Teketek Haber

KENDİNİ KURTARAN ŞEHİR KAHRAMANMARAŞ

KENDİNİ KURTARAN ŞEHİR KAHRAMANMARAŞ
24 Eylül 2018 - 10:33
  1. Cihan Harbi’nde Maraş

30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması’nın 7.maddesine (İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik noktayı işgal hakkına haiz olacaktır.) dayanan İtilaf Devletleri, ülkenin stratejik ve ekonomik bakımdan değeri büyük ve önemli bölgelerini işgale başladılar. Maraş da bu işgal sahaları içinde yer aldı.

Mondros Mütarekesi’nden çok önceleri bile, Osmanlı topraklarını kendi aralarında paylaşma planları yaptılar. Yapılan antlaşmalara göre; Irak ve Filistin İngiltere’ye; Suriye, Musul, Maraş, Antep ve Urfa Çevresi Fransa’ya verilmişti. İşte Maraş’lılar için esas sıkıntılı ve zor günler kapıya gelip dayanmıştı.

      a-Mondros Mütarekesi’nden Önce Maraş

30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması’nın 7.maddesine (İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik noktayı işgal hakkına haiz olacaktır.) dayanan İtilaf Devletleri, ülkenin stratejik ve ekonomik bakımdan değeri büyük ve önemli bölgelerini işgale başladılar. Maraş da bu işgal sahaları içinde yer aldı.

Mondros Mütarekesi’nden çok önceleri bile, Osmanlı topraklarını kendi aralarında paylaşma planları yaptılar. Yapılan antlaşmalara göre; Irak ve Filistin İngiltere’ye; Suriye, Musul, Maraş, Antep ve Urfa Çevresi Fransa’ya verilmişti. İşte Maraş’lılar için esas sıkıntılı ve zor günler kapıya gelip dayanmıştı.

b-Mondros Mütarekesi’nden Maraş

          aa-Kahramanmaraş’ın İngilizler tarafından İşgali

Maraş’ı işgal amacıyla Antep’ten ayrılan Kolonel Max Andrio komutasındaki İngiliz süvari alayı Aksu üzerinde kurdukları seyyar bir köprü üzerinden geçerek 22 Şubat 1919’da Maraş önlerine geldiler. İngilizler’in Maraş’ı işgal edeceklerinin haberini daha önceden alan Maraşlı Ermeniler başlarında Trasanta rahipler bandosu olmak üzere Şeyh Adil mevkiinde büyük bir coşku ile İngilizleri ve beraberlerindeki Ermeni askerlerini karşıladılar. İşgal karşısında sevinçlerini gizleyemeyen Ermeniler büyük taşkınlıklar yaparak Türkler’e sataşmaya başladılar.

İngilizler karargâhlarını kurduktan sonra bir subayını Mutasarrıf Ata Bey’e göndererek “Mondros Mütarekesi hükümleri gereğince Maraş’ın güvenliği ve asayişini sağlamak için şehri işgal ettiklerini bildiriler”. Bunun üzerine Mutasarrıf Ata Bey İngiliz subayına, “Maraş’ta asayişi bozacak bir hareket ve hal olmadığından, kendilerinin işgali değil, misafir olarak kabul edebileceklerini” cevabını verdi. Mutasarrıf Ata Bey’in bu cevabın karşısında şaşıran İngilizler, Maraş’ta tutunmalarının zor olacağını daha başında anlamıştılar.

İşgalci İngiliz kuvvetlerinin yarısı Müslüman Hintli ve Mısırlı askerlerden oluşuyordu. İngilizler, Müslüman Hintli ve Mısırlı askerlerin ile Müslüman halkın tepkisini çekmemek için onların his ve maneviyatlarına saygı duydular. Ermenilerin taşkınlık yapmalarına izin vermediler. Buna rağmen Ermeniler, köylerden şehre alış veriş için gelen Türkler’in yollarını keserek öldürmeye başladılar. Türklerin aleyhinde tahrik, iftira ve şikayet hareketlerine devam ettiler. İngilizler, her ne kadar Türlere iyi davranıyor görüntüsü veriyor görünüyorsa da Ermeniler’e gizliden yardım ederek onlara destek oluyorlardı.

İngilizler’in Maraş’tan çekileceğini öğrenen Hintli Askerler, Türklere el altından silah ve cephane vermeye başladılar. Türkler bu sayede önemli oranda silah ve cephane elde etmişlerdi İngilizler’in Maraş’ı Fransızlar’a terk edeceği duyulması üzerine Ermeniler yeniden ümitlendiler ve Fransızlar’ın bir an önce gelmelerini sabırsızlıkla beklemeye başladılar.

   bb-Maraş’ın Fransızlar Tarafından İşgali

15 Eylül 1919’da İngilizlerle Fransızlar arasındaki kararlaştırılan “Suriye İtilafnamesine” göre; Musul ve çevresini, bu bölgedeki petrol alanlarını İngiltere’ye devreden Fransa, buna karşılık onlardan boşalacak olan Maraş, Antep ve Urfa Sancaklarını işgal edecekti.

İngilizler “Suriye İtilafnamesi” ile emellerine ulaştılar. Musul’u elden eden İngiltere Filistin’in de kendi nüfus alanı olarak tanınmasını sağlamıştır.

29 Ekim 1919 Çarşamba günü Fransız öncü kuvvetleri Yüzbaşı Julie komutasında Maraş’a geldi. 30 Ekim Perşembe günü de De Fontzine komutasında 1000 Fransız ve 500 Cezayir asıllı asker ile Fransız askeri elbisesi giymiş 400 Ermeni eşkıyası Maraş’ı işgal etmeye başladılar.

Maraş’ta bulunan Ermeniler Fransız işgal ordusunu coşkun gösterilerle karşıladılar. İşgalci Fransızlara çiçek buketleri sunularak “Yaşasın Fransızlar ve Ermeniler, Kahrolsun Türkler” diye bağıran Ermeniler taşkınlık ve çılgınlıklar gösterdiler. Türklerin millî ve dinî değerlerine saldırdılar. İngilizlerin Türklere karşı Yunan ve Arapları kullandığı gibi Fransızlar da Ermenileri kullanıyorlardı. Daha önce Suriye’ye tehcir edilmiş Ermeniler’den asker temin edilerek ve bunlara Fransız üniforması giydirilerek “Legion d’Orinent” (Doğu Lejyonu) adı verilen bir alay oluşturmuşlardı. İşgal ettikleri her kente bu alayın bir, iki taburunu götürüyorlardı. Fransızlar, bu alaya mensup 400 Ermeni lejyoneri Maraş’ ı işgal etmek için getirdiler.

Güney cephesindeki gelişmeleri yakından izleyen Mustafa Kemal Paşa Maraş ve Antep’te halkı teşkilatlandırmak için Piyade Yüzbaşı Ali Asaf Bey (Kod adı: Kılıç Ali Bey)’i ve Süvari Yüzbaşısı Selim Kurtoğlu (Kod adı: Yörük Selim) Bey’i görevlendirdi. Yapılan görev taksimine göre Kılıç Ali Bey Pazarcık’ ta karargahını kurarak çeteler kurarak halkı teşkilatlandıracak. Ayrıca Fransızların Antep’teki birliklerinin Maraş’taki birlikleri takviye etmelerine engel olacak ve İslahiye Türkoğlu üzerinden Maraş’a intikal edecek Fransızların yolunu kapayacaktı. Yüzbaşı Yörük Selim Bey ise Fransızların Maraş üzerinden İç Anadolu’ya doğru ilerlemelerine engel olmak için Göksun’da çeteler teşkil edecek ve halkı teşkilatlandıracaktı. Ayrıca bunlar gerektiğinde Maraş içindeki muharebelere katılacaklardı.

Sütçü İmam Olayı

31 Ekim 1919 günü yerli Ermeniler Fransız askerleriyle birlikte şehri dolaşıyorlar ve önlerine gelen Türklere hakaretler ederek saldırılarda bulunuyorlardı.Fransız askerleri hürriyetine bağlı şeref ve namusuna son derece düşkün bu uğurda ölümü hiçe sayan Maraşlıları, henüz tanımıyor her yaptıklarının yanlarına kalacağını sanıyorlardı. Türkler için son derece ıstıraplı ve ağır geçen bir gün yavaş yavaş sona eriyordu. İkindi üzeri bir grup Fransız askeri ve Ermeni eşkıyası kışlalarına dönüyorlardı. O sırada Uzunoluk Hamamı’ndan çıkmış ve evlerine gitmekte olan Maraşlı kadınları gören işgalcilerden biri onlara yaklaşarak “Burası artık Türklerin değildir. Fransız memleketinde peçeyle gezilmez” diyerek kadının peçesini açtı. Peçesi açılan kadın olayın şokuyla bayılınca diğer kadınlar da feryada başladılar. Hamamın yakınındaki Kel Hacı’nın kahvesinde bulunan Maraşlılar olay yerine gelerek Ermenilere uyarılarda bulundular. Fakat Bunları dinleyen olmadı. Bunun üzerine Çakmakçı Said ve Gaffar Kabuloğlu Osman, kadınları işgalcilerin elinden almak isterken dipçik ve kurşunla ağır yaralandılar. Bu sırada civarda küçük bir dükkanda süt satan ve olayları soğukkanlılıkla seyreden Sütçü Hacı İmam, Karadağ tabancasını alarak olay yerine geldi. Silahını kadınların peçesini açan ve Çakmakçı Said’i yaralayan Ermeni’nin üzerine doğrultarak ateşledi. Kurşun isabet eden Ermeni yere düştü diğerleri ise kaçtılar. Maraş’ ta düşmana sıkılan bu ilk kurşun ile Türk milletinin işgalcilere ve Ermenilere yaptıklarının yanlarına kalmayacağı gösterildi.

Bu olayda Çakmakçı Said şehit düşmüş yaralanan Ermeni ise ölmüştü. 1 Kasım 1919 tarihinde ölen Ermeni için büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Şehri terk etmeyen İngiliz ve Fransız askerleri olay yerine yetişti. Sütçü İmam ise Nalbant Bekir’den aldığı bir atla Bertiz’in Ağabeyli köyünde bulunan Beyazıt oğlu Muharrem Bey’in yanına gitti. Ermenilerin ve Fransızların bütün çabalarına rağmen Sütçü İmam bulunamadı. Ancak olayın intikamını almak isteyen Ermeniler sağa sola ateş ederek Zülfikar Çavuş oğlu Hüseyin’i şehit ettiler. Fransızlar da misilleme hareketlerine girişerek Sütçü İmam’ın dayısının oğlu Tiyekli oğlu Kadir’in ellerini ve ayaklarını arkasından bağlayarak burun ve kulaklarını kestikten sonra boğazlayarak şehit ettiler.

dd- Guvernör Andre’nin Maraş’a Gelmesi

 Maraş’ta peş peşe gelişen çirkin olaylar ve Ermeni askerlerinin tutumları gerginliğin artmasına neden oldu. 2 Kasım 1919’da Fransızların Antep’teki komutanlığına başvuran şehrin ileri gelenleri durumu protesto ettiler. Bu protestoya karşılık İngiliz ve Fransız komutanlarının ortak imzasını taşıyan bir beyanname yayınlanarak bundan sonra güvenliğin sağlanacağına dair söz verildi. Bu verilen söze rağmen durumda değişiklik olmadı.

Sözde güvenliği sağlamak amacıyla Osmaniye’den gönderilen Guvernör Andre 26 Kasım 1919 Çarşamba günü Ermenilerin düzenlediği parlak bir törenle karşılandı.

Guvernör Andre şehrin ilim adamlarına ve ileri gelenlerine birer tezkere çıkararak, onları konuşmak için Kadir Paşa’nın konağına davet etti. Çağırılanlar Boğazkesen Camiinde toplandılar. Görüşmelerin bayrak meselesi üzerine olacağını düşünerek, gitmemeye karar verdiler. Guvernör Andre gayet sert ve tehditkâr bir dille, toplantının Cumartesi günü belediye binasında yapılması için yeniden davetiyeler yazılmasını emretti.

                     ee-Bayrak Olayı ve Mehmet Ali Bey’in Beyannamesi

Aynı gün akşamı (27 Kasım 1919) Ermeni Hırlakyan’ların evinde bir ziyafet tertip edildi. Hırlakyanlar Maraş Ermenileri içinde en nüfuzlu ailelerden biri idi. Sultan’ın müteahhitliğini yaptıklarından dolayı son derece zengin olmuşlardı. Ziyafette yemekler yenilip içildikten sonra baloyu açmak ve Hırlakyan Ailesini şereflendirmek için Agop Hırlakyan’ın iki torunundan Osep’in kızı müstakbel Ermenistan Prensesi Helena’yı dansa davet eden Guvernör Andre, nazik bir şekilde reddedildi. Buna sinirlenen Guvernör Andre sebebini sorunca, kız “Sizinle dans etmemekten üzgünüm, çünkü kendimi hala esaret ve zillet içinde yaşayan bir kadın olarak görüyorum. Kalesinde Türk Bayrağı dalgalanan bir memlekette Fransızların hakim oldukları ve bizim emniyet ve hürriyet içinde yaşadığımızı nasıl düşünebiliyorsunuz?” diyerek, Guvernör Andre’yi tahrik etti.

Bunun üzerine kaledeki Türk Bayrağı’nın derhal indirilmesi için emir verildi. Bu emri duyan Helena kendini Guvernör Andre’nin kollarına attı. Bu emir gereğince Binbaşı Sıtkı adamlarını göndererek kaledeki Türk Bayrağı’nı indirtti. Kalede askerlik şubesi tarafından yerleştirilen beş Türk ihtiyat askeri, sayıları yetersiz olduğu için bayrağın indirilmesine ses çıkaramadılar. İçleri kan ağlayarak seyrettiler. Daha sonra şehre inerek dağıldılar ve durumdan halkı haberdar ettiler.

28 Kasım 1919 Cuma sabahı Maraşlının kara sabahı oldu. Uyanan her Türk dalgalanmasına alıştığı kale burcunda bayrağını göremeyince büyük bir endişeye kapıldı. İşgalcilere karşı nefretleri arttı.

Kısakürek Ailesinden Avukat Mehmet Ali Bey, kalenin karşısındaki evinde hasta yatıyordu. Kalede dalgalanan Türk bayrağını göremeyince kaleme sarıldı. Gayet okunaklı ve güzel bir şekilde “Alem-i İslâm’a Hitap” adıyla bir beyanname hazırladı. Yedi nüsha olarak çoğalttığı beyannameyi ayrı ayrı zarflara koyarak, ikisi kendi, diğerlerini oğlu Şahap, Ulu Camii, Çarşıbaşı Camii, Sarayaltı Camii ve Arasa Camii’nin görülebilecek yerlerine astı. Cuma namazına gelenler bu beyannameyi okudular. Halkın heyecanını şahlandıran beyannamede şunlar yazılıydı :

“Alem-i İslâm’a Hitap

Ey millet-i necibe-i Osmaniye, vaktine hazır ol. 1300 küsür seneden beri Hz. Allah’ı ve Peygamber-i Zîşan’ının hizmetine razı ettiğin bir din ölüyor. Yani ecdadının kanı pahasına fethettiği bir kalenin burcu barusundaki Al Sancağın bugün Fransızlar tarafından indirilip, yerine kendi bandıraları konuldu. Şimdi acaba bunu yerine koyacak sende birkaç yüz İslâm gayreti hiç mi yok ! İğtişaş arzu etmeyin. Yalnız pür vekar ve azamet olarak ol Al Sancağımızı geri yerine koyalım. Tekrar kemal-i mehabetle yerlerimize avdet edelim. Korkma, korkma seni buradaki birkaç Fransız kuvveti kıramaz. Sen mütevekkilen Alellah kendi mevcudiyetini gösterecek olursan, değil birkaç Fransız kuvveti, hatta bütün Fransız milleti kıramaz. Buna emin ol.”

Bugünkü Türkçe ile Beyanname; “Ey Asil Osmanlı Milleti, hazır ol. 1300 yıldan beri Hz. Allah ve şanlı Peygamberini hizmetinle razı ettiğin bir din ölüyor. Yani atalarının kanı bedeli fethettiğin kale burcundaki Alsancağın bugün Fransızlar tarafından indirilip yerine kendi bayrağı konuldu. Şimdi bunu yerine koyacak birkaç yüz İslam gayreti sende yok mu? Kargaşa arzu etmeyelim, ağırbaşlı ve azametle bayrağımızı yerine koyalım. Tekrar olgunlukla yerlerimize dönelim. Korkma, seni buradaki birkaç Fransız kuvveti kıramaz. Sen tevekkülle Allah’a var olduğunu gösterirsen, değil birkaç Fransız kuvveti, bütün Fransız Milleti seni kıramaz. Buna emin ol”.
28 Teşrin-i Sani 335 (28 Kasım 1919)

Bildiriler kısa zamanda etkisini gösterdi. O gün sanki manevî bir kuvvet bütün halkı Ulu Cami’ye çağırdı. Bayrağın tekrar yerine takılması hususunda bütün gönüller birleşti. Namaz vakti geldi. Sünnet kılındı. Ulu Camii imamı Rıdvan Hoca minbere çıkarak hutbeye başladığı sırada dışarıda bir gürültü koptu. Şerbetçioğlu Mehmet “Sancağı çıkarın” diye bağırırken gürültü içeriden duyuldu. İçerde de “Bayraksız namaz kılınmaz” sesleri işitildi. Buna Ulu Cami İmamı Rıdvan Hoca‘nın “Hürriyeti olmayan bir milletin Cuma Namazı kılması caiz değildir” sözü de eklenince, cemaat minberdeki sancağı alarak dışarı çıktı. Bu sancağın altında toplanan insan seli kaleye doğru akarken, kalede bulunan Fransız jandarmaları, silahlı bir çatışmayı göze alamayarak arka kapıdan kaçtılar. Tekbir ve tevhit sesleriyle kaleye ilk ulaşanlardan Zalhocaoğlu Osman (Osman Erşan ), bir kenara atılmış olan Türk Bayrağı’nı hürmetle öpüp başına koyduktan sonra tekbir sesleri arasında onu eski yerine astı. Bazılarının beraberinde getirdikleri bayraklara gerek kalmamıştı. Cuma namazı toplu olarak Bayrağın gölgesinde eda edildi.

Guvernör Andre hükümetten ayrıldıktan sonra halk Mutasarrıf Ata Bey’e şu ültimatom verdi:

  1. Türk Bayrağı Cuma günleri kaleye ve hükümet konağına çekilecek.
  2. Fransız Guvernör’ü hükümet binasından çıkarılacak.
  3. Fransız jandarmaları şehri terk edecek.

Bu isteklerimizi yapabilecek kudrette değilseniz, biz yapacağımızı biliriz diyerek de tehditte bulundular. Mutasarrıfın bu konuda güvence vermesi üzerine dağıldılar.

Şehirde olaylar olurken İslahiye yönünden Maraş’a gelmekte olan bir Fransız müfrezesi, Türkoğlu’nun 15 km. güneyinde imha edildi.

Ertesi gün dükkanlar, çarşı ve pazar açılmadı. Guvernör yanına tercümanını da alarak sokağa çıktı. Amacı şehri dolaşarak Türkler’le konuşmak, halkın nabzını yoklamak ve kamuoyunu sakinleştirmekti. Nakip Camii önüne geldiğinde Aşıklıoğlu Hüseyin adındaki gençle karşılaştı. Aralarında özetle şu konuşma geçti:

Guvernör Andre:
“-Bir bez parçasından başka bir şey olmayan bayrak için dün bu kadar gürültü yaptınız. İstesem hepinizi yok edebilirdim, yapmadım. Yarın top tüfek kullanacak olursam ne yaparsınız? Çoluk çocuğunuza acımıyor musunuz?”

Aşıklıoğlu Hüseyin:
“-Ben anamdan doğdum kalede bayrağımı gördüm. Ölünceye kadar da göreceğim. Biz bütün Türkler böyleyiz. Onu görmemek için ya kör olmak ya da ölmek lazım. Kör değilim. O halde onu görmezsem öldüm demektir. Hem bilir misiniz, bayrak için ölmek bizde şehit olmaktır ve en büyük şereftir. Yalnız ben değil, küçük-büyük, kadın-erkek bütün Maraşlı Türkler, her Cuma sabahı uyanınca ilk önce kaleye bakar, bayrağımızı görürüz. Yaşadığımızı anlar ve Allah’ a şükrederiz. Sen bizi topla tüfekle susturacağını sanma. Bir gün senin silahlarınla karşılaşacak olursak, biz çoluk çocuğumuza top tüfek sesi duyurmayız. Önce onları biz öldürürüz, sonra evlerimizi ateşe veririz. Arkamızda bekleyenimiz, ağlayanımız kalmadıktan ve şehir kül olduktan sonra da karşına çıkarız. O zaman istersen bütün dünyanın silahlarını getir, bizi ölümden korkutamazsın.” 

Maraş’ın Kurtuluş Savaşı 

Bayrak olayından iki gün sonra Veziroğlu Mehmet’in evinde toplananlar, aralarında sekiz kişilik bir heyet seçerek “Milletin ve vatanın selameti uğrunda feda-i can edeceğime, meşru ve millî teşkilatımıza karşı hainlik edenlerin velev öz kardeşimiz olsa dahi idamına ve sır saklayacağıma vallahi ve billahi” şeklinde yemin ettiler.

Müteşebbis heyet kurulmasına karar verildi. Heyet; İlyas Efendi Zade Refet Efendi’nin başkanlığında, Belediye Reisi Bekir Sıtkı, Kocabaş Zade Hacı Naci ve Hacı Ahmet, Şişman Zade Arif, Dede Zade Mehmet, Beşen Bey Zade Hacı Nuri, Hancı Zade Hafız Ali, Karaküçük Hacı Mustafa, Kısakürek Hacı, Fatmalıoğlu Derviş, Hüdayi Tahsin, Çanakoğlu Hüseyin ve Mühendis Abdüllatif Bey’lerden kuruldu.

Bu heyet sonraları daha da genişleyerek ” Merkez Heyeti “ adını aldı. İşlerin tek elden yürümesi gerekçesi ile ayrı ayrı çalışan gruplar dağılarak, Merkez Heyeti’ne katıldılar.Bir süre sonra Heyet Başkanlığı’na Arslan (Tokuzata )Bey getirildi. Merkez Heyeti yönetimi kolaylaştırmak için şehri on bölgeye ayırdı. Her bölge ve bir yönetim kurulu oluşturuldu.

Şehirde on bölgede bulunan yönetim kurullarının ve başkanlarının isimleri şunlardır:

  1. Çavuşlu (Yürük Selim) Mahallesi Reisi Çuhadar Zade Hacı Mustafa Efendi.
  2. Bektutiye (Fevzi Paşa) Mahallesi Ser Müsevvid Ahmed Efendi.
  3. Restebaiye ( Gazi Paşa) Mahallesi Reisi Baba Halil Zade Ahmet Efendi.
  4. Acemli ( Şehit Evliya ) Mahallesi Reisi Evkaf Memuru Evliya Efendi.
  5. Kayabaşı Mahallesi Reisi Tapu Memuru Faik Efendi.
  6. Divanlı Mahallesi Reisi Hasan Bey.
  7. Ekmekçi Mahallesi Reisi Sapsız Hacı Efendi.
  8. Cığcığı (Hayrullah) Mahallesi Reisi Muhacir Memuru Nasrullah Efendi.
  9. Alemli ( Sakarya ) Mahallesi Reisi Zülkadiroğlu Süleyman Bey.
  10. Hatuniye ( Kurtukul ) Mahallesi Reisi Şeyh Ali Sezai Efendi.

Maraş, Antep ve Urfa’dan sorumlu olan Fransız komutanı General Keret’in, 15 Aralık 1919’da Maraş’a gelişinde, yanında Miralay Saint Mari ve 1500 kişilik bir kuvvet bulunuyordu.

“Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” ( Merkez Heyeti ) karargahı Bayezitli Mahallesi’nde Hükümet Konağı civarındaki Katip Zade Mehmet Efendi’nin evinin alt katıydı. Arslan (Toğuzata) Bey harekatı buradan yönetti. Harbin başlaması üzerine silah ve yardım temin etmek için şehir dışında bulunan bazı Maraşlılar derhal şehre dönerek çeteleriyle birlikte mücadeleye katıldılar. Böylece Maraş şehir muharebesinde savaşan çete sayısı 2500’ü bulmuş oluyordu.

Sivas’taki “Heyet-i Temsiliye” Başkanı Mustafa Kemal  ve diğer merkezlerle haberleşmenin daha sağlıklı yapılabilmesi için Merkez Heyeti’nin emriyle telgraf merkezi, Sarıçukur mevkiinden Bertiz’in Maksutlu Köyü’ne taşındı.

21 Ocak 1920 Çarşamba günü General Keret’in çağrısı üzerine yapılan toplantıdan taraflar yay gibi gerildi. Fransızlar tarafından atılan kurşunla bir Türk jandarmasının yaralanması ve hükümete doğru ilerlemekte olan bir Fransız birliğine, Türkler tarafından ateş açılmasıyla savaş başladı. Daha evvel kararlaştırılan parola gereğince her mahallede birer el silah atıldı.

Mustafa Kemal Paşa tarafından desteklenen Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Arslan (Toğuzta) Bey, savaşın başladığını ilan eden bir beyanname yayınladı. Bu beyannamede şöyle deniliyordu: “Arkadaşlar harp başlamıştır. Allah’ın inayeti, Peygamber’in ruhaniyeti, din kardeşlerimizin fedakarlığı ile her şey göze alınmıştır. Vatanımız tek kişi kalana kadar düşmana teslim olunmayacaktır. Gayret bizden yardım Allah’tan.” Fransız ve Ermenilere karşı verilen Maraş Harbi 22 gün 22 gece devam etmiştir. Çarpışmalar mahalle mahalle, cadde cadde ve sokak sokak sürecektir. Göğüs göğse çarpışmalar yaşanmıştır. Maraşlı erkek, kadın, yaşlı ve çocuk demeden her kesimden dinini, istiklalini,  bayrağını ve şehrini kurtarmak için mücadele vermiştir.

Çatışmalar sonucunda General Keret geri çekilme planı hazırladı. Aralarında vardıkları karara göre, General’in vereceği ışıklı mermi işareti üzerine geri çekilme başlayacaktı. 10-11 Şubat 1920 gecesi saat 21.00’de geri çekilme başladı. Fransızlar geri çekilişlerini maskelemek için şehri son defa top ateşine tuttular. Maraş’tan çekilirken atlarının ayaklarını keçelerle sardılar. Fazla yüklerini attılar. Yanlarına aldıkları Ermenilerle birlikte kışladan ayrılan Fransız kuvvetleri, sessizce şehri kuzeybatısındaki araziyi aşarak Mercimek Tepe’ye ulaştılar. Daha sonra da ovaya inerek Sıtma Pınarı mevkiinde kendilerini bekleyen diğer Fransız kuvvetleriyle birleştiler.

11 Şubat 1920 Çarşamba günü Fransız’ların Maraş’tan çekilmekte ve kaçmakta olduğu haberi şehrin her tarafına yayıldı. Fransızlar şiddetli soğuk ve kar altında ilerlerken çok perişan oldular. Maraş-Fevzi Paşa yolunda ağırlıklarının büyük bir kısmı kar altında kaldı ve askerlerinin çoğunu kaybettiler. Ayrıca kaçan düşmanı takip eden birliklerimiz ağır kayıplar verdirerek onları İslahiye’ye kadar takip ettiler. Fransızların çekilmesine rağmen Maraş’ta bulunan Ermeniler ateşe devam ettilerse de, kısa zamanda susturuldular. Silahlarını teslim ederek kurtuluşu milli Türk Hükümetinin adaletine sığınmakta buldular. 12 Şubat sonrası yaklaşık 9000 Ermeni Milli kuvvetlere teslim oldu. Maraşlı düşmanla işbirliği yapan bu hain Ermenilere dokunmadılar. Ermeniler kilise ve hükümet konağında güvenlik altına alındı. Onların korunması için askerler görevlendirildi. Bunlar aylarca Maraşlılar tarafından beslendi. Maraşlı kadın evinde çorba ve yemek pişirerek bu sefil ve perişan durumda bulunan Ermenileri yedirip içirip doyurdu. Bu Ermeniler kendilerini isyana teşvik etmeleri ve sonra da yüzüstü bırakıp kaçmalarından dolayı Fransızlara lanet okumaktaydılar.  Aylar sonra bu Ermenilere Amerikan misyonerlerinin aracılığıyla Maraş’ı terk ederek Fransız işgali altında bulunan Suriye’ye gönderildiler.

Kadın-erkek, çoluk-çocuk her yaştan Maraşlı’nın tüm yokluklara rağmen 22 gün 22 gece büyük özveri ile sürdürdüğü bu savaş, Türk’ün vatanı, bayrağı, din ve namusu uğruna ölümü hiçe saymasının ve yenilmezliğinin ifadesi olan bir kahramanlık örneğiydi.

Kurtuluş savaşımızın ilk zaferi olarak tarihe geçen bu mücadele daha sonra ülkenin diğer şehir ve yörelerine de örnek olması bakımından son derece önemlidir.

Maraşlı mücahitler memleketlerini kurtardıktan sonra çevre illerin de yardımına koşarak milli bütünleşmenin en güzel örneğini gösterdiler.

12 Şubat 1920 günü şehrin düşmandan temizlenmiş olması ve zafere ulaşılması nedeniyle bayram yapıldı. O günden beri her yıl Maraşlı 12 Şubat gününü büyük bir heyecan içinde, o günleri yad ederek kutlamaya devam etmektedir.

 

3- İşgal Sırasında Maraş’ın İlçelerinde Durum

 

a- Elbistan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: I. Dünya Savaşı sırasında Maraş’ta Ermeni olayları en çok Zeytun ve Elbistan dolaylarında meydana gelmekteydi. Elbistan ve dolaylarını Ermeni çetelerinin katliamlarından kurtarmak ve korumak amacıyla “Elbistan Gönüllü Birlikleri” kurulmuştu. I. Dünya Savaşı sona erdiğinde de “Elbistan Gönüllü Birlikleri” dağılmayıp, çalışmalarına devam etmişlerdi. Fransız işgali sırasında bu “Elbistan Gönüllü Birlikleri’ Maraş halkının yardımına koşmuşlardı.

 

Maraş’tan gelen şehrin ileri gelenlerinin oluşturduğu heyet ve Sivas’tan gelen Kılıç Ali ve Yörük Selim Beylerin katılımıyla Elbistan’da güçlü bir “Heyet-i Merkeziye” ve “Elbistan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” kurulmuştu. Elbistan’da ki Heyet-i Merkeziye Maraş’ın kurtuluşu için hummalı bir çalışmaya girişmişti. Bu amaçla Kılıç Ali Pazarcık’a ve Yörük Selim’de Göksun’a gönderilmişti. Bu iki değerli Kuvva-yı Millîyeci Pazarcık ve Göksun’da halkı örgütleyecek ve oluşturacakları Kuvva-yı Millîye birlikleri ile Fransızlar’la micadele etmek için Maraşlılar’ın yardımına koşacaklardı. Kılıç Ali Bey, Elbistan Askerlik Şubesindeki silahları halka dağıttıktan sonra Pazarcık’a gitti.

 

Maraş Şehir Savaşları’nın başlaması üzerine “Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal” tarafından Sivas’tan gönderilen büyük bir top Elbistan’a getirildi. Elbistan Gönüllüleri tarafından kışın ağır şartlarına rağmen patikalardan geçirilerek iki buçuk günde Maraş’a ulaştırılarak “Cancık Mağarası’nda önünde tabya etmişlerdi. Elbistan Gönüllüleri’nin getirdiği bu topun Maraş’ın kurtuluşunda büyük rol oynamıştır.

 

 b- Pazarcık Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: Pazarcık Antep ile Maraş arasında yer aldığı için önemli bir stratejik konuma sahipti.

 

Kılıç Ali’nin gelmesiyle Pazarcık’ta halkın teşkilatlandırılması hızlandırılarak, Kuvva-yı Milliye birlikleri oluşturulmaya başlanmıştı. Pazarcık eşrafından “Batumlu Hançeroğlu Muhacir Ali” başkanlığında on yedi kişilik kurucudan oluşan “Pazarcık Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” kuruldu. Pazarcık Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin oluşturduğu “Kuvva-ı Millîye birlikleri” ile “Pazarcık Atmalı Aşireti Reisi Paşo Ağa”nın 350 kişilik aşiret kuvvetleri Maraş’ı sarmışlar ve Fransız kuvvetleri ile amansız çatışmalara girişmişlerdi.

c- Göksun Kuvva-yi Milliyesi: Yörük Selim’in Göksun’da oluşturduğu Kuvva-yi Milliye birlikleri, Maraş Şehir Savaşı’nın başlaması üzerine Maraş halkının yardımına koşmuş, “Cancık Mağrası Cephesi”nde savaşa katılmışlardı.

d- Andırın Kuvva-yi Milliyesi: Yaycıoğlu İbrahim Ağa 300 kişilik bir müfreze kuvvetlerini Bahçe’ye göndermiş, Adana’dan Maraş’a gönderilmesi muhtemel olan Fransız yardım kuvvetlerinin geçmesini engellemek için Osmaniye-Bahçe arasındaki Demiryolu’nu tahrip ettirmişti. Böylece Adana’dan Maraş’a Fransız yardım birliklerinin gelmesine mani olmaya çalışmıştır.

e- Türkoğlu Cephesi: Maraş’ın işgali sırasında Eloğlu adında bir köy olan Türkoğlu cephesinde Fransızlara karşı büyük bir mücadele verildi. Fransızların Maraş’a asker ve mühimmat naklettiği güzergâh üzerinde bulunan Türkoğlu ve köylerinde Maraş içindeki mücadelelerden sonra en fazla çatışmaların ve kayıpların olduğu mevkidir. Eloğlu (Türkoğlu), Çeçeli, Kılılı, Şekeroba, Karalar, Sarılar ve Çakallı köyleri Fransız ve Ermeniler tarafından tahrip edildi. Milli kuvvetler 4-7 Ocak 1920 tarihlerinde Bababurnu ve Tanışman Tepe çarpışmalarında Fransızlara ağır kayıplar verdirdi

Maraş’a İstiklal Madalyası ve Kahramanlık Unvanının Verilmesi

Maraş’ın Kurtuluş Savaşı’nda şehir halkı ile birlikte topyekun direniş göstermesi ve çevre Vilayetlerini de yardımına koşması büyük takdir toplar. Ve Kurtuluş Savaşı sonrasında Maraş’a bir yazı gönderilerek, Milli Mücadeleye katılanların listesi istenir. Şehrin ileri gelen yöneticileri toplanır, bir durum tespiti yapar. Sonunda Ankara’ya “Maraş’ta Milli Mücadele’ye katılmayan tek fert bile yoktur.” cevabı verilir. Bunun üzerine 5 Nisan 1925 yılında toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi İstiklal Madalyası’nın Maraş’ta fertlere değil, şehir halkına verilmesi kararlaştırılır. Ve Maraş ‘a bir adet Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilir. Maraş şehri yine Milli Mücadele’deki fedakarlığından ötürü TBBM tarafından 7 Şubat l973 tarihinde de “Kahramanlık” payesiyle de ödüllendirilir. Kahramanmaraşlı 1925 yılından beri her yıl Kurtuluş günü olan 12 Şubat Bayramı’nda İSTİKLAL Madalyası’nı Şanlı Bayrağı’na törenle takarak, geçmişini yad eder…

escort Mecidiyeköyescort Şişliescort Bakırköyescort Halkalıescort Avcılarescort Şirinevlerescort Bahçeşehirescort Taksimescort Beşiktaşescort Kartalescort Kadıköyescort Ümraniyeescort Anadolu Yakasıescort Maltepeescort Beylikdüzüescort Pendikescort Avrupa yakasıescort Adanaescort Kocaeliescort Antalyaescort Gaziantepescort beşiktaşescort ataköy