Maraş’ın Mondros Mütarekesi’nden sonra İngilizler ve Fransızlar tarafından işgal edildiği sırada Süleymanlı’da Ermenilerle Türkler arasında Maraş’takine benzer bir mücadele yaşanmadı. Süleymanlı’ya geri dönen Ermeniler barınacak yerleri olmadığı için kışlaya yerleştirilmişti. Çevre köylerde oturan Ermeniler de Süleymanlı’ya gelerek kışlanın çevresinde inşa edilen 25 kadar evde ikamet etmeye başlamıştı.
Hükûmet, Maraş’ta savaşın devam ettiği günlerde Süleymanlı’da herhangi bir vukuat çıkmaması için elinden geleni yaptı. Çünkü bu bölgenin arazi yapısı savaşmak için uygun değildi. Bu arazi yapısı en azından silahlı olarak dağlarda gezdikleri bilinen ve sayılarının 150 civarında olduğu tahmin edilen eşkıya için avantaj sağlamaktaydı. Süleymanlı’daki kışlada barınan ve sayıları 1500 civarında olan Ermeni’nin 400’ü eli silah tutabilecek kişilerdi ve bunların elinde silah ve cephane vardı. Hükûmet, hem kışla gibi askeri sebeplerle inşa edilmiş müstahkem bir binada barınan hem de silahlı olan bu insanların Fransızlarla ve arazi yapısı nedeniyle geçiş imkânlarının kolay olduğu güneydeki Haçin ve Kozan Ermenileriyle birleşmelerinden korkuyordu. Çünkü Fransızlar 12 Şubat’ta Maraş’tan çıkarıldıysa da Adana ve Antep’te savaş tüm şiddetiyle devam etmekteydi. Süleymanlı’daki bu görüntü hem Maraş şehrinin hem de sürekli eşkıya baskınına maruz kalan çevre köylerdeki Müslüman ahalinin can ve mal güvenliği açısından çok önemliydi.
Konunun kan dökülmeden çözümlenmesini tercih eden hükûmet Ermenilere silahlarını teslim edip kışlayı boşaltmalarını ve Maraş’a yerleşmelerini teklif etti. İyi niyetini göstermek için de Ermeni ileri gelenlerini aracı olarak seçti. Ancak Süleymanlı’da bulunan Ermenilerin liderliğine soyunan ve dağlardaki eşkıyanın da başı olan Çolakyan Aram kendisine sunulan teklifleri reddederek silahları teslim etmedi ve kışlayı boşaltmadı. Üstelik kışlayı daha da müstahkem hâle getirmek için giriş kapısını kerpiçle ördürüp pencerelerden mazgal delikleri açtırdı. Bütün bu gelişmeler üzerine Süleymanlı’ya askeri harekât yapılmasına karar verildi. 27 Haziran 1921’de, harekâtın başlatılmadan önce yapılan uyarılar sonucunda sadece 600 kişi teslim oldu. Diğerleri ise uyarılara ateşle karşılık verdi. Bunun üzerine kışla topa tutuldu. Eşkıya kışlanın arka tarafından dağlara kaçarak kollara ayrılıp dağıldı. Bu durum askerî birliklerin işini çok zorlaştırdıysa da eşkıyanın takip edilmesine devam edildi. Ancak eşkıyanın tamamının ortadan kaldırılması uzun sürdü. Eşkıyanın lideri durumundaki Çolakyan Aram ve 20 şaki Eylül 1921’de öldürüldü. Dağlara dağılan eşkıyadan bir kısmı Göksun ve Andırın taraflarında teslim oldu. Bir kısmı da güneye inmeyi başararak Kilis’te Fransızlara katıldı.