Çukurova’nın Cihanbekirli kasabasında yaşayan Ali Bey ile hanımının arası ilkbaharda göçecekleri yayla yüzünden açılır. Ali Bey, “Zorkun Yaylası’na göçelim.” der, hanımı ise “Kayseri Kayapınar Yaylası (Sarız)’na göçelim.” der. Sonunda anlaşamazlar. Ali Bey’in hanımı yükü yükledir, tek çocukları olan Şahin’i de yanına alır, yola çıkar. Ali Bey Cihanbekirli’de kalır, ortaklarıyla harmanları çıkarırlar ve ürünler paylaşılır. Ali Bey, oturur harmana ve düşünmeye başlar. -Eskiden Ağaların âşıkları olurmuş- yanındaki Âşık Abdurrahman’a: “Âşık Abdurrahman iki çal da dinleyelim.” der. Tabiî âşığın canı da Kayapınar Yaylası’na gitmek istediği halde Ağasına bir türlü söyleyemez. Âşık, işte şimdi tam sırası der ve çok özlediği yaylaya duyduğu ayrılık özlemini dile getiren aşağıdaki ağıdı söyler:
Aceri de yaylasına göçtü mü
Günburnuna Cahan suyun geçti mi
Düşürüm’ü Haşdırın’a çöştü mü
Gaterlerde tor mayalar bozular
Aah benim gönlüm Şahan Bey’i arzular oy
Bu gün geçtiğimiz Cebel’in suyu
Açıktır gerdanıyın iyidir huyu
Dostun gonalgası Meyremçil Beli
Vurur garbi gar’ardıcın sızılar
Aah benim gönlüm Şahan Bey’i arzular oy
Göksün derler güv ördekli yazılar
Ceren avlar gök boncuklu tazılar
Sehip durnam Binboğa’nın çölüne
Vurur garbi gar’ardıcın sızılar
Aah benim gönlüm Şahan Bey’i arzular oy
Ah Abduraman’ım der de ocak batma mı
Ördekli’den Sarızlı’ya geçme mi
Gayapınar gılbasına akma mı
Gonun dostum pınarların gözüne gözüne
Ah benim gönlüm Şahan Bey’i arzular oy
Durdu ÇUHADAR