Bu senelerde (1942) memlekette kıtlık vardı; birçok köylülerimiz yiyecek yüzünden çok sıkıntı çekiyordu, hatta bu yüzden otyiyenler ve ölenler bile vardı. Bu vaziyete içim yanarak şunu söylemiştim:
Bin dokuz yüz kırk ikinin kıtlığı
İkinci seneye kalır mı ola
Dağa düştü millet yedi çıtlığı
Zî-ruh bundan ibret alır mı ola
Bir belaya düştük bakan yok bize
Belediye halkı çemkirir yüze
Ölümde ne var ki yoklukta ceza
Başına gelmeyen bilir mi ola
Evladı ayeller kollara bağdır
Mutfak, kiler evi sorarsan dağdır
Her yanı mezarda kuru can sağdır
Ölü fakir tekrar ölür mü ola
Bir darlık yerleşti her bir köşeye
Erzaksız yetimler nasıl yaşaya
Müracaat etsek İsmet Paşa’ya
Bunun çaresini bulur mu ola
Fırının önüne mahşer kurulur
Bir liraya yarım kilo verilir
Yitişi yitişi insan yorulur
Kabire bu azap olur mu ola
Yüz gram verilir dünya bir sitem
Bu cevri görmüyor mezarda yatan
Gidem den gedilmez ezelden vatan
Biz getsek çocuklar gelir mi ola
Ahmet Çıtak sana gam veren fakir
Zenginler zevkinde yoksullar hakir
Bir kilo ekmeğe üç gün bez dokur
Bu kıtlık boyuna kalır mı ola
Ahmet ÇITAK