Ejder GÖÇER, 1978’de doğum yaparken kaybettiği ablası Nasiye’nin ismi yaşasın diye kızına onun ismini kor. Nasiye’yi doğrudan söyleyemeyeceğini düşündüğünden de başına “şefkatli, güleryüzlü, yumuşak huylu, dost” manalarını içeren Mihriban’ı ekler. Mihriban nasiye cıvıl cıvıl bir çocuktur. Tam sevilecek çağ dediğimiz dört yaşına basmıştır. Takvimlerin 20 Aralık 1997 tarihini gösterdiği gün, Mihriban Nasiye, bu dünyada tamamlayamadığı bir yolculuğa çıkacaktır. Kimse bunun farkında değildir. Amcasının kullandığı arabada, amcasının ailesi ve annesi ile Mihriban Nasiye kazadan sağ kurtulamaz. Baba Ejder GÖÇER, genç yaşta kaybettikleri ablasının ismini taşıyan Mihriban Nasiye’ye şu ağıdı yakar:
Haydi, kızım güle güle
Har verir güller bülbüle
Sarı saçlar yele yele
Tel Nasiye’m Mihriban’ım
Ceylana benzer gözleri
Unutulmaz hiç sözleri
Yağan kar yaktı bizleri
Kal Nasiye’m Mihriban’ım
Baban sana doyamazdı
Koklamaya kıyamazdı
Kan yaşıyla ağıt yazdı
Dil Nasiye’m Mihriban’ım
Evlat kardeş bir de bacı
Bunlar dayanılmaz acı
Bulmamış buna ilacı
Kul Nasiye’m Mihriban’ım
Sebebine ne diyeyim
Beddua mı eyliyeyim
Yerine kimi seveyim
Gül Nasiye’m Mihriban’ım
İmtihan bu biliyorum
Sabr-ı cemil diliyorum
Gün gün sana geliyorum
Yol Nasiye’m Mihriban’ım
Olmaz dersin gelir başa
Yürek dayanmaz ataşa
Ne diyeyim de gardaşa
Gel Nasiye’m Mihriban’ım
Göçeroğlu kaldı kışta
Ölüm buldu küçük yaşta
Tat kalmadı ekmek aşta
Bil Nasiye’m Mihriban’ım