Yazıbelen köyünde yaşayan Elif, birer yıl arayla yitirdiği oğullarının acısıyla kıvranır. Yüreğindeki sızıyı aşağıdaki ağıtta söze döker:
Döner değirmenin daşı
Çoğaldı gözümün yaşı
Tez gel dedi oğlum tez gel
Üç bacının bir kardeşi
Bağlarda olur üzüm
Yiğitler düzüm düzüm
Nasıl kıydın kadir Mevlâ’m
Düğün yapacaktım güzün
Tanır-Hurman arası
Berk ağlar bunun anası
Bana ağlama diyorlar
Boğazı kendir yarası
Ben ağlarım içn için
Döküldü kalmadı saçım
Dar akşam ahıra girmiş
Kuzum bilemedim suçum
Hepeler gönlüm hepeler
Yağmur yağar kar serpeler
Öldüğünü aramıyom
Mezarını mal depeler
Aşağıdan gelen yılan
Sıçıra boynuma dolan
Saba yelli baban gelir
Nayla söyleyeyim yalan
Hürriyetin gazetesi
Kırdı belimi belimi
On beş tane yiğit saldım
Âşık ederim dilimi
Top sahası boş muydu
Elbisesi yaş mıydı
Senede bir yiğit saldım
Benim canım taş mıydı
Güvel ördek gölde iken
Erimcesi telde iken
Bunu cipe tez bindirin
Büyük doktor evde iken
Öte geçenin bulutu
Geldi üstümü bürüdü
Ne diyeyim el kızına
Kapıya vurdu kilidi