1990 yılı. Henüz genç bir delikanlı olan Kamil, su getirmek için çukurda çalışırken arkadaşı ile birlikte üzerlerine toprak kayar. Uzun süre toprağın altında kalır, ne yazık ki kurtarılamaz. Biri on dokuz, diğeri yirmi sekiz yaşında olan iki genç bu dünyadan göçmüşlerdir. Çevresi yasa bürünür. Herkes ağlaşır, ağıtlar yakılır. Kamil Amca’nın hanımı Cemile, beş çocukla geride kalır. Genç kadın kocasının ardından şu ağıdı yakar:
Ağla mor beliklim ağla
Öksüzlük geçti başımdan
Kimselere yok kahrımız
Felek ayırdı eşimden
Eller yaylaya göçüyor
Sen bizi göçüremedin
Ufak ufak guzuların
Yuvadan uçuramadın
Kamil Bey benim eşim ama
Ergen Ali emmimoğlu
Bekâr ne saldın Ali’yi
Böyle mi olur ana baba
Geri mi gedicik oğul
Alaçığa yık da getir
Babanın vekili ol da
Galan daşa motur getir
Bayram izinine gelmiş
Bayram bayramı tutmadı
Hayırsız dokunan çullar
Bir gün içinde yatmadı
Beş çocuğu adak ettim
Dileğim kabul olmadı
N’olur günlükçü gedince
Akşam evine gelmedi
Ne yatıyon Ergen Ali
Ekine vuruldu orak
Kim istiyon düğün varak
Emmimoğlu etme marak