MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Türk milletini tartışmak, Türk ve Türkçülük üzerinden kara kampanyalar düzenlemek; düşmana koz vermek, emperyalizme selam yollamaktır.” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Türk milletini tartışmak, Türk ve Türkçülük üzerinden kara kampanyalar düzenlemek; düşmana koz vermek, emperyalizme selam yollamaktır.” ifadelerini kullandı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, son günlerde televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde Türklüğün konuşulduğunu, ant bahanesiyle ölçüsü kaçan polemikler yaşandığını dile getirdi.
“Nerede kimliksizliğin tutsağı olan varsa, nerede soyu sopu karışık kişi bulunuyorsa ekranlara geçip ahkam kestiğini veya buldukları gazete sayfalarında yazıp çizdiğini” belirten Bahçeli, “Bu zevat hele bir cevap versin, her şeyi bitirdiniz, her konuyu çözüme kavuşturtunuz da geriye sadece ‘Türk milleti kimdir’ sorusuna cevap aramak mı kaldı? Nedir meseleniz, nereye varmak emelindesiniz, nereye ulaşmaktır derdiniz?” diye sordu.
“Kırdığınız ceviz kırkı geçti, kırk yıllık oduncu olduğunuzu söylerken baltanız defalarca taşa değdi.” ifadesini kullanan Bahçeli, şöyle devam etti:”(Türk milleti kimdir?) sorusuna cevap arayanlar, söyleyiniz bize; asıl siz kimsiniz, neye ve hangi melun heveslere hizmetle tembihlendiniz? Kıyısında, köşesinde yer almadığınız bir değerle ilgili beyanat vermek, mensubiyetinden uzak olduğunuz beşeri cevheri dilinize pelesenk yapmak ne haddinize, ne hakkınızadır. Kimin ne olduğuyla ilgilenmiyoruz. Kimin neye inandığına bakmıyoruz. Herkesin aidiyet ve meşrebine, etnik ve mezhebi kabulüne saygı duyuyoruz. Ancak Türk milletini tartışmak, Türk ve Türkçülük üzerinden kara kampanyalar düzenlemek düşmana koz vermek, emperyalizme selam yollamaktır. Hiçbir milliyetçi ve ülkücü buna razı olmaz, bu pespayeliğe onay vermez.
Türklükte ırk arayan, Türk’ü ırkla sınırlandıran, Türkçülüğü ırkçılıkla bir ve aynı gören kim varsa tarihi ve devasa bir hatanın tam ortasındadır. Türk milletinin sosyo-kültürel kimliği binlerce yılın, onlarca asrın kaynaşmasıyla oluşmuştur. Türk dili, Türk töresi, Türk kimliği, Türk kültürü etrafında zaman harcı ile oluşan bu muazzam bileşenler İslam dini ile mana ve zenginlik kazanmıştır.”
“Ne Türklüğümüz budansın ne de Türkçülüğümüz buruşsun”
Bahçeli, yüreklerinin Türk milleti için attığını, nabızlarının vatan sevdasıyla çarptığını, gönüllerinin aziz şehitlerle yandığını vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
“Biz Türklüğümüzle övünürüz, çünkü Türk oğlu Türk’üz. Türk’üz, Türkçüyüz, Türk milleti için sadece yaşamayı değil, gerekiyorsa koşa koşa ölmesini de biliriz. Türkçülük ırkçılık değildir. Andımızı okumak, okunmasını istemek, haşa ve kata ezanın Türkçe okunmasına çanak tutmak hiç değildir. Vesayete umut bağlamak, statükoya yaslanmak bizim harcımız olamayacaktır. Ne ezan sussun, ne vatan bölünsün, ne Türklüğümüz budansın, ne de Türkçülüğümüz buruşsun. Yaşasın Türk milleti, var olsun Türkiye Cumhuriyeti, kahrolsun bölücülük, kökün kurusun eyyamcılık.”
Yeni sömürgeciliğin, insanlığın binlerce yıllık tecrübelerinden süzülerek gelen milli kültürleri tahrip etmeyi hedeflediğini belirten Bahçeli, “Gaye kimliksiz insan yığınlarından oluşan, kolay idare edilebilir bir dünyadır. Bu yıkım süreci bir milletin hayatta iken kendi ölümünü seçmesi demek olan toplumsal ötanaziye doğru yol almaktadır.” dedi.
Bahçeli, şunları söyledi:
“Tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar pervasızlaşan, Türk ve İslam dünyasına açık tehdit haline gelen yeni küresel emperyalizm, teslimiyeti reddeden milletleri parçalamaya odaklanmıştır. Yeni dünya düzeni denen bu tehdidin önündeki en büyük engel milli devletler ve güçlü millet varlığıdır. Bu nedenle küreselleşme, milli devletlerdeki yönetim iradesinin millet üstü birliklerle paylaşılmasını ısrarla dayatmaktadır. Bunun olmaması halinde alt kimliklerin tahriki devreye sokulmaktadır. Senaryonun özü ‘ya üste bağlan ve egemenliği paylaş, ya da alta in paylaşarak çözül’ biçiminde formüle edilmiştir. Buna müsaade etmeyeceğiz, bu saldırıya son nefesimize kadar, bedeli her neyse ödeyerek direneceğiz, iblisin bacağını kıracağız. Biz ‘herkes eşittir Türkiye’ diyen bir fikri olgunluğa, biz milletimizin her ferdini Cenab-ı Allah’ın eşsiz bir emaneti gören manevi doygunluğa, hiç kimsenin kökenine, yöresine, anasının diline bakmayan hoşgörü ve vicdani duyuşa sahip Milliyetçi Hareket Partisiyiz. Ama Türklüğümüzle de Türkçülüğümüzle de uğraştırmayız, kara çaldırmayız, ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım” demekten de yorulmayız.”
“29 Ekim 1923’ün hatıra ve emanetleri bizzat milletin güvencesi altındadır”
Bahçeli, geçen hafta 95. yıldönümü kutlanan cumhuriyetin, her türlü bozguncu fikir ve fiile rağmen kuruluş ruhuna uygun şekilde ayakta olduğunu belirterek, “Devletimizin kurucu ilkeleri zaman zaman rövanşist baskılara maruz kalıp taciz ve tahriklerle zedelenmeye çalışılsa da 29 Ekim 1923’ün hatıra ve emanetleri bizzat milletin güvencesi altındadır. Cumhuriyetin ömür ve onurunun dayanağı cumhurun sarsılmaz iradesidir.” ifadesini kullandı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; şahsında temerküz etmiş devlet adamı vasfıyla, muzaffer komutan yapısıyla, Türk tarihine damga vurmuş bir değer olduğunu anlatan Bahçeli, Atatürk’ün, karanlığı reddeden, esareti tersleyen, bağımsızlığa sevdalı kutlu millet varlığına, kurtuluş yıllarında liderlik yaptığını kaydetti.
Atatürk’ün mizacında karamsarlık olmadığını vurgulayan Bahçeli, “Onun karakterinde taviz ve teslimiyetin kırıntısı yoktur. ‘En büyük eserim’ dediği Türkiye Cumhuriyeti’ne bir elinde bayrak, diğerinde silah olduğu halde vuruşa vuruşa, siyaset ve stratejinin imkanlarını kullana kullana ulaşmayı bilmiştir.” ifadelerini kullandı.
10 Kasım’ın ağıt, matem döneminden ziyade, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün daha iyi anlaşılması, daha iyi tanınması için bir fırsat, bir imkan, bir eşik olması gerektiğine işaret eden Devlet Bahçeli, “Çünkü hala Atatürk’ü idrak edemeyen, etse bile ifade edemeyen, üstelik hakkını teslimden imtina eden yeminli cumhuriyet hasımları, yozlaşmış millet ve milliyet muhalifleri vardır. Her türlü tezgahları açıktır, alenidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin ortak değeridir, cumhuriyetin banisidir, Türkiye’nin iftiharıdır. Fikir, emanet ve mirasına tahammülsüzlük Türkiye’ye kurulmuş, üzeri de çiçeklerle örtülmüş vandal ve vahşi bir tuzaktır.” değerlendirmesini yaptı.
Bahçeli, başkalarına özenen, aslını inkar eden, neslini hakir gören, geçmişinden utanan köksüzlerin ne Türk ne de Müslüman olabileceklerini ifade ederek, “Bir yanda ülkemizi temsil görevini taşırken, diğer yanda düzenledikleri cumhuriyet resepsiyonlarında Roma ya da Antik Yunan kıyafetleriyle boy gösteren sefirlerin ne kadar derin yabancılaşma çukuruna düştükleri, Bizans kostümleri giyip ‘zulüm 1453’de başladı’ diyen soysuzlarla aynı çizgide buluştukları tartışmasız ve hazin bir gerçek olarak karşımızdadır.” dedi.
Fabrika yangınları
Asayiş ve adalette sorunların biriktiğini, ahlak ve adabdaki tahribatın hız ve ivme kazandığını anlatan Bahçeli, “Sokaklar huzursuzdur, insanımız kaygılıdır, geleceğimiz risklidir. Maalesef trafikte kavga, işyerinde kavga, evde kavga, siyasette kavga hakimdir. Uzlaşmaya kulak tıkayanlar, anlaşmaya mesafe koyanlar, tokalaşmak yerine sıkılı yumruklarla pozisyon alanlar toplumsal barış ve huzura kast edenlerdir.” diye konuştu.
Bahçeli, çatık kaşlar, asık yüzler, sinirli suretler, hoşgörü ve merhamete duyarsız zihniyetlerin giderek yaygınlaştığını bildirerek, “Bu tablo hepimiz için alarm ve endişe vericidir. Kadına şiddet vakaları, cinayet haberleri, taciz ve tecavüz fiilleri adeta sıradanlaşmıştır. Türkiye sosyal ve toplumsal bunalımın kıyısındadır.” ifadesini kullandı.
Hayat pahalılığı, geçim zorlukları, ekonomik sıkıntıların her insanı tehdit ettiğini belirten Bahçeli, “Konkordato ilanları sanki otomatiğe bağlanmıştır. Arkası önü mutlaka aydınlatılıp araştırılması gereken fabrika yangınları büyük soru işaretlerine neden olmaktadır. Nedir bu yangınlar? Nasıl yorumlanmalıdır? Böylesi bir zamanda fabrikalar niye yanar, hatta niye yakılır? Hiç kimse aklımızla alay etmesin.” dedi.
“Enflasyon canavarı başını çoktan kaldırmıştır”
Bahçeli, şöyle konuştu:”Türkiye ekonomisi, içine çekildiği kur savaşından ağır hasar almıştır. Fakat ülke bizimdir, vatan bizimdir, devlet bizimdir, tesisler, fabrikalar, kurumlar milletimizindir, ekonomideki derin yaraları tedavi edip iyileştirmek milli bekamızın gereğidir. Türkiye ekonomisinde beliren risklerden istifadeye çalışmak, en ufak sallantıda, en küçük esintide korkakça gemiyi terk etmek millete haksızlık ve hakarettir. Peki ekonomik mağduriyet ve muhtaçlığın pençesine düşen vatandaşlarımız neyini yaksın, nelerini ateşe versin, nerelere gitsin?
Bir gerçek vardır ki enflasyon canavarı başını çoktan kaldırmıştır. Dün açıklanan ekim ayı enflasyon oranı son 15 yılın en yüksek rakamıdır ve aylık TÜFE yüzde 2,67; yıllık bazda da yüzde 25,24 olarak gerçekleşmiştir. Gıda enflasyonu yüzde 30’a yaklaşmıştır. Anlaşılan enflasyonla mücadele kapsamında binlerce firmanın yaptığı yüzde 10’luk fiyat indirimlerinin etkisi sınırlı olmuştur. Geçen hafta ilan edilen, yıl sonuna kadar süreceği söylenen ve altı ana başlıkta düzenlenen KDV ve ÖTV indirimlerinin nasıl bir sonuca kapı aralayacağını kısa sürede görmemiz mümkündür. Dileğimiz ekonominin hareketlenmesi, piyasaların canlanması, artan maliyet baskısının, TL’deki değer kaybının süratle telafi ve tamir edilmesidir. Kaldı ki iç ve dış gelişmelerden dolayı kurdaki gerilim hafiflemekte, Türk lirası günbegün değer kazanmaktadır. Uluslararası derecelendirme şirketi Moody’s ‘Vergi indirimleri Türk lirasında aşağı yönlü trendi yeniden tetikleyebilir ve hali hazırda güçlü olan enflasyonist baskıları ateşleyebilir’ tespitiyle yanlı ve ısmarlanmış görüşleri bir kez daha seslendirmiştir. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar boştur, hevesleri kursaklarında kalacaktır.”
“Sormak ve öğrenmek isteriz ki döviz artınca fiyat etiketlerini anında şişirenler, döviz gerileyince neden aynı tavır ve davranışı göstermiyorlar? ” diyen Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti:”Yetmez ama evet dediğimiz yüzde 10’luk fiyat indirimleri söyleyiniz bana; lütuf mudur, bağış mıdır, ihsan mıdır, ikram mıdır? Dövizdeki tansiyon azalınca yaptıkları geçici fiyat indirimlerini vatandaşlarımızın adeta gözüne sokanlar mutfaktaki feryadı, insanımızın şikayetini yüreklerinde hissedebilecek alicenaplığa sahipler midir? Dolar 7 lirayı aştığında zam butonuna gecikmeksizin basanlar, dolar gevşeyip gerilediğinde neden yaptıkları zamdan vazgeçmezler? Stokçular, karaborsacılar, ekonomik kuşatmadan nemalanmaya çalışan utanmazlar, bu millet sizi tanıyor, bu millet sizi biliyor. Haksız kazanç, yağmacılık, vurgunculuk ayıptır, ahlaksızlıktır, edepsizliktir.”
Bahçeli, vatandaşların hakkını, hukukunu savunmak, millete tercüman olmanın en temel, en bariz, en öncelikli hedefleri, aynı zamanda da ertelenemez görevleri olduğunu belirterek, “Bu onurlu görevden kaçmayacağız, doğru bildiklerimizi söylemekten kralı gelse korkmayacağız, çekinmeyeceğiz.” diye konuştu.
“Gerginlikten hiç kimse kazançlı çıkmayacak”
Türkiye’nin yürüttüğü terörle mücadelesinin “kararlı ve takdire şayan” olduğunu belirten Bahçeli, “Fırat’ın doğusundaki terör yuvaları, yılan çıyan delikleri yok edilmelidir. Geçen hafta obüs bataryalarıyla sınır ötesinde belirlenmiş hedefler ateş altına alınmıştır. Türkiye sözünü yere düşürmemiş, ilk etapta lazım gelen müdahaleyi yapmıştır.” dedi.
Türkiye’nin Münbiç’e obüs atışlarından sonra ABD ile YPG’nin Türkiye sınırında ortak devriyeye başladıklarının da ortaya çıktığını anımsatan Devlet Bahçeli, “Görünüşe bakılırsa, ABD aynı anda hem Türkiye’yi idare etmekte hem de PKK/YPG’yi kullanmakta, daha doğru bir ifadeyle korumaktadır. Bu yanlıştır, çifte standarttır, ikirciklidir, samimiyetsizliktir. Güçlü ihtimaldir ki ABD, 6 Kasım seçimleri öncesi yeni bir aldatma ve oyalama sürecini devreye almıştır.” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’nin İran’a başlattığı ve bu ülkeyi zora sokacak yeni ambargo sürecinden geçici de olsa Türkiye’yi muaf tutmasının “değerli” olduğunu anlatan Bahçeli, iki bakanla ilgili alınan haksız yaptırım kararının kaldırılmasının, Halk Bankası ile ilgili müspet gelişmelerin olacağı iddialarının yerinde, hatta gecikmiş bir adımlar olduğunu kaydetti.
Bahçeli, “ABD ile Türkiye arasındaki gerginlikten hiç kimse kazançlı çıkmayacaktır. Bu gerçeği ABD’nin görüp dostluk ve müttefiklik ilişkilerini soğumaya bırakmaması, dürüstlüğün çizgisinden sapmaması iki ülkenin menfaatleri gereğidir.” dedi.
“Türkiye’yi kurnazca ve kurulan tuzaklarla yeni bir çözüm sürecine çekme, yeni bir çözülme fırtınasına sokma arayış ve çabaları varsa, bilinmelidir ki Türk milleti altın kase içinde servisi yapılan öldürücü zehri asla içmeyecek, bu oyuna kesinlikle gelmeyecektir.” diyen Bahçeli, “Terörle masa kurulmaz, teröristlerle müzakere yapılmaz, aman dileyerek, seri tavizler vererek akan kan durmaz, cinayetler son bulmaz. Teröristlerle Kürt kökenli kardeşlerimizi eşitlemek şerefsizliktir, buna da hiç kimse cüret etmemelidir. Kürt kökenli kardeşlerimiz canımızdır, hepsiyle birlikte anımız birdir, acımız birdir, adımız birdir, nitekim hepimiz Türk milletiyiz.” ifadesini kullandı.
“Akdeniz bir zamanlar Türk gölüydü”
Türkiye’nin terörle mücadele halindeyken Doğu Akdeniz’de sabır ve sinirleri zorlayan gelişmelerin yaşandığını belirten Bahçeli, “Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların üzerine KKTC’yi ve Türkiye’yi yok sayarak çöreklenmek isteyen zalimler koalisyonu egemenlik haklarımızla oynamanın ağır bedelleri olacağını çok iyi bilmelidirler. Oldubittiye getirilip hukuki ve tarihi haklarımızdan ödün vermemizi bekleyenler yanıldıklarını, yanlışa düştüklerini er ya da geç anlayacaklardır.” diye konuştu.
Türkiye’yi dışlayarak Ege ve Akdeniz’de asla hakimiyet kurulamayacağını, buna ne tarih ne de Türk milletinin müsaade etmeyeceğini vurgulayan Bahçeli, Doğu Akdeniz’deki provokasyonların Türkiye’yi pes ettiremeyeceğini, aba altından sopa gösterilmesinin, tehditvari bir dile tevessül edilmesinin Türkiye’nin meşru haklarını kesinlikle gölgeleyemeyeceğini kaydetti.
Bahçeli, “Akdeniz bir zamanlar Türk gölüydü. Biz bunu unutmadık. Sabrımızı yanlışa yormasınlar, olgun tavrımızı ürkeklik görmesinler, gelişmeleri soğukkanlılıkla izlememizi pısırıklık sanmasınlar. Türk milleti yeni Barbaros Hayrettin paşaları sinesinden çıkaracak, korsanlıkların başını ezecek kutlu ve muhkem iradeye çok şükür hala sahiptir.” ifadelerini kullandı.
Bahçeli, Fatih sondaj gemisi ile Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Araştırma Gemisi’nin, faaliyetlerine Deniz Kuvvetleri unsurlarının refakatinde gerektiği ve gittiği yere kadar devam etmelerini beklediklerini vurguladı.
Ampute Milli Takımı’nı kutladı
Irak halkının geleceğinin, Irak’ın siyasi ve toprak bütünlüğünün ortak akla, mutabakata, her kesimin eşit şekilde yönetimde bulunmasına bağlı olduğunu anlatan Bahçeli, Irak Türkmenleri’ni ön şartsız desteklediklerini, buna da kararlılıkla devam edeceklerini bildirdi.
Bahçeli, “Onların varlığı varlığımız, haklarını savunmak ise boynumuzun borcudur. Türkmeneli Türk’ündür, Kerkük Türk’ün atar damarıdır, Türkmenler Irak’ın ayrılmaz, bölünme kabul etmez asli ve asil unsurlarıdır.” dedi.
Konuşmasının sonunda Bahçeli, Meksika’da düzenlenen Ampute Dünya Futbol müsabakasında ikinciliği kazanan Ampute Milli Takımı’nı kutladı.
Devlet Bahçeli, “Final maçında penaltı kaçıran takım kaptanımız Gazi Osman Çakmak üzüntüsünden olacak ki ‘Türk milleti hakkını helal etsin’ demiş. Kahraman kardeşim, müsterih ol, bizim sende hakkımız yoktur, fakat senin bizlerde hakkın pek çoktur. Hakkını helal etmesi gereken birisi varsa, o da sensin ve arkadaşlarındır. Sizlerin bu vatan için, bu millet için, bu bayrak için yaptığınız fedakarlıkları unutursak kanımız kurusun.” ifadesini kullandı.
Öte yandan, grup toplantısının ardından yapılan seçimde, Samsun Milletvekili Erhan Usta’dan boşalan grup başkanvekilliği görevine Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül seçildi.