Teketek Haber

Mehmed Âkif’in Lûtfiyye hakkındaki birkaç beyti

Mehmed Âkif’in Lûtfiyye hakkındaki birkaç beyti
26 Aralık 2018 - 9:57

Mehmed Âkif’in Lûtfiyye hakkındaki birkaç beyti

Mehmed Âkif, 7 Eylül 1321 (20 Eylül 1905) tarihinde yazdığı ve üç buçuk sene sonra Sırât-ı Müstakim’de yayımladığı manzum bir Hasb-i hâl’inde önce Vehbî’nin oğlu için Lûtfiyye yazdığını, gücü yetseydi kendisinin de muhatabı namına Fazliyye adında bir eser yazacağını söyler. Vehbî değilse de kendisinin de az çok manzumeler yazan bir kişi olduğunu, fakat şairlik istenirse, bu meziyetin onda da, kendisinde de bulunmadığını belirten Mehmed Âkif (Ersoy, 1873-1936), Lûtfiyye’de kafiye sıkıntısı yüzünden ilimlerin, sanatların inkâr edildiği düşüncesindedir:

“Tutup Lûtfiyye yazmış oğlu Lûtfullah için Vehbî

Yazardım ben de bir Fazliyye kudret yoksa nâ-kâfî

 

Ne var oğlum değilsen? Kardeşimsin, yâr-ı cânımsın,

Müşahhas bir ümîdimsin, refîk-ı râzdânımsın;

 

Ne var Vehbî değilsem? Ben de elbet nâzımım az çok…

Eğer şâirlik istersen ne Vehbî’den, ne benden yok!

 

Hakîkat söylemek lâzımsa Vehbî’nin kitâbında

Fünûn inkâr edilmişdir kavâfî pîç ü tâbında!.”[1]

[Sünbülzâde Vehbî, oğlu Lûtfullah için tutup Lûtfiyye yazmış… Ben de bir Fazliyye yazardım ama gücüm buna yetmez… Oğlum değilsen, ne çıkar?!. Kardeşimsin, can dostumsun; şahıs şekline girmiş ümidimsin, sır bilen arkadaşımsın!.. Vehbî değilsem, ne var?!. Ben de elbet az çok manzumeler yazarım… Eğer şairlik istersen, o (hüner) Vehbî’de de yok, bende de!.. Doğru söylemek gerekirse, Vehbî’nin anılan kitabında kafiye sıkıntısı yüzünden, fenler (ilim ve sanatlar) inkâr edilmiştir!..]

Birçok şair, yazar, edebiyat tarihçisi ve tenkitçi gibi bizim de eserleriyle edebiyat tarihimizde tuttuğu değerli yerden, millî hizmetlerinden dolayı şahsen saygı ve sevgi duyduğumuz merhum Mehmed Âkif, Safahât’ın birinci kitabını yayımlarken, dertleşmesinin Vehbî ve Lûtfiyye’si hakkındaki bu sekiz mısraını, herhâlde asıl konu dışında gördüğü için, çıkarmıştır. Âkif Bey de selefleri Ziyâ Paşa, Nâmık Kemâl ve Muallim Nâcî gibi, Sünbülzâde Vehbî’de şairlik gücü olmadığı fikrindedir. Ancak kolayca vezinli, kafiyeli söz söyleyebilen Vehbî’nin Lûtfiyye’sinde kafiye sıkıntısı yüzünden ilimlerin inkâr edildiği iddiası, bizce, hakikate çok uygun bir beyan değildir… Halkalı Baytarlık ve Ziraat Mektebi’nde bazı müsbet ilimleri tahsil etmiş ve Osmanlı memleketlerinin ilerlemesi için fenlerin ne kadar gerekli olduğunu kavramış bulunan Mehmed Âkif’in bu sözüyle Lûtfiyye’de felsefe, hendese (geometri) misali ilim dalları hakkında yazılmış

“Felsefiyyâta tevaggul etme

Rûz u şeb anı teemmül etme” (…)

(Felsefeyle alâkalı şeylerle çok uğraşma; gündüz gece onu derin derin düşünme!..)

“İ‘tibâr eyleme pek hendeseye

Düşme ol dâ’ire-i vesveseye” [2]

(Geometriye pek değer verme; o kuruntu dairesine düşme!)

gibi beyitleri kast ettiği anlaşılmaktadır. Ancak sözlerinin devamından anlaşılacağı üzere, Vehbî’nin felsefeye yönelttiği itirazın sebebi, filozoflarca veya felsefî eserlerde ileri sürülen fikirlerin, bazı İslâm inanç esaslarına aykırı bulunuşudur. Şairin hendese (geometri) hakkındaki beyitleri ise, eserinin sonunda anlattığı gibi, okuyucunun gönlünü neşelendirmek niyetiyle tercih ettiği mizahî üslûbun verimleri arasındadır. (Şairin Lûtfiyye’de felsefe, musiki gibi ilim ve sanatlar hakkında dile getirdiği, sonraki zamanlarda hayli tenkitlere uğrayan fikirlerini, yazımızın sonunda değerlendirmeye gayret edeceğiz).

[1] Mehmed Âkif, “Hasb-i hâl”, Sırât-ı Müstakîm, 25 Safer 327/ 18 Mart 1909, 2. cild, aded 3, s. 57-58.

[2] Lûtfiyye Vehbî (Dîvân-ı Vehbî sonunda), Bulak 1253/ 1837, s. 7.