Teketek Haber

Maraş’ın, İngiliz ve Fransızlar Tarafından İşgali

Maraş’ın, İngiliz ve Fransızlar Tarafından İşgali
31 Ocak 2019 - 14:41

Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’na büyük ölçüde Enver Paşa’nın kararıyla Almanya safında katılmıştır. Osmanlı Devleti’nin, İttifak Devletleri tarafında yer almasını fırsat bilen ve Osmanlı topraklarına göz dikmiş olan İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusya, daha sonra yanlarına çektikleri İtalya’ya da pay vererek; o dönemdeki uluslararası hukuk kurallarına bile aykırı şekilde imzaladıkları gizli antlaşmalarla Osmanlı topraklarını paylaşma yoluna gitmişlerdir. Maraş ile çevresindeki illeri ilgilendiren Mart 1915’de başlayan görüşmeler sonucunda 16 Mayıs 1916’da imzalanan Mark SykesGeorge Picot Antlaşması’na göre Fransa: Çukurova (Kilikya), Suriye (Halep ve Şam), Sivas, Elazığ, Maraş, Antep, Mardin ve Musul’u alacaktı. İngiltere, Basra’dan Bağdat’a kadar Güney Mezopotamya, Akka ve Hayfa limanları ile çevre bölgeleri nüfuz bölgesi edinmekteydi.

İngiltere ve Fransa, bir süre sonra bu nüfuz bölgelerinde bir Arap Devleti veya Arap Federasyonu kurmayı ve Filistin’i uluslararası bir statüye kavuşturmayı düşünmüşlerdir.

İtilaf Devletleri, Birinci Dünya Savaşı sırasında aralarında gizli antlaşmalarla (özellikle de Mark SykesGeorge Picot Antlaşması), savaşı sona erdiren 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’ni takiben, bu gizli anlaşmaları yürürlüğe koymuşlardır. 9 Kasım 1918’de İskenderun, İngiliz ve Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın, İngiliz ve Fransız çıkarma birliklerine ateş açılacağı yönünde, Ahmet İzzet Paşa’ya çektiği bu işgale karşı çıkan telgrafları sonucu değiştirememiştir. 11 Aralık’ta Fransız subayları komutasında gönüllü yerli Ermenilerden oluşan 400 kişilik bir Fransız taburu Dörtyol İlçesi’ne, 17 Aralık 1918’de İngiliz birlikleri ile Yarbay Romieu komutasındaki çoğu Ermeni taburlarından oluşan Fransız üniforması giydirilmiş 1500 kişilik Legion d’Orient ‘Doğu Lejyonu’ kuvvetleri Mersin’de karaya çıkarılmışlardır. Bu kuvvetlerden ayrılan birlikler 19 Aralık’ta Tarsus, 20 Aralık 1918’de Adana’yı da işgal etmişlerdir. 19 Aralık 1918’de, Mersin ve Adana’ya gelen Suriye Fransız İşgal Komutanı General Hamelin, Toros tünellerinin işgal ve denetimini sağlamak amacıyla Pozantı’ya hareket etti. Fransız birlikleri Mersin, Tarsus, Yenice, Adana, Pozantı, Ceyhan, Toprakkale, Bahçe ve İslahiye’yi işgal ederek yerleştiler. Beraberlerinde getirdikleri Doğu Lejyonu’daki Ermeniler yanında, bölgede yaşayan ve Birinci Dünya Savaşı’nda göç ettikten sonra Mondros Mütarekesi’ni takiben Güneydoğu Anadolu ve Çukurova’ya geri dönen yerli Ermenileri de silahlandırarak Türklere karşı kullandılar. 1909 Adana Olayları’nın etkisiyle araları iyi olmayan Türklerle Ermenileri karşı karşıya getirdiler. İskenderun ve Mersin’e Fransız birliklerinin çıkarılması sırasında Ermenilerin yaptığı taşkınlıklar ve hakaretler ve daha sonra Çukurova’nın tamamında Ermenilerin Türkleri yaralama ve öldürmesiyle sonuçlanan katliamlar, Türklerin Kuva-yı Milliye çeteleri kurmasını gerektirmiştir. Fransız üniforması giydirilmiş Ermenilerin Dörtyol’un Karakese ve Özerli Köylerinde Türkleri yaralama ve öldürme olayları Milli Mücadele’de ilk kurşunun Karakese Köyü’nde (19 Aralık 1918) Fransız ve Ermenilere atılmasıyla sonuçlanmıştır. İşgal kuvvetlerinin İngiliz Başkomutanı General Allenby, Fransız işgali altındaki yerlerde mülki yönetimi Fransızlara, askeri yetki ve denetimi ise İngilizlere bırakmıştır.

Çukurova’dan sonra Güneydoğu Anadolu’da, 1 Ocak 1919’da Antep, 22 Şubat 1919’da Maraş ve 24 Mart 1919’da Urfa, İngiliz kuvvetleri tarafından işgal edilmişlerdir. İngilizler, Maraş’a Ermenilerle birlikte gelmişlerdir. İşgalden sonra da Maraş ve çevresinden giden Ermeniler kafileler halinde geri dönmeye başlamışlar, bir taraftan da karşılaştıkları Türklere hakaret ve tahrik etmekten geri kalmamışlardır. Daha önce ücret karşılığı Türklere sattıkları ev, mal ve arazileri geri almak istemişler, yalancı şahitler vasıtasıyla Türklerin mallarına da sahip çıkmaya çalışmışlardır. Böylece, İtilaf Devletleri, Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı günlerden itibaren başlattıkları askeri harekâtla Güney ve Güneydoğu Anadolu’da Maraş’ın da yer aldığı Türk topraklarını iki üç aylık sürede işgal etmişlerdir. Türk ordusunun elindeki silah ve cephaneye el koyup, askeri kuvvetlerini dağıtarak Türk Milletini savunmasız ve çaresiz hale getirmek yönündeki asıl hedeflerini gerçekleştirmek istemişlerdir.

Çukurova’da askeri yönetimi elde tutan İngilizlerin Maraş, Urfa, Antep ve Kilis’i de işgalleri altında bulundurmaları, Sykes-Picot’ya göre: Fransa’ya bırakılması gereken Çukurova ve Suriye’deki İngiliz varlığı, Fransa’ya üvey evlat muamelesi yapıldığı duygusunu yaratmış ve Fransız kamuoyunu rahatsız etmiştir. Fransız basını, İngilizlerin işgal yönetimini Fransızlara devretmekte gecikmesinin kabul edilmeyeceğini yazmıştır. Ayrıca, İngilizlerin Çukurova ve Suriye’de Fransız politikasına aykırı bir politika izledikleri belirtilmiştir. Basında, bölgedeki Fransız yönetimi ve yetkililerin, Fransa’nın resmi politikasını tam anlamıyla uygulayamadığına yer verilmiştir. Sykes-Picot’ya göre Fransız nüfuz bölgesi sayılan Suriye’yi ellerinde tutan İngilizlerin, Fransızlar tarafından Suriye’ye ait sanılan Filistin’e de sahip çıktıkları görüntüsü vermeleri ve Suriye askeri hükümetinin başına atadıkları Hicaz Kralı Hüseyin’in oğlu Faysal’ın, Suriye’de Arap bir yönetim oluşturma girişimi, Lloyd George’un, Clémenceau ile görüşmesinde Sykes-Picot’ya göre (Musul hariç) Fransız nüfuzu altında sayılan bölgenin Fransa’ya bırakılacağı sözü, Fransız politikacıların Suriye konusunda İngilizlere şüphe ile bakmalarına yol açmıştır. Fransız kamuoyu ve bazı güçlü çevreler Başbakan Clémenceau ve Fransız hükümetini baskı altına almışlardır. Bu gelişme, Fransız hükümetinin, İngiliz hükümetini sıkıştırması sonucunu vermiş, Suriye konusunda Paris Barış Konferansı’ndaki tartışmalar sonucu, Lloyd George’un, İngiliz kuvvetlerinin Suriye, Güney ve Güneydoğu’dan çekileceğine dair hazırladığı memorandum, 15 Eylül 1919’da, Konsey’e sunulmuştur. Buna göre: Maraş, Urfa, Antep, Kilis, Adana vilayeti ve Suriye’deki İngiliz kuvvetleri derhal çekilecek, bunların yerini Fransız birlikleri alacaktır. Bu karar İngiliz ve Fransızlar arasında, 19 Eylül 1919’da, imzalanan Suriye İtilafnamesi ile kesinleşmiş, yürürlüğe girmiştir.

İngiliz birliklerinin Maraş, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu’dan çekilecekleri kararını takiben, 30 Ekim 1919’da Maraş, Antep ve Urfa’da askeri ve idari yönetim, İngilizler tarafından Fransızlara devredilmiştir. Bu nedenle, Fransız Yüzbaşı Joly, 29 Ekim 1919’da, askeri birliğiyle geldiği Maraş’ta, İngiliz işgal komutanı ile görüşmüştür. 31 Ekim 1919’da, İngiliz Generali Weir ile Fransız Yüzbaşı Fly Sainte Marie devir teslim işlemlerini yapmak, kuvvet değişimini hızlandırmak ve çekilme hareketini organize etmek için Maraş’a gelmişlerdir. Fransız kuvvetleri ikindi vakti Maraş’a girerken ellerinde Ermeni ve Fransız bayrakları taşıyan Ermeniler tarafından sevinçle karşılanmışlardır. Çoğunluğu Ermeni gönüllülerden oluşan Fransız birliği Amerikan kolejine doğru ilerlerken; Ermeniler, ‘kahrolsun Türkler, yaşasın Fransızlar, yaşasın Ermeniler’ diye bağırarak Türklere hakaret etmekten geri kalmamışlardır. İngiliz kuvvetleri 1 Kasım 1919’da akşam üzeri Maraş’tan ayrılarak Antep’e gitmiştir. Maraş’ı işgal eden Fransız kuvvetleri, Ermeniler tarafından Türklere yapılan baskı, zulüm, hakaret, yaralama, öldürme, gasp ve tecavüzlere göz yummak yanında kendileri de benzer davranışlarda bulunmuşlardır.

Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye, 30 Ekim 1919’da, Yüzbaşı Salim (Yörük Salim) Bey ve Üsteğmen Asaf (Kılıç Ali) Bey’i Maraş bölgesi Kuva-yı Milliye Teşkilatı’nın başına atamıştır. Mustafa Kemal, İngilizlerden sonra Fransız işgali konusunda İstanbul Hükümetini uyarmış, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin bu ve benzeri işgallere karşı direniş fikrini kararlaştırdığını, bölge halkının işgali protesto edeceği, Fransızlar bunu dikkate almadıkları takdirde bütün varlığıyla işgale karşı çıkacağını belirtmiştir. Maraş’ta, Fransız işgalinin ilk günlerinden itibaren olaylar başlamıştır. 31 Ekim 1919’da, Fransızlardan güç bulan Ermeniler, Maraş sokaklarında Türklere hakarete başlamış, dine, mukaddesata dil uzatmalarına Fransız askerleri seyirci kalmışlardır. İçkili, sarhoş Ermeni askerlerinden biri Uzunoluk hamamından çıkan bir Türk kadınına saldırıp ‘burası artık Türklerin değil, Fransız memleketinde peçe ile gezilmez’ diyerek peçesini yırtmış, kadın bayılmıştır. Durumu gören Türkler, Ermenilere müdahil olmuş, olay yerini terk etmeleri istenen Ermeniler ise hakaretler yağdırıp silahla ateş açınca yaralanan Çakmakçı Sait şehit olmuş, Gaffar Kabul oğlu Osman da yaralanmıştır. Olaya şahit olan Sütçü İmam da ateş açarak bir Ermeni askeri öldürmüştür. Mustafa Kemal’in 3 Kasım 1919’daki: ‘Fransız işgalinin mütarekeye ve medeni haklara uygun olmadığı emriyle’ Elbistan’dan süvarilerle, Kuva-yı Milliye müfrezeleri Maraş çevresindeki Göksun-Aziziye taraflarında harekat başlatmışlardır. Mustafa Kemal, bütün vilayetler ve Heyet-i Merkeziye idarelerine, 6 Kasım 1919’da, bir tamim göndermiş, Maraş’ın,  İngilizler yerine Fransızlar tarafından işgalinin İstanbul Hükümeti tarafından İtilaf devletleri nezdinde protesto edildiği, İtilaf devletleri elçilikleri, Avrupa ve Amerika kamuoylarına telgraflarla duyurulması ve protesto edilmesi gerektiği bildirilmiştir. Bu tamim gereği Türkiye’nin her tarafında Fransa’nın Maraş ve bölgedeki işgali protesto edilmiştir. Maraş’ta  heyecan yaratan önemli bir olay da; 27 Kasım 1919’da Elbistan’dan gelen Kuva-yı Milliye süvari müfrezesinin kapatılması ihmal edilen şehir kapılarından Maraş’a girerek kaleye Türk bayrağı çekmesidir. 21 Aralık’ta Karabıyıklı’da Kuva-yı Milliye müfrezesi ile Maraş’ı kuvvetlendirmek için Antep’ten gönderilen Fransız birliği arasında bir çatışma çıkmıştır. Pazarcık taraflarında ise; mevcudu 300’e yakın bir Kuva-yı Milliye müfrezesi de Antep yolunu denetim altına almıştır. 1 Ocak 1920’de Fransızların Maraş kuryesi ele geçirilmiştir. 4 Ocak’ta Kuva-yı Milliye müfrezeleri Bahçe yolu Sarılar mevkiinde kazdıkları hendeklerle Adana-Maraş arasındaki nakliye ve ulaşımı kesmişlerdir. Maraş’a ulaşan haberler tren hattının havaya uçurulduğu, tünellerin tahrip edildiği yolundadır. Bahçe’den harekete geçen ve Maraş’tan gönderilen Fransız birlikleri ile Kuva-yı Milliye müfrezeleri arasında Eloğlu yakınında çatışma yaşanmıştır. Bu gelişmeler nedeniyle General Quérette’e karargahını Antep’ten Maraş’a nakletmesi emri verilmiştir.

General Quérette 6 Ocak 1920’de 1500 kişilik bir kuvvetle Maraş’a gelmiş, karargahını 13 Ocak’ta buraya nakletmiştir.  11 Ocak’ta Fransızlar, Eloğlu ve Ceceli’de zulüm ve katliam uygulamışlardır. 13-14 Ocak’ta Fransız ve Ermeniler, Araplar Köyü ve çevresinde 15 Türk’ü katletmiş, yaralama, ırza tecavüz ve bazı evleri yakma olaylarını gerçekleştirmişlerdir. 18 Ocak’ta Fransızların, Pazarcık tarafındaki Kılıç Ali kuvvetine karşı gönderdikleri 2 bin kişilik kuvvet Bıyıklı Mevkiinde pusuya düşürülmüş, Eloğlu ve Aksu köprüsü taraflarında yeni çatışmalar yaşanmıştır. Maraş şehir merkezinde, 21 Ocak 1920’de, başlayan çarpışmalara, Fransızların Maraş, Antep, Cerablus İşgal Kuvvetleri Komutanı General Quérette’in, bir neden yokken Maraş Mutasarrıfı ile şehrin ileri gelenlerini tutuklaması yol açmıştır.  Fransızlarla birlikte, silahlandırmış oldukları Ermeniler de Türklere karşı savaşmışlardır. Kuva-yı Milliye müfrezeleri Maraş’ta 22 gün süren çarpışmalarda düzenli, eğitimli ve dönemin son sistem silahlarına sahip Fransız askeri birliklerine karşı savaşmışlardır. Şehir merkezinde çarpışmalar devam ederken, Maraş’a gönderilen Fransız destek kuvvetlerine yollarda baskınlar verilmiş, bu takviye birlikleri Maraş’a ulaşamadan etkisiz hale getirilmişlerdir. Albay Normand komutasında, 8 Şubat 1920’de, İslahiye’den Maraş’a büyük bir takviye kuvveti gönderilmiştir. Bu dönemde Kuva-yı Milliye’de takviye edilmiş güçlendirilmiştir. Uzun ve sürekli devam eden çatışmalar nedeniyle Maraş şehir merkezi neredeyse tamamen harap hale gelmiş, yiyecek sıkıntısı artarken halkın gücü tükenmişti. Bunlar ve çeşitli nedenlerle Dr. Mustafa, 11 Şubat 1920’de, General Quérette ile görüşerek barış yapmıştır. Fakat, General Quérette ile görüşüp iletişim kuramayan Albay Normand, Maraş’ı boşaltmayı ve Fransız birliklerinin İslahiye’ye çekilmesini kararlaştırmıştır. Maraş’taki Fransızlar, 11-12 Şubat 1920’de, İslahiye istikametinde geriye çekilmişlerdir. Albay Normand’ın aldığı talimata uyarak Maraş’tan çekilme emrini verdiği söylenmekte ise de, Adana Fransız İşgal Kuvvetleri Komutanı Albay Brémond, kötü hava şartları nedeniyle Adana’dan talimat verilemediğini, olanak bulunsaydı Maraş’ta kalması yönünde emir verileceğini, Maraş’ın kaybının Fransa’nın prestijini büyük ölçüde yıprattığını iddia etmiştir. Albay Normand ise; Urfa’da bir ayaklanma hazırlığı yapıldığını, bu ayaklanmanın patlak vereceği o günlerde Maraş’ta kalmanın anlamsız olacağı, ayrıca yiyecek sıkıntısı, iklim şartlarının kötü olması ve General Quérette’in yönetimindeki Ermeni yanlısı tutumun Maraş’tan çekilmesinde etkili olduğunu belirtmiştir