Yrd. Doç. Dr. Yaşar ARSLANYÜREK[1]
Özet
Selçuklu Devleti sınırlarını korumak ve hasımlarını yıpratmak suretiyle yapacağı seferlerde başarılı olmak amacıyla uç beyliklerine oldukça önem vermekteydi. Bu uç beyliklerinden biri de II. Kılıç Arslan tarafından kurulan, Maraş Uç Beyliği idi. Bu dönemde Selçuklular idaresinde, Ermeniler, Danişmendliler ve Eyyubîler arasında Maraş ve çevresinde hâkimiyet mücadeleleri yaşandı.
Maraş ve havalisi gerek güvenlik açısından ve gerekse de ticaret yolları açısından, Selçuklu Devleti’nin gözünde önemli bir yere sahipti. Bundan dolayı devletin ileri gelenleri Maraş ve çevresinde görevlendirilmekteydiler. II. Kılıç Arslan da Güney Anadolu ve Suriye üzerinden Orta Anadolu’ya düzenlenecek seferlerin yahut ticaret kervanlarının geçiş alanında bulunmasından dolayı Maraş ve çevresine oldukça önem veriyordu. Ayrıca bu bölgede bulunan ve merkezi Sis olan Ermeni Prensliği kuvvetleri, sürekli olarak Selçuklu topraklarına saldırıyorlardı. Bölge, dağlık olduğu için de seferlerden başarı sağlanamıyordu. II. Kılıç Arslan, Maraş ve çevresindeki Türkmenleri teşkilatlandırarak onları idari bir düzen içerisinde yönetmek, Haçlı ve Ermeni saldırılarına karşı bir savunma alanı oluşturmak ve Eyyubilerin bölgeye karşı seferlerini önlemek amacıyla bölgede, Maraş Uç Beyliği’ni kurdu.
Maraş Uç Beyliği’nin kesin kuruluş tarihi belli olmamakla birlikte 1176 sonrası olması muhtemeldir. Maraş Uç Beyliği kurulduktan sonra bu göreve Selçuklular tarafından, Hüsameddin Hasan Bey ve Nusretüddin Hasan Bey gibi kişiler uç beyi olarak atandı.
- Giriş
Maraş bölgesi, tarihsel olarak çok uzun bir geçmişe sahip olmakla birlikte şehir, İslam ve Türk kimliğine ancak Selçukluların siyasi şemsiyesi altında kavuşmuştur. Maraş pek çok bakımdan bir uç şehridir. Şehir, stratejik olarak önemli bir konumda bulunduğu için çok kere istilaya uğrasa da bölgede bulunan yoğun Türkmen nüfus sayesinde, düşmanlar burayı terk etmek zorunda kalmışlardır.[2]
Uç, yani suğûr kabul edilen yerlerin, yurtluk ve ocaklık olmak üzere Türkmen beylerine verilmesi adettendi. Uç beylikleri ise babadan oğula geçerdi. Bu bağlamda Sultan II. Kılıçarslan da Maraş’ı sınır şehirlerinden olması sebebiyle, Anadolu’nun batısında Rumlarla sınır olan şehirler gibi idare etti. Zira Maraş, Kilikya Ermeni Prensliği, Antakya Haçlı Prinkepsiliği ve Suriye meliklerine bağlı bölgeler ile sınır olması sebebiyle, ayrıca önem taşımaktaydı.[3]
- Maraş Uç Beyliği’nin Kurulması
Maraş ve çevresi, Selçuklu Devleti’nin emniyeti ve ticaret yollarının kontrolünde stratejik açıdan oldukça öneme sahip olan bir yerdi. Zira burası, Güney Anadolu ve Suriye üzerinden Orta Anadolu’ya düzenlenecek seferlerin yahut ticaret kervanlarının geçiş noktasında bulunuyordu. Aynı zamanda Selçuklu Devleti’ne yapılan saldırıların çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Suriye ve Kilikya üzerinden gerçekleştirilmekteydi. Bölge dağlık olduğu için de seferlerden başarı sağlanamıyordu. Bundan dolayı II. Kılıç Arslan, bölgede bir uç beyliği kurmak amacıyla harekete geçti. Bu sırada Suriye’de Eyyubiler hâkimdi. Ayrıca Antakya başta olmak üzere Suriye’nin deniz kenarındaki vilayetlerinin Haçlıların elinde olması, Çukurova’nın da Ermenilerin hâkimiyetinde olması göz önüne alındığında, Maraş’ın stratejik önemi daha da artıyordu. Bu bağlamda bölgenin bir direniş noktası olması da düşünülüyordu. Bundan dolayı Maraş, 1149-1150’de Selçuklu Sultanı I. Mesud tarafından Suriye Haçlılarının mağlup edilmesiyle ele geçirildi. Bu bağlamda Maraş, Göksun, Ayıntap, Rabân ve Delûk, Sutan Mesud tarafından fethedilerek, Franklar buralardan çıkarıldı. 1097’de Haçlıların hâkimiyetine giren Maraş, böylece tekrar Türkler tarafından fethedilmiş oldu.[4]
Stratejik açıdan önemli bir yere sahip olmasından dolayı Selçuklu hanedanına mensup melik yahut seçkin komutanlar Maraş ve Elbistan’agörevlendirilmekteydiler. Zira I. Mesud, Maraş’ı ele geçirdikten sonra, Maraş ve Elbistan valiliğine oğlu II. Kılıç Arslan’ı getirerek, kendisi de Konya’ya geri döndü. Dahası II. Kılıç Arslan da Elbistan melikliğine oğlu Mugiseddin Tuğrulşah’ı getirdi.[5]
Maraş ve çevresindeki Türkmenleri teşkilatlandırarak onları idari bir düzen içerisinde yönetmek, Haçlı ve Ermeni saldırılarına karşı bir savunma alanı oluşturmak ve Eyyubilerin bölgeye karşı seferlerini önlemek amacıyla, II. Kılıç Arslan tarafındanbölgede Maraş Uç Beyliği kuruldu. Maraş Uç Beyliği’nin kuruluş tarihi kesin olarak belli olmamakla birlikte 1176 Miryekefalon Savaşı’nın kazanıldığı tarihten sonra olması muhtemeldir. Elbistan’ın batısında bulunan Göksun, güneyinde bulunan Maraş ile güneydoğusunda bulunan Adıyaman, Maraş Uç Beyliği’ne bağlıydı. II. Kılıç Arslan, komutanlarından olan Hüsameddin Hasan beyi, Maraş’a uç beyi olarak tayin etti ve bu bölgeyi ona ikta olarak tahsis etti. Hüsameddin Hasan Bey, Sultan II. Kılıç Arslan’ın güvendiği komutanlarından biriydi. Maraş Uç Beyliği’nin varlığı, 1258’de Maraş’ın Ermeniler tarafından işgaline kadar devam etti.[6]
Selçuklu Devleti’nin, II. Kılıç Arslan dönemine kadar Doğu Anadolu Bölgesi’nde sadece Malatya ve Elbistan’da hâkimiyeti bulunuyordu. Bu dönemden sonra Selçuklu Devleti’nin hâkimiyeti doğuya yayıldı. I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminden sonra ise Maraş Uç Beyliği güçlenmeye başladı. Elbistan’ın iç kesimlerde kalmasından dolayı, Elbistan doğrudan Konya merkeze bağlı bir vilâyet haline getirildi. Bunun ardından XIII. Asır boyunca Elbistan, payitaht olan Konya’dan gönderilen valiler tarafından idare edilmeye başlandı. Böyle bir uygulamaya gidilmesinin nedeni, Maraş Uç Beyliği’nin güçlenmesi ile Elbistan’ın iç kesimlerde kalmasından kaynaklanıyordu.[7]
Elbistan’a birçok Selçuklu ümerası vali olarak tayin edildi. Hüsamettin Yusuf, Seyfûddin Ebu Bekir Candar Kamereddin Kâmyâr, Emir Alamâddin, Felekûddin Halil, ve Mabârizüddin Çavlı, bunlardan bazılarıdır.[8]
Maraş ve etrafından önemli olarak dört farklı kervan yolu geçmekteydi. Bunlardan ilki, Kayseri-Sarız-Göksun-Maraş-Halep güzergâhı, ikincisi Kayseri-Elbistan-Malatya güzergâhı, üçüncüsü Kayseri-Sarız yahut Karakilise-Hurman-Elbistan-Akçaderbend-Göynük-Dülük-Halep güzergâhı, dördüncü güzergâh da Ayas-Misis-Andırın-Geben üzerinden devam edip Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’ya açılan yol idi. Bu güzergah Kilikya Ermenilerinin hakimiyeti altında bulunan topraklardan geçiyordu. Bu yolların dışında Halep-Akçaderbend-Elbistan-Zibatra (Doğanşehir) üzerinden Malatya’ya doğru giden bir yol daha mevcuttu.[9] Kervan yollarının, Maraş ve çevresinde bu denli çeşitlilik göstermesi, Maraş ve çevresinin önemini artırıyordu.
Selçuklular zamanında Maraş ve Elbistan ayrı ayrı idare edildi. Maraş Uç Beyliği bazen Selçuklu sultanlarının atadıkları beylerce, bazen de doğrudan doğruya merkeze bağlı olarak idare edildi. Bu bağlamda Türkiye Selçuklu sultanı II. Rükneddin Süleyman Şah, 1202’de Erzurum’u alarak buraya kardeşi olan Elbistan meliki Mugiseddin Tuğrul Şah’ı atamıştı. Elbistan ise böylece doğrudan doğruya merkeze bağlı hale getirilmişti.[10]Maraş ve Elbistan, Selçuklu devletine bağlı olmak üzere bir uç şehri olarak görev ifa etmiştir. Bu uç şehrine de bazı beyler, bey olarak atandı. Hüsameddin Hasan Bey ve Nusretüddin Hasan Bey, bu beylerden bazılarıdır.
[1] Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Öğretim Üyesi, yasararslanyurek@gmail.com
[2]Tuncer Baykara, “Bir Selçuklu Devri Türk Şehri Olarak: Maraş”,Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu, C. I.,29 Nisan-1 Mayıs 2011, Kristal Reklam Matbaacılık, Kahramanmaraş, 2012, s. 126.
[3]Selim Kaya,“Ortaçağ’da Maraş’ın Sosyo Kültürel ve Etnik Yapısı Hakkında Bir Değerlendirme”,I. Kahramanmaraş Sempozyumu, C. I., 6-8 Mayıs 2004,Maraşder, Kahramanmaraş Belediyesi, 2004, s.339.
[4]Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul, 1969, s.223-224; İlyas Gökhan, Selçuklular Zamanında Maraş, Halim Ofset Matbaacılık, Kahramanmaraş, 2013, s.44, 50;İlyas, Gökhan,). “13. Yüzyılın İlk Yarısında Maraş”,I. Kahramanmaraş Sempozyumu, C.I., 6-8 Mayıs 2004, Maraşder, Kahramanmaraş Belediyesi, 2004, s. 345; ClaudeCahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, Çev. Erol Üyepazarcı, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul, 2000, s.33; İlyas GÖKHAN ve Selim Kaya, VII-CVI. Asırlarda Maraş Emîrleri (Emîr, Melik, Bey, Senyör, Beylerbeyi, Sancakbeyi), Ukde Yayınları, Kahramanmaraş, 2008, s.123; Kaya, agm., C. I., s. 339.
[5] Gökhan, age.,s. 44; Kaya, agm., C. I.,s. 339.
[6] Gökhan, age., s. 52-53; Gökhan, agm. C. I., s. 345; Gökhan ve Kaya, age., s. 123; Selim Kaya, “Selçuklular Döneminde Maraş”,Maraş Tarihi ve Sanatı Üzerine, Editörler: Mehmet Özkarcı vd., Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Yayın No: 132, Kahramanmaraş, 2008, s. 81.
[7] Gökhan, age., s.44-45; Mükrimin Halil Yinanç,“Elbistan”,MEB İslam Ansiklopedisi, C. 4 Milli Eğitim Basımevi, Ankara, 1993, s. 225; Gökhan ve Kaya, age., s.123.
[8]Gökhan, age., s. 45.
[9]Gökhan, age., s. 50-52.
[10]Gökhan, agm., s. 346.