ÖLÜ EVİ (IV)
Karakız, annemi her gördüğünde yüzüne büyük bir mutluluk yapışır, alnının ortasından aşağı doğru sarkan beyaz beneği bembeyaz olurdu sanki. Annemle Karakız’ın ilişkisi kimi zaman bizi bile kıskandırırdı. Evin kedisi Mercan kıskançlığından önce anneme küstü, Karakız’ı tanıyınca o ...
ÖLÜ EVİ (III)
Eve çıkmaya direnmelerim sırasında yeniden annemin feryatları ahu zemini parçalamaya başladı. İşte o zaman sustum. Babamın yanına oturdum, içimden geçen isyan sözcüklerini susturup neler olacağını beklemeye başladım. O gün annem ölmedi ya, bir daha ölmez, diye bitmek bilmeyen umu...
ÖLÜ EVİ (II)
Kulakların işitebildiği uzaklardan, amatör müzisyenlerin kulak tırmalayan düğün şarkıları geliyordu. Ne anlama geldiğini hala bilemediğim, neden yazıldığını ve düğünlerde neden söylendiğini anlayamadığım “Bir avcı yedi beni, bir avcı vurdu beni, domdom kurşunu, oh dedim ağladım……...
ÖLÜ EVİ (I)
Güneşin bir çıkıp bir kaybolduğu günlerdi. Bulutların gökyüzünde yavaş adımlarla yürüdüğü, rüzgârların yağmur yüklü bulut taşımak için savruk hareketler yaptığı, bir uğultuyla gürleyip tıslamayla durduğu, yukarıdan aşağıya, tepeden ovaya doğru poşet ve kese kağıdı parçalarını sür...