Prof. Dr. Haluk SELVİ
ÖZET
Milli Mücadelenin başında İngiliz ve Fransız işgallerini yaşayan Maraş, 12 Şubat 1920’de Fransız işgalinden büyük bir kahramanlık ve zaferle kurtulmuş, kurtuluştan sonra çevre şehirlerin de işgalden kurtarılması için mücadele yönündeki gayretlerini sürdürmüştür. Maraşlıların bu gayretlerini gösteren en önemli belgeler onların açılışından itibaren TBMM’ye gösterdikleri yakın ilgiden ve bu meclisin aldığı kararlara riayet ederek çalışmalarından anlaşılmaktadır.
Maraş Müftüsü Tevfik, Maraş Mevlevi Postnişini Selim, Belediye Reisi Sıdkı ve Lütfi, Meclis-i Umumi Reisi Mehmed Rüşdü, Karaküçükzade Mehmed Emin, Kazgancızade Mesud, Kadızade Mehmed Ziya, Kadızade Fehmi, Evliyazade Hüseyin, Necibefendizade Tevfik, Kocabaşzade Ömer, Göksun Kazası Belediye Reisi Veliyüddin, Arifbeyzade Sıdkı, Tüccardan Şişmanzade Arif, Kocabaşzade Naci, Elbistan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Mehmet, Elbistan Belediye Reisi İzzet, Mutasarrıflar Refet, Ekrem, Edhem, Maraş Müdafaa-i Hukuk Reisi Mehmet Ziya, Maraş Mebusları Hasib, Arslan, Kadızade Ahmet Rıza beyler Milli Mücadele sırasında Maraş’ta öne çıkan isimler olmuştur.
TBMM’nin açılışından 1923 yılına kadar Maraş’tan bu meclise çeşitli telgraflar gönderilmiştir. Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz kişiler tarafından gönderilen bu telgraflarda TBMM’nin Batı Cephesinde yürüttüğü mücadeleye verilen destekler, zafer kutlamaları ve tebrikler yer almaktadır.
Bu tebliğimizde, Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nden ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden temin ettiğimiz belgelerle Maraşlıların Milli Mücadele sırasındaki durumu ve TBMM’ye verdiği destek değerlendirilmeye çalışılacaktır.
SUPPORTIVE AND CONGRATULATORY TELEGRAMS CABLED TO TURKISH GRAND NATIONAL ASSEMBLY FROM MARASHIN THE NATIONAL STRUGGLE
ABSTRACT
Occupied by British and French armies at the beginning of the National Struggle, Marash was liberated with great heroism and victory from the French occupation on February 12, 1920, and after its liberation it continued its efforts in rescuing the surrounding cities from the occupation. The most important documents that show their efforts could be seen by their close interest they have shown to the Grand National Assembly since their establishment and working by obeying the parliament’s decisions.
Mufti of Marash Tevfik, Mevlevi Sheik Selim, Mayor Sıdkı and Lutfi, Head of the General Assembly Mehmed Rüşdü, Karaküçükzade Mehmed Emin, Kazgancızade Mesud, Kadızade Mehmed Ziya, Kadızade Fehmi, Süleyman, Evliyazade Hüseyin, Necibefendizade Tevfik, Kocabaşzade Ömer, Mayor of Goksun Veliyüddin, Arifbeyzade Sıdkı, Merchant Şişmanzade Arif, Kocabaşzade Naci, Head of Elbistan Association for the Defence of The National Rights Mehmet, Elbistan Mayor İzzet, governors Refet, Ekrem, Edhem, Head of Marash Association for the Defence of The National Rights Mehmed Ziya, Marash Deputies Hasib, Arslan, Kadızade Ahmet Rıza were the prominent figures in Marash.
Various telegrams were sent to the Grand National Assembly from Marash from its establishment to 1923. In these telegrams sent by the above mentioned people, there were the support given to the struggle of the Grand National Assembly in the western front, victory celebrations and congratulations.
In this paper, we will try to evaluate the situation of Marash in the National Struggle and their support to the Grand National Assembly by the documents from the Presidency Archive and the Prime Ministry Ottoman Archive.
GİRİŞ
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’nin İtilaf Devletleri ile imzaladığı ve savaştan yenik çıktığını gösteren Mondros Mütarekesini izleyen günlerde İngilizler ve Fransızlar Anadolu’da işgallerine başladılar. Musul’dan ve Halep’ten harekete geçen İngilizler mütareke hükümlerine aykırı olarak 1 Ocak 1919’da Antep’i, 22 Şubat’ta Maraş’ı ve 24 Mart’ta Urfa’yı işgal ettiler. Bu şehirler aslında savaş sırasındaki gizli anlaşmalarla İngilizler ve Ruslar tarafından Fransa’ya bırakılmış yerlerdi. 15 Eylül 1919’da İngilizlerle Fransızlar arasında imzalanan Suriye İtilafnamesine göre; Musul ve çevresini İngiltere’ye devreden Fransa, buna karşılık onlardan boşalacak olan Maraş, Antep ve Urfa Sancaklarını işgal edecekti.
29 Ekim 1919 günü Fransız öncü kuvvetleri Maraş’a geldi. 30 Ekim Perşembe günü de De Fontzine komutasında 1.000 Fransız ve 500 Cezayir asıllı asker ile Fransız askeri elbisesi giymiş 400 Ermeni eşkıyası Maraş’ı işgal etmeye başladılar. İngilizler çok sinsi bir emperyalist siyaset ile bölgeye Hintli Müslüman askerlerle gelmişler işgallerini bölgede hissettirmeden politikalarını uygulamışlardı. Ancak Fransızlar Maraş’a girerken Fransız üniforması giydirdikleri ve Türklere karşı intikam hissi ile dolu olan Ermenilerle Müslümanların bütün dini ve mili gururlarını ayaklar altına almışlar, işgalleri boyunca da ahaliye zulüm ve işkence yapmışlardı.
Bu tahkir ve katliamlara karşı Maraşlılar tüm yokluklara rağmen 22 gün 22 gece büyük özveri ile direnerek şehirlerindeki Fransızları çıkarmayı başardılar. Milli Mücadele Tarihimizin ilk zaferi olarak tarihe geçen bu mücadele daha sonra ülkenin diğer şehirlerine de örnek oldu. 12 Şubat 1920 günü şehrin düşmandan temizlenmiş olması ve zafere ulaşılması nedeniyle ülkenin farklı bölgelerinde coşkulu kutlamalar yapıldı.
Bu dönemde Maraş’ta öne çıkan isimler şunlardı:Arslan Bey, Ali Sezai Efendi, Abdal Halil Ağa, Avukat Mehmet Ali Kısakürek, Çuhadar Ali, Doktor Mustafa Efendi, Eczacı Lütfü (Köker), Fatmalıoğlu Derviş, Kılıç Ali Bey, Mıllış Nuri, Mutasarrıf Ata Bey, Muallim Hayrullah, Mustafa Kuşçu, Muhittin Karakız, Muharrem Bayezit, Refet Efendi, Rıdvan Hoca, Senem Ayşe, Sütçü İmam, Süleyman Zulkadiroğlu, Şehit Abdullah Çavuş, Şehit Evliya, Osman Eşbah, Vezir Hoca (Mehmet Alparslan), Yusuf Çavuş, Yürük Selim (Salim Şevki), Zeki Karakız.
Antalya Mebusu Hamdullah Suphi Bey, 9 Şubat 1920 günü Maraş’ın bağımsızlık mücadelesine başladığı günlerde Meclisi-i Mebusanın 8. İçtimaında yaptığı konuşmasında şu önemli konular üzerinde duruyordu:
“…Yeni bir haber, acılarımızı yüz kere daha tecdit etti. Urfa tecavüzlerinden sonra öğrendik ki, kalplerimizde en büyük teessürlerle yanan bir teessürle öğrendik ki: Doğrudan doğruya Türk’ün millî bir malikânesinden ibaret olan Maraş’ımız yakılmıştır. Orada birçok şehitler daha vermişiz. Ahali muhacerete, silahlanmaya ve muharebeye başlamıştır. Acaba bu hal, bu şerait dâhilinde devam ettiği takdirde kim bize silahlarınızı bırakınız ve boğazlanınız diyebilir? Bugün yalnız ve yalnız Milliyet meseleleri vardır ve bir Türk Milleti vardır. Türk Milleti mevaşi(yiyecek-içecek) taksim edilir gibi şunun bunun elinde taksim edilemez. Türk Milletinin toprakları bir ağaç parçalanır gibi yak ve ısın; diye şunun bunun eline verilemez. Onun için Anadolu parçalanamaz. Türk’ün ekseriyetiyle ve onun kardeşi olan din birliği, his birliği, emel birliği ile onunla beraber yaşayan Müslümanların oturduğu topraklar, bizimdir ve bizim kalacaktır. Onun için Hükümetimiz de, vicdanî silahıyla beraber içtima eden Milletimizle ve başta Padişahımızla beraber biz mücahedemizde devam edeceğiz. Ta ki millî vahdetimiz ve istiklâlimiz masun kalsın ve hükümetimiz bu yolda çalıştıkça ve çalışmakta devam ettikçe, emin olabilir ki itimadımız daima kendisiyle beraberdir. (Alkışlar)”
Hamdullah Suphi Bey’in bu konuşmasında ifade ettiği gibi Osmanlı Devleti parçalanmak, Türk Milleti tarihe gömülmek istenirken Maraş her şeyini feda ederek bir mücadeleye girişmişti, bu yüzden Anadolu parçalanamazdı, din birliği, his birliği, emel birliği oldukça hiçbir güç Osmanlı Devleti’ni yıkamazdı. Bu ruhla Maraş kurtulmuş ve kurtulduktan sonra da çevredeki illerin mücadelelerine destek vermiş, yabancı işgallerine karşı direnen Anadolu hareketinin her yönüyle yanında yer almıştır. Maraş milletvekili Arslan Bey Ankara’ya gitmeyerek Antep ve İslahiye cephelerinde teftişlerde bulunmuş, Maraş Heyet-i Merkeziyesi Reisi olarak Adana Cephesinde görev yapmıştır. Ayrıca, Antep’in biran önce kurtarılması için Maraş mebusları Refet ve Nasip Beyler ile Antep Mebusu Şahin Bey Meclis’e bir telgraf çekerek bu hususta etkili tedbirler alınmasını istemişlerdir. Antep Heyet-i Merkeziyesinden Ragıp Bey de Mustafa Kemal Paşa’ya çektiği telgrafta, Antep cephesi hakkında bilgi verdikten sonra harp mühimmatları kalmadığını, bu sebeple Maraş’ta bulunan toplarla diğer harp levazımının Antep’e gönderilmesini istedi. Mustafa Kemal Paşa, Adana, Antep ve Urfa çevresindeki mücadeleyi organize ederek Maraş ve çevresini bu şehirlere yönlendirdi. 9 Eylül 1920 tarihinde kurulan mürettep Maraş Fırkasının çekirdeğini III. Kolordudan gelen IX. Nizamiye Alayı’nın I’nci ve II’nci taburları teşkil etti. I. Dünya Harbinde pek çok yararlılıklar gösteren IX. Fırkayı yeniden oluşturmak için mürettep Maraş Tümeni oluşturuldu. Böylece Adana cephesinin Ceyhan’dan Fırat’a kadar olan bölümü Maraş Fırkası adı ile teşkil edilen düzenli kuvvetler ve milli kuvvetlere ayrıldı. Toplanacak kuvvetler Tümen’in merkezi olan Maraş’ta talim görecekler ve oradan ihtiyaca göre cephelere gönderileceklerdi. Maraş’ta 1921yılında askeri imalathane kuruldu. Mahmut Kıvılcım’ın ustabaşılığında kurulan imalathanede top mili ile el bombası, mermi, Fransız köselesinden düğme imal edildi. İmalathanede çalışanlar Maraş’ın demirci, marangoz ve tüfekçi ustaları idi. Antep cephesinde bozulan veya parçası kırılan toplar Maraş’a gönderiliyor, burada tamir edildikten sonra tekrar cepheye iade ediliyordu.
Maraş halkı komşu vilayetlere yardıma koştuğu gibi Türk milletini yakından ilgilendiren konularda da tavrını ortaya koydu. İzmir’in işgali, İstanbul’un işgali, I. İnönü, II. İnönü, Sakarya Savaşlarında ve Büyük Taarruzda yaptıkları mitingler, protestolar ve kutlamalarla her zaman diri, bir ve mücadeleye hazır olduklarını gösterdiler.
Maraş Müftüsü Tevfik, Maraş Mevlevi postnişini Selim, Belediye Reisi Sıdkı, Maraş Meclis-i Umumisi Reisi Mehmed Rüşdü, Karaküçükzade Mehmed Emin, Kazgancızade Mesud, Kadızade Mehmed Ziya, Kadızade Fehmi, Süleyman, Evliyazade Hüseyin, Necibefendizade Tevfik, Kocabaşzade Ömer efendiler 11 Haziran 1919’da Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya gönderdikleri bir telgrafta, Avrupalıların adalet için başlattıkları işgallerinin Türk milletini yok edemeyeceğini, yüzde doksanının aslen neslenTürk oğlu Türk ve Müslüman olduğunun resmi kayıtlarda sabit olan Zulkadriyye hükümetinden sonra hükümet-i Osmaniye’nin idaresi altına geçen Maraş Livasının herhangi bir muhtar idare altında ve herhangi bir isimle yaşamasının mümkün olmayacağının Paris Sulh Konferansına özellikle İngiltere hükümetine iletilmesini istiyorlardı.
Göksun’lular da 25 Mayıs 1919’da yine Sadarete gönderdikleri Belediye Reisi Veliyüddin imzalı telgrafta, aynı konular üzerinde durarak tam bağımsızlıktan bahsederek bu uğurda her türlü fedakârlığa hazır olduklarını ifade ediyorlardı.
İstanbul’da Milli Mücadele taraftarı Ali Rıza Paşa Hükümetinin 2 Mart 1920’de istifa etmesi bütün yurtta tepki uyandırmıştı. Anadolu’daki farklı kurumlar bu istifanın önüne geçmek için gayret sarf etmişlerdi. Bu hususta Maraş, Elbistan, Göksun, Pazarcık ve Andırın’dan da Mec1is-i Mebusan’a telgraflar çekildi.
Maraşlılar 5 Mart 1920’deKâtipzade Mehmet Tevfik, Selçezade Faik, Belediye Reisi Vekili Mustafa, Maraş Müftüsü Abdullah, Nakibüleşraf Mehmet Emin, Ulemadan Rafet, Kürsi Şeyhi Hafız Ali UlemâdanSeyyidHanzâde Ali, Evliyazâde Hüseyin, Yeşam Beyzade Hacı Nuri, Ulemadanİlyas, Kadızâde Mehmet Ziya Ümera-yıÇerâkeseden Ali Arslan, Said imzalarıyla Padişah Vahdettin’e çektikleri telgrafta, “Vatanımızın mukadderatı mevzu-u bahis olduğu mühim bir devirde, Millet ve Milletvekillerinin itimadına şayan olan Meclis-i Vükelânın istifası haberi Millet üzerinde azim bir tesir bırakmıştır. Milletin itimadını kazanmış olan hükümetin istifasının kabul edilmemesi gerekir” deniyordu.[5]
6 Mart 1920’de de Elbistan Hey’et-i Merkeziyyesi namına Reis Durdu Mehmet, Elbistan Belediye Reisi Mustafa imzasıyla Elbistanlılar adına Meclis-i Mebusana gönderilen telgrafta, şu konular üzerinde duruyorlardı: “Asırlardan beri İslam milletinin maruz kaldığı ecnebi ihtiraslarından ve bilhassa umumi harbin vahim neticelerinden mümkün ve müsait olan şartlarda çıkmak azminde bulunduğu şu tarihi zamanda, ecnebilerin baskısı ile milletin güvenini ve itimadını kazanmış olan ve şu nazik zamanda mühim hizmet beklenilen Ali Rıza Paşa Kabinesinin istifaya icbar edildiğini büyük bir üzüntüyle haber alan Elbistan ahalisi, yabancıların emellerine hizmet edecek hiçbir hükümete itimat etmez, ruh-ı milleti temsil etmeyen hiçbir kabineyi tanımaz.” diyorlardı.
TBMM açıldıktan sonra da Mustafa Kemal Paşa ile devamlı irtibat halinde olan Maraş, Güney ve Batı Cephelerindeki gelişmeleri yakından takip etti. Maraş Mebusu Hasib, Maraş Mebusu Arslan, Kadızade Ahmet Rıza imzalı 19 Şubat 1921 tarihli “Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine” hitabıyla başlayan, Mustafa Kemal Paşa’nın telgrafına cevap olarak çekilen telgraf bu ilgiyi açıkça gösteriyordu. Bu telgrafta şu konular üzerinde duruluyordu: “Vatanın kurtarılmasına matuf fedakârlıklarına rağmen Ayıntab’ın son durumu üzerine ahalide hâsıl olan teessür BMM azalarından oluşan bir heyetin gönderildiğine dair iradelerinizle ortadan kalktı. Ahali tavsiyelerinize minnettardır. Ayıntab’ın kurtarıldığı haberini alana kadar Adana-Halep hudutlarında mallarını ve canlarını feda eden ahali yalnız malen değil işbu vatani vazifenin sonuna, memleketin kurtuluş gününe kadar fedakârlık göstermeye hazır olup memlekette sükûn ve itidali ihlal edecek bir hal bulunmadığına kanaat buyrulmasını arz ve istirham ile ordunun muvaffakiyete ulaşmalarını temenni ederiz” diyorlardı.
Mustafa Kemal Paşa’nın TBMM tarafından Başkumandan olarak atanmasından sonra, hem kurban bayramını tebrik eden, hem başarılar dileyen Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Mehmet Ziya Bey, 15 Ağustos 1921 tarihli, “Ankara’da Müdafaa-i Hukuk Grubu Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine” hitabıyla başlayan telgrafında şu noktalara temas ediyordu:
“İslam âleminin yegâne dayanak noktası olan sevgili ordumuzun başkumandanı zat-ı devletlerini milletimizin hakiki rehberi olarak selamlar, idrakiyle üzgün kalplerimizi sevindirecek hakiki zafer bayramımıza bir giriş olan kurban bayramını tebriğemüsaraatla dinimiz ve milletimizin yükseltilmesi yolundaki büyük cihadınızı Cenab-ı Hakk muvaffak bi’lhayr buyursun duasını tekrar eder saygılarımızı arz eyleriz efendim.”
Bu telgraftan bir hafta sonra Sakarya Savaşı’nın başlaması münasebetiyle TBMM Riyasetine 22 Ağustos 1921 tarihinde, Mutasarrıf Refet, Belediye Reisi Lütfi, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Ziya imzasıyla çekilen telgraf dikkat çekiciydi:
“Asırların biriktirdiği bir felaket yükü altından silkinip çıkan bir milletin gurur ve azmini andıran bir şiddetle bugün Maraş kasabası halkı sabah bir miting yapmıştır. Melun maksatlar için vatanımıza saldıran ancak kahraman ordumuzun karşı koyması ile amacına ulaşamayan düşmanın son taarruzunu da başarı ile durduran kumandanlarımıza teşekkürler edildi. Halk bu uğurda hiçbir fedakârlıktan çekinmeyeceğine yemin etti. Kalplerinin derinliklerinden yükselen büyük bir azim ve iman ile muhterem orduya selamlarının tebliğini miting heyetinden temenni eylemek suretiyle duygularını göstermiş ve muhterem ordumuzun zaferi hakkında dualar edilerek mitinge son verilmiştir.”
Yine savaşın devam ettiği günlerde, 28 Ağustos 1921 günü Elbistan’da bütün kaza halkının ve memurların katılımıyla büyük bir miting yapılmış ve aynı gün TBMM Riyasetine mitingde alınan şu kararlar Elbistan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Mehmet, Belediye Reisi İzzet imzasıyla gönderilmiştir:
“1- Yunanlıların işgal sahalarında masum ve silahsız din kardeşlerimiz hakkında misli görülmemiş katliamlar hemşirelerimizin namus ve ismetlerine canavarca taarruz etmelerine, dini ve manevi değerlerimize alçakça tecavüzlerine karşı Misak-ı Milli’nin elde edilmesine kadar bütün maddi, manevi mevcudiyetimizle kuvvet ve silahımızla mukabele etmeye ve icab eden fedakârlığa hazır bulunduğumuzu beyan ederiz.
2- Başlarında bir İngiliz hizmetkârından başka bir şey olmayan Yunan kralı olduğu halde bütün kuvvetleriyle ana yurdumuza tecavüz eden Yunan sürülerinin inatçı hücumlarına karşı evvelAllah ve Peygamberimizin imdadına sonra tarihindeki büyük şanın verdiği tesirden doğan cesaretle arslanca müdafaa ederek düşmanı yere seren kahraman ve yeni ordumuzun kuvvetine dayanır ve başta kumandanları olarak bütün subay ve asker kardeşlerimize en derin ve samimi hislerimizin işareti olmak üzere selam ve saygılarımızın kabulünü rica ederiz.”
Sakarya Savaşı’nın 13 Eylül 1921’de zaferle tamamlanması ve Mustafa Kemal Paşa’ya gazilik ve müşirlik rütbesinin verilmesi üzerine Maraş’ta kutlamalar yapılmış, nihai zafer için dualar edilmiştir. Bu sırada Kayseri’de bulunan Maraş Mebusu Aslan Bey, 29 Eylül 1921’deMustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği telgrafta,
“Milli mücahedede gösterilen manevi yücelik ve şerefin maddi takdiri imkân haricindedir, bunu tarih övgüyle bahsedecektir. Milletin ve vatanın kurtuluşu uğrunda fedakârlığın mükâfatı ise pek yüksek olan gazanın tamamlanmasında gören zat-ı devletlerine milletin verdiği müşirlik rütbesiyle çoktan hak ettiğiniz gazi unvanını tebrik ve başarılarınızın devamını temenni ve saygılarımı sunarım efendim.”diyordu.
Yine Maraş’tan Abdullah, Mahmut, Hilmi Beyler, 4 Ekim 1921’de TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdikleri telgrafta, “Halaskarını müşir ve gazi etmekle milletin duyduğu hazza tebrik namemizle iştirak eder ve saygılarımızı sunarız.” diyorlardı.
Sakarya Zaferi Fransızların güney bölgelerimizi tamamen terk etmeleri ve Ankara İtilafnamesi ile bunu teyit etmeleri sonucunu doğurdu. Bu anlaşma Maraş’ta büyük bir sevinç meydana getirdi.22 Ekim 1921’de Maraş Mutasarrıfı Refet, Müftü Mehmet Tevfik, Belediye Reisi Lütfi, Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziye Reisi Ziya imzasıyla TBMM Başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya gönderilen telgrafta Maraşlıların mücadele azmi üzerinde durularak şu noktalara değiniliyordu:
“Hâkimiyet ve istiklalimiz teminat altına alınarak Fransızlarla imzalanan itilafnamenin şan ve şerefle dolu tarihimize milli kudretimizin açık ve canlı bir misalini daha ilave eylediğinden milli hükümetimize ve zat-ı fehametpenahilerine tebriklerimizi ve şükranlarımızı arz eyleriz. Memleketlerimizin diğer kısımları dahi düşmandan temizlenene ve meşru hukukumuz tasdik edilinceye kadar açtığımız mücahede-i meşruanın elde edilmesine kadar muzaffer ordumuza madden ve manen yardıma ittihat halinde verdiğimiz kararı bu vesile ile de arz eyleriz.”
Yine Ankara İtilafnamesi ile ilgili olarak Pazarcık’tan Belediye Reisi Hacı Mehmet imzasıyla 20/21 Ekim 1921’de TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya gönderilen telgrafta, Fransa hükümetiyle itilaf akdedildiğini müjdeleyen telgrafın Pazarcık’ta büyük bir sevinçle karşılandığı, bütün ahalinin kutlamalar yaptığı ve halkın vatanın kurtuluşu ve hâkimiyet-i milliyenin muhafazası uğrunda canını feda etmeye azmettikleri, Mustafa Kemal Paşa’ya ve Büyük Millet Meclisi’ne ve cephelerde fedakârlık gösteren bütün erler ve subaylara samimi teşekkürlerini ve tebriklerini arz ettikleri ifade ediliyordu.
Büyük zorluklar ve kayıplar sonunda Antep ve Adana’nın kurtarılması Maraş’ta büyük bir sevinç meydana getirdi. Maraşlılar bu sevinçlerini Ankara’da TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdikleri 27 Ekim 1921 tarihli ve Maraş Belediye Reisi Sadık, Arifbeyzade Sıdkı, Tüccardan Şişmanzade Arif, Kocabaşzade Naci imzalı şu telgrafla dile getirdiler:
“Mukaddes fetihlerin hayırlı bir başlangıcı olduğu için mesut günü olan ve neticesi Türk mevcudiyet ve kahramanlığı ortaya koyan Maraş Hadisesinin birinci günü feci bir surette ve yirmi bir ay vahim azaplar içinde kaldıktan sonra Allah’ın yardımıyla elde edilen hayırlı muzafferiyetlerinin güzel semerelerinden olarak Ekim’in yirmi birinci günü Ayıntab serbest bırakılıyor. Yirmi günü her zerre toprağı yüz binlerce düşman vücuduna bedel olamayan sevgili memleketimize kavuştuk. Mukaddes vatanımızın selameti, necip milletimizin saadeti, muzaffer ordularımızın başarılarının devamı zat-ı haydaraneleriyle hayatını feda eden kahraman kumandanlarımızın her türlü zorluktan korunması, alçak ve hilekâr düşmanlarımızın ebediyen kahrolması duasıyla zafere ulaşan milletimizin tebriklerini ve saygılarını takdim eyleriz, ferman.”
Maraş’ın kurtuluşunun ikinci yıl dönümünde, 12 Şubat 1922 günü Maraşlılar şehrin her tarafını al bayraklarla süslemişler, Camii kebirde mevlit okuyarak şehitlerin ruhlarına Fatihalar ithaf etmişler ve bir hatıra olmak üzere kaledeki tarihî bayrağın altında sarsılmaz bir azim ile ordunun nusret ve muzafferiyetine ve vatanın geri kalan kısmının da kurtuluşuna dualar etmişlerdir.
Kurtuluştan sonra Mustafa Kemal Paşa’nın 15 Mart 1923’te Adana’ya gelmesi üzerine Maraşlılar da Paşa’yı Maraş’a davet etmişler ancak Paşa’nın programı buna müsait olmadığından Maraş’a gelememiştir. Bunun üzerine Maraş Mutasarrıfı Ekrem Bey, Adana’ya Maraşlılardan oluşan özel bir heyet göndermiştir ve bu durumu 16 Mart’ta Adana’da bulunan TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa’ya şu telgrafla bildirmiştir:
“Adana’da Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine, İstisnasız bütün Maraş halkının ve memurlarının da tercüman-ı hissiyatı olarak saygılarımızı sunar ve duymaktan mahrum kaldığımızı üzülerek haber aldığımız milli sohbetlerinden bilvasıta nasibedar olmak ve şu anda livanın genel durumuna dair malumat arz etmek üzere Osmaniye’ye izam kılınan Maraş özel heyetinin emrinize amade olduğunu ilave eylerim efendim.”
Nihayet Lozan Anlaşması ile büyük zafer neticelenince Maraş Mutasarrıfı Ekrem Bey hem II Meşrutiyetin ilanı yıldönümünü hem de Lozan Anlaşmasını şu telgrafla tebrik etmiştir:
“Büyük Millet Meclisi Reisi Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine 24 Temmuz 1923
10/23 Temmuz (II. Meşrutiyetin İlanı) bayramı ve Sulh (Lozan) imzası gibi milli ve dini iki bayramın kutlanmasını sevgili ve büyük milletimizin tahakkuk olduğu saadet güçlerinin devam edeceğine işaret telakki ederek büyük bir sevinçle tebriklerimi arz ve saygılarımı sunarım. Maraş Mutasarrıfı Ekrem.”
Bütün bu bilgilerden de anlaşılacağı üzere Maraş, Milli Mücadelenin başından sonuna kadar milli konulara çok büyük bir hassasiyet göstererek önce kendi bağımsızlığı için mücadele etmiş, kan dökmüş sonra da ülkenin diğer şehirlerinin işgalden kurtarılması için her türlü fedakârlığı yaparak maddi ve manevi açıdan çalışmıştır. Özellikle Adana, Urfa ve Antep’in işgalden kurtarılmasında Maraşlıların büyük destekleri olmuştur. Maraş tarihin en eski dönemlerinden beri olduğu gibi Milli Mücadele döneminde de milli birlik ve beraberlik içinde hareket etmiştir. Bugün de bu tarihi ve milli iz Kahramanmaraş’ta kendisini göstermektedir.
Bu durumu Meclise bildiren Maraş Mutasarrıfı Edhem Bey’in telgrafı şudur: “Büyük Millet Meclisi Riyasetine 23 Şubat 1922 İstiklâl için attığı ilk hatvede akıttığı katıların bihakkın mükâfatına nail olan Maraşlılar, Maraş’ın kurtuluşunun ikinci senei devriyesi olan bugün şehrin her tarafını al bayraklarımızla tezyin ve Camii kebirde mevlidi Nebevi kıraat ederek şehitlerin ruhlarına Fatihalar ithaf ve bir hatıra-i celâdet için kaledeki tarihî bayrağın altında sarsılmaz bir azim ile mücehhez olarak ordumuzun nusret ve muzafferiyetine ve vatanın geri kalan kısmının da kurtuluşuna dualar okunarak millî dâvamızın muvaffakiyetle tamamlanmasına deruhde buyuran zatı devletlerine hürmet ve tazimlerinin iblâğına bendenizi vasıta kıldıkları ve pürvekar bir şekilde merasime nihayet verilmiş olduğu. Maraş Mutasarrıfı Edhem.”