Yolculuk
Gerek Milli Eğitim Müdürü önündeki başarım, gerekse bir yıllık aileme verdiğim destekle babamın güvenini kazanmış, Maraş’a gidecek ilk kafilede beni de götüreceği müjdesini almıştım. Maraş dönüşünde ise okuma düşüm gerçekleşmiş, Düziçi Köy Enstitüsü hazırlık sınıfına kaydım yapılmıştı. Bu sene iki sevinci bir arada yaşadım.
Maraş’ı çok merak ettiğim bir dönemde babamın beni şehre götürme isteğini öğrendiğimde içim içime sığmaz olmuştu. O günlerde kente ne doğru dürüst yol, ne de ulaşım aracı vardı. Köyden kente gidileceğinin, Sokoğzu’nda haftalar önce ilânı yapılırdı. Günü geldiğinde oluşan kafile, semerli at(gölük), katır ya da eşekle akşamdan yola çıkardı. Hayvanların yükü (taraklık tomruğu, salep, ekşi, ekşi yaprağı, mazı, yağ, deri vb.) kırsalda üretilen ürünlerden oluşurdu. Bunların bazıları da kente gitme olanağı bulunmayan konu komşu siparişleriydi.
Bu defa da öyleydi. Gecenin karanlığını delen hayvan nallarının sesleri yankılanıyordu vadi yamaçlarında. Hayvanlar yüklü, insanlar yaya Yolaşan’dan geçtiğimizde köyden uzaklaşmış sayılırdık. Kepir’den sonra Şekerpınarı, Ceceli eteğindeki yamaçlardan ilerleyerek Eloğlu’na ulaştık. Hâlâ tanın aydınlığından yoksun gecenin karanlığı içinde Kılılı’nın kuzey batısından fundalıklar içinden geçerken zorlanıyorduk. Neyse ki tanın kızıllığı doğuda kendini fark ettirmeye başlamıştı. Çakallı’yı geçerken güneş doğu yakadan kendini göstermişti. Maliki Ejder’in eteğini dolaşıp Aksu köprüsünü geçtiğimizde şehir, puslar içinde belli belirsiz gözükmüştü. Heyecanlanmıştım. İlk defa bir şehir görecektim. Hayallerimle gördüklerim nedenli uyuşacaktı; merak içindeydim.
MUSTAFA OKUMUŞ / KIRSALDAN KENTSELE