö- netildi. Maraş Haçlı senyörleri Kuzey İtalya’da yaşayan Norman asıllı soylulardı. Haçlılar zamanında Maraş 1136’da Danişmentli Melik Mu- hammed tarafından fethedilse de bu fetih kalıcı olmadı. Maraş bölge- sindeki Haçlı hâkimiyetine Selçuklu sultanı I.Mesut son verdi. 1149’da Selçuklu Sultanı I. Mesut Maraş’ı fethederek Elbistan’la birlikte burayı oğlu II. Kılıçarslan’a verdi. II. Kılıç Arslan zamanında 1173’te Maraş Türk asıllı Musul Atabeyi Nureddin Mahmut’un eline geçti. 1174’te Nureddin’in yerini alan Selahaddin Eyyûbî Maraş üzerinde hak iddia etse de şehri Selçuklulara bırakmak zorunda kaldı.
Bu dönemde Maraş bir yandan Suriye’den gelen Türk hüküm- darlarının bir yandan da Kilikya Ermenileri ile Antakya Haçlılarının saldırılarına maruz kaldı. Bu yüzden II. Kılıç Arslan, Maraş’ı komutan- larından Hüsameddin Çoban’a iktâ olarak verdi. 1180’lerden 1258’e kadar Maraş, çevresi ile birlikte bu Hüsameddin Çoban, oğulları ve to- runları tarafından idare edilmiştir. Selçuklular zamanında Maraş ve El- bistan’ın ayrı ayrı idare edildiğini görmekteyiz. Elbistan doğrudan doğruya Selçuklunun merkezi olan Konya’dan gönderilen valiler tara- fından idare edilirken, Maraş bir Uç beyliği olup sultana bağlı müstakil bir emir tarafından idare edilmiştir. Maraş Uç Beyliği’nin başına ilk olarak Hüsameddin Çoban Bey, sonra oğlu İbrahim Bey ve daha sonra da torunu Nusretüddin Hasan bey geçmiştir. Nusretüddin Hasan Bey’in 1234’te öldürülmesinden sonra oğulları Muzaffereddin ve İmadeddin babasının yerini alırlar. Nusretüddin Hasan Bey zamanında 1216-1230 tarihleri arasında bölgede önemli imar ve inşa faaliyetleri yapılmıştır. Nitekim Afşin’deki Ashabü’l-Kehf mağarasındaki meşhur eserler bu dönemde inşa edilmiştir.
Kilikya Ermenileri Anadolu’yu işgal altında tutan Moğolların yardımı ile Maraş’ı 1258’te istilâ ederek 1298’e kadar ellerinde tuttular. 1298’te Mısır Memluk sultanlarından Hüsameddin Lâçin tarafından Maraş, Ermenilerin elinden alındı. 1337’ye kadar Memluklar tarafın- dan idare edilen Maraş, Halep naipliğine bağlı olarak idare edilmiştir. 2.2. Dulkadir Beyliği Döneminde Maraşın İdari Durumu
Memluklar bu dönemde Maraş bölgesine Oğuzların Bozok ko- luna bağlı Bayat, Beydilli ve Avşar boylarına mensup Türkleri yerleştirdiler. Bu boylardan birine mensup olan Zeyneddin Karaca Bey adlı Türkmen lideri 1337’de Maraş ve Elbistan’da Dulkadir Beyliği’ni kurmuştur.
Kısa sürede büyüyen Dulkadir Beyliği emirleri Memluklara karşı ayaklanarak bağımsız ve müstakil olmak için mücadeleye girişti- ler. Dulkadir Beyliği’nin Memluklulara karşı verdiği bu mücadelede beylik zaman zaman büyük sarsıntılar geçirse de ayakta kalmayı ba- şardı. Dulkadir Beyliği zamanında Maraş’ın Elbistan’la birlikte beyli- ğin merkezi olduğu görülmektedir. Dulkadirliler Maraş’ı genellikle kışlık, Elbistan’ın ise yazlık merkez olarak kullandılar. Bu dönemde Maraş’ı Zeyneddin Karaca Bey, Halil Bey, Sevli (Suli) Bey, Sadaka Bey, Nasreddin Mehmet Bey, Süleyman Bey, Melik Arslan Bey, Şah- budak Bey, Şehsuvar Bey, Alaüdddevle Bozkurt Bey ve Şehsuvaroğlu Ali Bey olmak üzere 11 bey yönetti. Dulkadiroğulları beyliğinin sınır- ları batıda Kırşehir ve Yozgat’tan doğuda Harput ve Diyarbakır’a, ku- zey’de Darende’den güneyde Antakya ve Hassa’ya kadar uzanmaktaydı. Bu devirde Maraş ve Elbistan bölgesi Timur, Akko- yunlu, Memluk ve Safevi gibi Türk devletlerinin istilâsına uğramıştır. Safevi hükümdarı Şah İsmail’in 1507’de Elbistan’ı yakıp yıkması ile Dulkadir Beyliği’nin merkezi Maraş’a taşındı. Bu dönemde Dülkadir Beyliğinin Merkezi durumuna gelen Maraş’ta Dulkadir Beyliği’nin bir takım imar faaliyetlerine giriştikleri tarihi kayıtlardan anlaşılmaktadır. Nitekim Maraş’ın Sarayaltı mahallesinde bir Dulkadirli sarayının oldu- ğunu yine bu kayıtlardan öğrenmekteyiz. Son Dulkadir beyi Şehsuva- roğlu Ali Bey, 1515’te Elbistan’ı yeniden merkezi yaptı. Ali Bey zamanında (1515-1522) Dulkadir Beyliği Osmanlılara tâbi’ olarak var- lığını kısmen devam ettirdi.