Otomotivde ÖTV ve KDV indirimi otomotivcilerin yüzünü güldürdü. Eğer ÖTV ve KDV indirimi olmasaydı. Otomotiv sektöründe çok önemli bir işsizlik oluşacaktı.
Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Şahsuvaroğlu, “Klasik olarak sektörün en hareketli dönemi olan kasım, aralık aylarında bile önemli düşüş yaşadığımız aşikardır. Ancak ÖTV ve KDV indirimi olmasaydı eğer hem bu rakamları bile satamayacaktık hem de sektörde çok önemli bir işsizlik dönemine girilecekti. Bu indirim çok önemli bir fırsattı, tüketici de bu fırsatı değerlendirmeye devam edecektir.” ifadelerini kullandı.
2018’e bakıldığında yılın ikinci yarısında işlerin neredeyse durma eğiliminde olduğunu hatırlatan Şahsuvaroğlu, şunları kaydetti: “Otomotiv sektörüne yapılan ÖTV ve KDV indirimiyle birlikte yüzde 78’lere varan daralma ardından son iki ayda az da olsa toparlanma sürecine girildi. Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından verilen bu çok önemli destekle 2019 yılının ocak, şubat, mart aylarında da otomotiv pazarının daralma süreci yavaşlatılmış olacaktır. Klasik olarak sektörün en hareketli dönemi olan kasım, aralık aylarında bile önemli düşüş yaşadığımız aşikardır. Ancak ÖTV ve KDV indirimi olmasaydı eğer hem bu rakamları bile satamayacaktık hem de sektörde çok önemli bir işsizlik dönemine girilecekti. Bu indirim çok önemli bir fırsattı, tüketici de bu fırsatı değerlendirmeye devam edecektir.
Kasım ayı başında gelen ÖTV ve KDV indiriminin devam etmesi sektörün durmasının önüne geçmiştir. Bu düzenleme ile tüm otomotiv sektörü adeta uçurumun kenarından dönmüştür. 2018 yılının ikinci yarısında başlayan büyük daralma yüzde 78’lere varınca vergisel önlemler alınmadan serbest düşüşü yavaşlatmak mümkün olamayacaktı. Devlet tarafından yapılan ve paraşüt görevi gören ÖTV ve KDV indirimi sayesinde sektör nefes almış, dolayısıyla düşüş hızı da yavaşlatılmış oldu. O yüzden çok kıymetlidir.”
“Bankacılık sektörü tüketicinin yanında olsa satışlar artar”
Şahsuvaroğlu, bunun yanında kredi faiz oranlarının da düşme eğilimine girdiğini ama henüz tüketiciyi hareketlendirecek bir seviyede olmadığını aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:”Bu dönemde eğer bankacılık sektörü faiz oranlarında ve kredi taleplerini onaylama iştahında bir miktar daha tüketicinin yanında olsa bu satış rakamları daha da yukarı gider. Otomotiv sektörünün eski seviyesine gelmesi zaman alacaktır, bir müddet daha bu düşük satış rakamları ile yaşayacağımızı görüyoruz ancak hepimizin umudu bu yıl ortasından itibaren faizlerin düşmesi ve 2020 yılında 600-700 binli rakamların yeniden konuşulmasıdır. Faiz oranı bugün yüzde 2,30-2,50 bandında. Tüketicinin soru işaretiyle baktığı bir faiz oranıdır bu. Faiz oranlarının da mantıklı bir yere gelmesi halinde sektörün bir miktar daha önünün açılacağını öngörüyoruz. İşin hareketleneceği kritik oran aylık yüzde 1’in altında faiz oranlarının uygulamaya başlamasıdır. Bu orana ulaşmak için hem devletimizin ilgili kurumlarından hem de bankacı dostlarımızdan özveri beklemekteyiz.”
Şahsuvaroğlu, Türkiye’nin dört bir yanında yapılanmış, 80 bin personel istihdam eden ve aynı çatı altında müşterilerine tüm hizmetleri sunmaya gayret eden çok değerli meslektaşlarını bu rakamların altında aynı kalitede hizmetlerini devam ettirmeye çalışmalarından dolayı tebriklerini ileterek, fiyatlardaki yükselişler, müşteri memnuniyeti oluşturma, bankaların kendilerine yaşattığı müthiş stresse rağmen yetkili satıcıların ayakta durmalarının gerçekten büyük fedakarlık olduğunu belirtti.
Sektörün sermayesi, yapısı, fiziki şartları, yetişmiş insan gücü ile Türkiye’nin bütçesine sonuna kadar destek olduğunu vurgulayan Şahsuvaroğlu şöyle devam etti:”İhracatımız bugün 168 milyar dolara ulaşmış otomotiv sektörü ise tek başına 32 milyar dolar ile birinci ihracatçı sektör olmuş durumda. Sektörde çarkların yavaşlaması bile genel ekonomi üzerinde çok büyük tesir edebilecek konumda. Bu fabrikaların çalışmasında çok önemli olan unsur ise iç pazarın kuvvetli olmasıdır. Bugün 1 milyon üzerinde araç satılması demek vergi, yatırım, kazanç anlamında sürdürülebilir bir üretim demektir. Aslında en önemli şey pazarın yükselmesiyle yatırıma davetiye çıkarmak. Yatırımların gelmesi için faiz oranının makul olması, vergi sisteminin adil ve uzun yıllar boyunca sabit kalması, iç pazarın da milyonlu adetlerin üzerinde olması lazım ki yeni yatırımlar çekebilelim.
Mevcut fabrikalarımız markalarından yeni modeller, yeni teknolojiler getiriyorlar ve böylece fabrikalarımızın kapasite kulanım oranları artıyor. Ancak yeni fabrika yatırımı ne yazık ki 20 senedir ülkemizde yapılmıyor, oysa hem devletimiz çok büyük teşvikler veriyor hem de buradaki iş gücü kalitesi dünya standartlarında. Bu bağlamda devletimiz ile beraber sektör temsilcilerinin ortaklaşa bir çalışma yaparak 20-30 yıllık yol haritamızı iyi çizmemiz lazım. O zaman küresel oyuncuları yatırım yapmaları için ülkemize daha kolay çekebiliriz diye düşünüyorum. Ülkemiz jeopolitik ve jeostratejik konumu açısından çok doğru bir yatırım yeridir, iç pazarı büyüyen, vergi sistemi düzeltilmiş ve müthiş iş gücü ile yatırımcı markaların ilgi noktası olacaktır.”