Akdeniz yolunun İngiltere için stratejik bir önem kazanmaya başlaması özellikle XVIII. asrın ortalarından itibaren Hindistan ve Basra Körfezine yerleşmeye başladıktan sonra olmuştur. Bu nedenledir ki İngiltere bir taraftan Rusya’nın Akdeniz’e inmesini önlemek için Osmanlı ile ittifak yaparken öbür taraftan Fransa’ya karşı üstünlüğünü korumak için 1798’de Seylan, 1810’da St. Helen adası, 1819’da Singapur ve 1842 yılında da Hong Kong gibi bölgeleri ele geçirerek Hindistan’ın batı ve güney hudutlarını emniyet altına almak istemiştir.
İngiltere daha sonra Afrika ve Asya kıtaları arasındaki sömürgelerini birbirine bağlamak ve Hindistan yolunu güvenlik altına almak için önce 1878’de Kıbrıs’a yerleşmiş ve daha sonra da 1881 yılında Mısır’ı işgal etmişti. Süveyş Kanalının kontrolünü 1875 yılında ele geçirmiş olan İngiltere böylece Akdeniz ve Kızıldeniz istikametinde Hindistan yolunu emniyet altına almıştı. Bundan sonra İngiltere’nin bir diğer stratejik hedefi Hindistan’ın arka bahçesi durumunda olan Basra Körfezini kontrol etmek ve Akdeniz’le olan bağlantısını sağlamaktı. İngiltere 17. asırdan beri Basra kıyılarında nüfuzunu sağlamlaştırmış ve zamanla Dicle ve Fırat nehirleri üzerindeki ticaret ve ulaşımı tümüyle ele geçirmişti.[2] I. Dünya Savaşı sonrası dönemde ise, İngiltere Basra Körfezinde güvenliğini sağlamlaştırmak için ise Güneydoğu Anadolu’da üslere ihtiyaç duymakta idi. Ayrıca bu bölgede kuracağı üsler Mısır ve Süveyş’in savunmasında bir hareket üssü olarak kullanılabilecekti.
Mevcut makalede, İngiltere’nin genelde Osmanlı Devleti ve özelde de Maraş bölgesine yönelik askeri ve diplomatik siyaseti Türk ve İngiliz kaynakları çerçevesinde incelenecektir.